Beşiktaş'ın eski yıldızı, yeni teknik direktörü Sergen Yalçın, 47 yılda 100 yıllık bir ömür yaşadı. Hayatı kumardı; hem özel yaşamında, hem de futbolda. Tez canlı kişiliği ile kabına hiç sığmadı

Hiç kuşkusuz Türkiye'nin gelmiş geçmiş en yetenekli futbolcularından biriydi Sergen Yalçın.

Çalışmakla edinilecek bir yetenek değildi bu; doğuştandı. Sihirli sol ayağı ile topa öyle bir hükmederdi ki; sanki onun kölesi! İstediği yere gönderebilirdi.
Ama futbolu hep ikinci planda oldu. İlk sevdası atlar ve at yarışlarıydı.

Alt yapıda oynarken de böyleydi, A takıma çıktığında da...

Eskiden statlarda maçlardan önce PAF takımı karşılaşmaları oynanır, alt yapı oyuncuları da kendilerini gösterme imkanı bulurlardı.

PAF takımda oynadığında Beşiktaş A takımının maçlarından 3-4 saat önce tribünlerin yarısı dolardı. Sergen Yalçın'ı izlemeye gelirdi herkes; kepçe kulaklı çocuğun sihirbazlığını binlerce kişi ağzı açık bir şekilde seyrederdi.

A takıma alındığında daha 17'sindeydi; sene de 1989. O zamanlar kamplarda futbolcular tesislerde veya otellerde ikişer kişi olarak kalırdı. Sergen'i de Beşiktaş'ın efsane isimlerinden, saha içindeki hünerleri kadar saha dışındaki adamlığı ile de ün yapmış Gökhan Keskin'in yanına verdiler. Gerçi Gökhan hep Ali Gültiken'le aynı odayı paylaşıyordu ama bu kez hedef çocukluktan delikanlılığa adım atmış bir yeteneğe sahip çıkmaktı. O günü Gökhan Keskin bakın nasıl anlattı yıllar sonra bir röportajında:
"Sergen A takıma çıkınca yanıma verdiler. 'Gökhan' dediler; 'Bu çocuğa dikkat et! At yarışı oynuyor!' Ben de 'Merak etmeyin, ben göz kulak olurum' karşılığını verdim. Aradan 2 hafta geçtim, bi baktım Sergen, ben ve takımdan bir kaç kişi daha at yarışı kuponu dolduruyoruz!"

Sempatikti, sevimliydi, espriliydi. Evinin olduğu Kilyos'tan Fulya antrenman sahasına halk otobüsleriyle gider, gelir; en küçük bir boşlukta Veliefendi'ye gidip at yarışları izlemekten de vazgeçmezdi.

Beşiktaş A takımında ilk resmi maçını 1 Eylül 1991'de Gençlerbirliği'ne karşı oynadı. 

Artık taraflı tarafsız herkesin hayranlık duyduğu bir futbolcuydu. Beşiktaş'ın 2 lig, 2 Cumhurbaşkanlığı, 1 de Türkiye Kupası kazanmasında rolü vardı. Ama kabına sığmayan, deli dolu bir adamdı. Antrenmandan evine, evinden antrenmanına giden bir yapısı olmadı hiç. Fulya antrenman sahasının hemen dibinde bir de ev aldı ama insan oradan da antrenmana geç kalır mı? Zaman zaman kalırdı.

"Gece çok geziyorsun" diyene "Benim içkim yok, sigaram yok! Arkadaşlarla takılmışım çok mu?" yanıtını verirdi.

"At yarışı bir kumar. Sen de çok oynuyorsun" diyene "Bu benim sevdam, kimse karışamaz" derdi.
Karıştırmadı da. 

Daha fazla para için Beşiktaş'tan ayrıldı

Ama 1996-97 sezonunun sonu geldiğinde Beşiktaş'taki ilk dönemi de kapandı. Takım arkadaşı Alpay Özalan'la birlikte Cem Uzan'ın başkanlığını yaptığı İstanbulspor'un yolunu tuttu. Nedeni İstanbulspor'un Beşiktaş'tan daha fazla para vermesiydi.

Gittiği her yere alışkanlıklarını da götürdü. 

