1990’LI yıllar... Tercüman Gazetesi’nde gezgin röportaj muhabiri olarak, orası senin burası benim dolanıp duruyoruz. O sıralar Kıbrıs çok gündemde. Özellikle, Rum kesiminde PKK kampları olduğunun haberini almamız, adanın kara paranın yolu üzerinde olması, uyuşturucu kaçakçılarının gözde güzergahı olması, rotamızı oraya çevirmemiz için yeterli oldu. Akdeniz’in göbeğinde amiral gemisi, uçak gemisi işlevi gören, deniz ve yer altı kaynakları ile stratejik bir konumu olan Kıbrıs, o zaman da, şimdi de dost düşman herkesin ağzını sulandırıyordu. Gazeteci arkadaşım Osman Arkangil ile uçak biletlerimizi alıp, Kıbrıs’a revan olduk. Kayseri’nin yiğit evladı Necati Özgen Paşamız, Kıbrıs Barış Kuvvetleri Komutanı yardımcılarından biri de aile dostumuz Kurmay Albay Hasan Basrı Vural. Girne’de muhteşem manzaralı ordu evine Özgen Paşa’nın misafiri olarak yerleştik. Sonra ellerimize kalemimizi, fotoğraf makinemizi alıp, yola koyulduk.

Yarın ne olacak

Röportajımızın konu başlığı; “Kıbrıs’ta yarın ne olacaktı”. 15 süren röportajımızda aldığımız bilgiler, yazılarımıza yansıttığımız satırlar, bugün olanların aynası gibiydi. Rum kesimi kara paranın aklandığı yerdi. Rum kesimi kaçakçıların, uyuşturucu tacirlerinin cirit attığı yerdi. Her türlü Türk düşmanı teröriste kucak açılan yerdi. PKK’nın kamplarının olduğu yerdi. Teröristlere özellikle PKK’ya silah ve maddi destek sağlanan yerdi. Bunları yazdık. Yarınlara yani bu günlere ışık tutmaya çalıştık.

Kapalı Maraş Kıbrıs’ı, Kurmay Albay Hasan Basri Albay’ın mihmandarlığında gezerken, yolumuz Maraş’a da düştü. Hayalet şehir Maraş’a. Görüntü içler acısıydı. Zamanında Kıbrıs’ın göz bebeği olan bu şehrin evlerini villalarını, Boğa yılanı kalınlığında sarmaşık türü ağaçlar sarmış. Akdeniz’e özgü Japon gülleri bu defa çiçekleri ile değil kalın kolları ile evlere koruma sağlıyordu. Şimdiki durumunu hayal bile edemiyorum. Özetle evler adeta ortadan kaybolmuştu, Amazon ormanını andırıyordu. Ama Maraş her şeye rağmen güzelliğinden bir şey kaybetmemişti. Sahilleri muhteşemdi. İklimi muhteşemdi. Altın gibi kumu,denizi muhteşemdi. Maraş zamanında Kıbrıs’ın Las Vegas’ıydı. Turizminin ana üssü Kıbrıs’ın gelirlerinin büyük bölümünü karşılayan bir şehirdi. Özetle Akdeniz’in en önemli turizm merkezlerindendi. Açılmalı bu şehir. 45 yıldır kapalı. İçinde bir BM binası ve askerleri var. Birde ordu evine tahsisli bir iki binada ikamet eden Türk askerleri. Niçin kapatılmıştı? Rumlarla bir anlaşma olduğunda takasta kullanılmak üzere. Ancak Rum Kesimi anlaşmaya asla yanaşmadı. Uzlaşmaz tutumlarını hep sürdürdüler. 500 bine yakın adalı Türk insanını görmezden geldiler. Onları ikinci sınıf vatandaş statüsüne koydular. Ada denizlerindeki denizaltı zenginliklerini, tüm adanın sahibiymiş gibi tek başlarına sahiplenmeye kalktılar. Aslında bunlar göz önüne alınıp Maraş çoktan yerleşime açılmalıydı. Açılmadı... Kıbrıs Türkleri çok büyük bir gelirden mahrum kaldılar. Maraş işletime açılsaydı Kıbrıs Türkü’nün gelir hanesine bir yıldız gibi yazılır, birçok meselenin çözülmesine yardım ederdi. Olmadı. Ama şimdilerde böyle bir niyet var. Ama bu niyet havada kalmasın, Maraş açılsın, Rum da kahrından ölsün.