RAHMETLi hocam Ord. Prof. Dr. Sulhi Dönmezer, ''Demokrat olmayan hükümetten demokrasinin tam uygulamasını beklemek hayaldir. Kişiler neyse uygulamaları da odur'' derdi.

Hükümetin emirleri doğrultusunda bilhassa son bir yıldaki soruşturmalar etrafında oluşan toz bulutuna baktığımızda, bu sözün ne kadar yerinde olduğunu görürüz.

Demek ki ''Milli Görüş gömleğini çıkarmakla'' demokrat olunmuyor.

Türkiye'de AKP siyaseti sayesinde kendinden olanlarla, diğer kesimler arasında derin bir yarılma ve çatlama yaşanıyor.

Türkiye Cumhuriyeti'nin köklü ve yerleşik iç-dış politika geleneklerine aykırı düşen dayatmalar, AKP'nin özellikle kendi tabanına yönelik 'ideolojik' tavırlarını bir kenara bırakılacak olursak, siyasi ve ekonomik alanda ABD politikalarıyla dikkate değer bir uyum içindedir.

F TİPİ UYGULAMA...

AKP iktidarı bilhassa "F tipi'' uygulamaları ile farklı siyasi hedeflere yönelmeyi fırsat bilmektedir.

Asker ile polis arasında yaşananların kısa özeti de budur.

Yasaların dahi hiçe sayıldığı, onbinlerce kişinin dinlendiği, sızdırılan bilgilerle özel hayatların gazete sayfalarına, televizyon ekranlarına taşındığı muazzam bir korku ortamı; giderek ülkenin iklimine hâkim olmaktadır.

Buna Türkiye'nin gözbebeği ordu da dahil edilmektedir.

Arınç'a suikast iddialarıyla başlayan paranoya Silahlı Kuvvetleri resmen suçlayıcı bir tavır izliyor.

Ortada daha bir iddianame, dava, delil yokken devletin en gizli makamlarına giriliyor.

Ünlü hukukçular bunun hukuka aykırı olduğunda birleşiyor ama devr-i AKP döneminin hukuku böyle işliyor.

Hakim Kadir Kayan'ın askerler tarafından izlendiği iddiasıyla Genelkurmay'ın başka işler için görevlendirdiği marangoz, elektrikçi, aşçı ve askerler gözaltına alınıyor.

Tam bir Aziz Nesinlik hikaye...

Bu, normal bir demokratik ülkede görülecek olay mıdır?

HEP AYNI TAVIR...

TÜRKİYE yangın yerine dönerken, bizi yönetenler; ya da yönettiğini zannedenler, devlet kurumlarını suçlamaktan öte gidemiyorlar.

Başbakan kendine bağlı kurumları uyum içinde çalıştıramıyor.

Cumhurbaşkanı devletin tüm kurumlarını uyum içinde çalıştırmakla görevli, bu da olmuyor- olamıyor.

Ve bunlar,Türk Silahlı Kuvvetleri'ne, güvenlik güçlerine, polise ve MİT'e; terörle mücadelede önemli görevlerin düştüğü bir dönemde oluyor.

Eğer devletin zirvesi şimdi harekete geçmezse ne zaman geçeceğini sormak istiyorum.

Kendi egolarımızı tatmin için var olmayan hayali düşmanlar yaratmayalım.

Ancak AKP'nin 8 yıllık iktidarında bu görüntüler ve olaylar sık sık yaşandı, yaşanıyor. O zihniyet; hep karşısında olduğunu söylediği hayali düşmanlar üzerinden hamasi söylemler güderek oy toplama gayretine girmiştir.

Bir bakın kavgalı olmadığı kurum var mı?

Bir kendi ak kaşık, gerisi tu kaka...

Bir kendisi en iyi politikacı ve yönetici gayrısı yalan.

GERİLİMDEN MEDET UMMAK...

ERDOĞAN ve AKP yöneticileri övünedursun kurulduktan sonra ilk girdiği seçimden itibaren AKP hiçbir zaman gerçek politikalar seslendirmemiştir

Ekonomi Derviş'ten emanet bir politika...

Kıbrıs politikalarının ne olduğu belli değil...

Güneydoğu ve açılım politikaları ABD planları üzerine kurulu.

Demem o ki AKP'nin kendi belirlediği bir politikası yok.

En bildikleri gerilim politikası....

Askeri suçlar oy alırlar...

Türbana sarılıp oy alırlar...

Dini politikaya alet edip oy alırlar.

Bildikleri tek şey gerilim üzerinden mazlum rolüne bürünüp oy toplamak.

Şimdi de istiyorlar ki geçmiş dönemde olduğu gibi asker bunlara laf etsin.

Çünkü beslenecekleri bir dal ve durum kalmadı.

Tek bildikleri istismar, gerilim, çatışma politikası, bu zamana kadar bunu iyi kullanıp iyi oy topladılar.

Şimdi millet akıllandı ve ses çıkarmıyor, kimse ses etmedikçe bunlar iyice deliriyor.

AKP'nin laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğunu, bu şekilde faaliyet yürüttüğünü ve bunun Anayasa Mahkemesi kararı ile tescillendiğini de unutmayalım.

Ben 8 yıldır yapılanları unutmuyorum... Ya siz?