Sahaya çıktığında nasıl olsa gol atıyordu ya; kimse onun özel yaşamına karışamazdı.

O yetenekleriyle Avrupa'nın en büyük kulüplerinde futbol oynayabilirdi ama bunu da hiç istemedi.

Zora gelemezdi; sonuçta ona göre hayat sadece futbol değildi.Beşiktaş'tan ayrıldıktan sonra sürekli olamadı forması. İstanbulspor'dan Fenerbahçe'ye kiralandı. 1999'un başında Fadıl Akgündüz'ün takımı Siirt Jetpa'ya transfer oldu. Oradan yine Fenerbahçe'de kiralık olarak gitti. Sonraki sezon da kiralıktı ama dönemin teknik direktörü Zdenek Zeman'la anlaşamayıp ayrıldı.

Hülle yöntemiyle Galatasaray'da

Sergen Yalçın Fenerbahçe'den ayrılınca Galatasaray'a geçti. Ama o dönemde Türkiye'de aynı sezonda başka bir takımda forma giyebilmesi için önce Avrupa'ya gitmesi, oradan dönmesi gerekiyordu. "Hülle" denilen bir yöntemle Makedon takımı Sloga'ya satıldı, oradan da 2000 yılının başında Galatasaray'a kiralandı. Böylece 1959'dan kurulan deplasmanlı ligde 3 büyük takımda forma giyen Saffet Sancaklı'dan sonra ikinci futbolcu olarak tarihe geçti. Sezon sonunda ise Galatasaray'a da elveda dedi.
Artık gittiği hiç bir yere ait olamıyordu, sakatlıklar da peş peşe geliyordu. 2000-2001 sezonunda Trabzonspor forması vardı üstünde ve 4 büyüklerde forma giyen ilk futbolcu olmuştu. Sezon sonunda ayrılıp, tekrar Galatasaray'a geçti. 2002'de ise ağır bir sakatlık geçirdi ve sezonu erken kapadı. 

Galatasaray'da oynadığı dönemde Karpatların Maradonası olarak tanınan Hagi'yle de forma giydi yan yana... Bakın o dönem Hagi onun için ne söylemişti:
"Benim için Türkiye'nin en iyi oyuncusu o. Tanrı ona üstün yetenekler bahşetmiş!"

Ve en dışdan Sergen geliyor!

Sergen'in at tutkusu sadece yarışlarla sınırlı değildi, atı da vardı: Sergen!

Sergen'in yarışı olduğunda mutlaka Veliefendi'ye giderdi. Yarıştan önce ahıra gider, atını sever, sonra da atına dünyanın parasını yatırırdı.

Bir yarışta herkesin tek geçtiği ünlü Yavuzhan'ı geçmişti Sergen; en dıştan gelerek!

Kimbilir ne kazanmıştı o yarışta.

100. yılında Beşiktaş'a şampiyon yapacağım

Sergen Yalçın'ın at yarışı tutkusu sahaya da olumlu yansıyordu zaman zaman.

Trabzonspor'da oynadığı dönemde birlikte forma giydiği Erman Özgür bir anısını anlatırken şunları söylemişti:

"Kamptaydık, odada. Sergen abi birden 'Açsanıza şu televizyonu' diye bağırdı. Biz panik olduk. Tamer neyi açacağını anlamıştı sanırım, hemen kumandayı alıp, at yarışı kanalını açtı. Yarış başladı, peşinden Sergen abinin 'Koydummm' diye bağırmasını duyduk. Altılıyı tutturmuş meğer. Öyle para kazandı ki o gün, benim bir yıllık kontratımdan da fazla. Kutladık kendisini. O da döndü bize dedi ki; 'Yarınki maçı bana bırakın!' Ertesi gün çıktı, mükemmel oynadı. Bir de gol attı. Maçı 2-0 kazanmıştık. Bu adam haftada bir at yarışı bulsa biz kesinlikle şampiyon oluruz diye düşündük ama o sakatlandı."

O dönemde bir gün "Beşiktaş'a dönüp, kulübü 100. yılında şampiyon yapacağım" derdi sık sık.

Chelsea maçına bahis mi oynadı?

2002-2003 sezonunda Mircea Lucuscu Beşiktaş'ın başındaydı, Sergen Yalçın da bonservisiyle birlikte doğduğu kulübe dönmüştü. Futboldan ve futbolcu karakterinden çok iyi anlayan Lucescu, Sergen Yalçın'ı yeteneklerine göre kullandı.

Yeri geldi oynattı, yeri geldi fazla zorlamadan oyundan aldı.

Ama Beşiktaş'ın 100. yıl şampiyonluğunda rolü inanılmazdı. Hatta Galatasaray'a attığı golle şampiyonluk geldi.

2003-2004 sezonunda Beşiktaş'ın İngiltere'deki Chelsea zaferinin mimarıydı. 2-0 kazanılan maçta 2 golü de o atmıştı. 

Daha sonra bu oyunun nedenini "İngiltere'de Beşiktaş'ın kazanacağına dair yüklü miktarda bahis oynadı" diye gösterilmişti ama ne gam!

Tarihe geçmişti bir kez daha kumarbaz adam!

2007'de ise Tigana tarafından gönderildi yine Beşiktaş'tan. Sonrası 2. lig takımlarından Etimesgut Şekerspor, 1. lig takımlarından Eskişehirspor ve son.

Bayern Münih beni istemiş!

A Milli Takım'da forma giydi Sergen Yalçın.

Ama yine aynı nedenlerle sürekli olmadı bu. Oynadığında ise izleyenleri kendisine hayran bıraktı.

Münih Olimpiyat Stadı'nda oynanan Almanya-Türkiye maçından sonra öyle işler yapmıştı ki; Alman takımının kaptanı Lothar Matthaus, "Onun Münih Olimpiyat Stadı'nda beni nasıl geçtiğini hayatım boyunca unutmayacağım. Dünyanın en yetenekli adamlarından biri" demişti.

Sergen de futbolu bıraktıktan sonra bir televizyon programında Almanların kendisini nasıl beğendiklerini şöyle anlatmıştı:

"Beni Bayern Münih beğenmiş. Transfer etmek istemişler. Ama özel yaşamımı bir araştırınca... (Burada gülüyor) vazgeçmişler!"

Bir ara Beşiktaş'ı da çalıştıran, Real Madrid'in eski teknik direktörü, İspanyol futbolunun önemli isimlerinden Vincente del Bosque'ye göre ise Sergen'in tarifi şuydu:
"Sergen sıra dışı bir futbolcu! Real Madrid’de kolaylıkla oynayabilecek bir çocuktu. Futboluna saygı duyuyorum. Beckenbauer bana Sergen'i sordu. Ama Sergen profesyonelce yaşamak istemedi."

Teknik direktör Sergen!

Sergen Yalçın futbolu bıraktıktan sonra spor yazarlığı da yaptı, televizyonlarda şov programlarına da çıktı, hatta bir de dizide rol aldı.

Sonra da teknik direktörlüğe adım attı.

Ama ne var ki teknik direktörlükte de kabına sığmadı, sığamadı. Bir sezonu tamamladığı takım henüz olmadı.

Sıkıntıya gelemezdi, kimnsenin lafının altında kalmazdı, üzerine gelinmesini sevmezdi.

47 yaşında Beşiktaş'ın teknik direktörlüğüne getirildi şimdi.

Kimine göre bu son kumarı Sergen'in.

Ya başaracak, ya da Beşiktaş defterini bir daha açmamak üzere kapatacak!

Çünkü teknik direktör olarak başarısız olursa sonraki yıllarda göreve getirilmesi düşünüldüğünde hep "Gelmişti de ne olmuştu?" sorusu çıkacak.

Şu andaki Beşiktaş kadrosunda futbolcu olarak bir Sergen olsa işi kolay. Doldurursun, kurarsın, sürersin sahaya; bakarsın dalgana.

Ama şu andaki Beşiktaş kadrosunda bırakın bir Sergen'i; elle tutulur yıldız denebilecek kimse de yok.

Bakalım ne yapacak? Ahmet Nur Çebi'nin taraftarların gözünde kendisini kurtarma, hedefi taraftarların gözdesine yöneltme çabası karşılığını nasıl bulacak?

Aşağıda Sergen Yalçın'ın teknik direktör olarak kariyerinin rakamları var. Sizce Sergen hamlesi Beşiktaş'a ne katacak?