Saffet Sancaklı'yı ilk 1987 yılında tanıdım. O, Beşiktaş'a yeni transfer olmuş bir yıldız futbolcu adayı, ben de 24 yaşında genç bir gazeteciydim.

Sonraki yıllarda dostluğumuz arttı. Ben çeşitli gazete ve televizyonlarda mesleğimi sürdürürken, o bir yıldız oldu.

Üç büyüklerde futbol oynadı, Kocaelispor, Eskişehirspor, Konyaspor gibi kulüplerin formasını giydi. Defalarca kez milli takımda yer aldı.

Futbolu bıraktıktan sonra Türkiye'de yerleşik ilk FIFA Lisanslı futbolcu menajeri oldu. İstanbulspor'un da bir dönem sahibiydi.

Futbolun dertlerini, sıkıntılarını, kulüplerin durumlarını en iyi bilenlerdendi, hala da izliyor.

Şimdi Milliyetçi Hareket Partisi'nden Kocaeli Milletvekili. Hala da kulüplerin sorunlarıyla ilgili kafa patlatıyor.

Sık sık görüşmesek de bir kaç kez kendisiyle konuştum. Defalarca kez de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kürsüsünden yaptığı konuşmaları izledim, okudum.

Yıllardır kulüplerin battığını söyleyip, çıkış yollarını anlatıyor. Dedikleri yüzde yüz doğru. Ama sanırım yönetenler dinlemiyor, okumuyor! Çünkü hiçbir şey değişmiyor.

Geçtiğimiz günlerde yine çıktı kürsüye. Müthiş bir konuşma daha yaptı. Önce neler söylediğini sözlerinin öne çıkan bölümleriyle hatırlatayım:

- Üç dönemdir milletvekiliyim, defalarca burada sporla ilgili eleştiriler yaptım, ağırlıklı yapıcı eleştiriler. Daha sonra da çözüm önerilerini nasıl yapabiliriz, o konuda uzun uzun konuşmalar yaptım ve en çok istediğim şey de inşallah yakında olacak, bugün Bakan Bey'le görüştüm. Bu nedir?

- Türk futbolunda ve Türk sporunda büyük problemler var. Bununla ilgili bir yasa, on yıldır aşağı yukarı dört beş defa Meclise gelmesine rağmen geri giden ve bir türlü çıkarılamayan baronların istemediği yasa… Bu yasanın adı, spor kulüpleri ve spor federasyonları yasası. Bu nedir? Futbol üzerinden örnek verirsem daha iyi anlaşılır. Spor kulüplerinin büyük borçları var. Yani şöyle not aldım, çok kısa söyleyeyim, Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor'umuzun borcunu söyleyeyim: 2015'te toplam 4'ünün borcu 4,7 milyar TL, 2020'de 13,1 milyar TL yani beş senede yüzde 178 artmış.

- Süper Lig'in borcu 2017'de 7 milyar (18 takımın yani Süper Lig'deki) 2019'da 12 milyar, 2020'de 20 milyar TL'ye yakın. Şimdi, bu neyi gösteriyor? Kulüplerin çoktan battığını gösteriyor ki geçen senede Bankalar Birliği Başkanı ve Maliye Bakanıyla beraber yürütülen bir çalışmada kulüplere de ciddi manada müdahale edildi ama kurtulması mümkün değil.

- Tabii, bu kulüpler neden bu durumda? Bugün Süper Lig'de 20 tane takım var (şu anda 21 galiba) bir 20 tane de PTT Ligi'nde desek, 20'şer yönetici desek aşağı yukarı 400-500 yönetici var. 2'nci ligler var, federasyon var, o var bu var, Türk futbolunu yöneten 1.000 kişi var Türkiye'de. Siz biliyor musunuz o 1.000 kişinin içinde bir tane millî futbolcu yok yönetim kurullarında.

- Yönetim kurullarında bir tane millî futbolcu olmayan, bu işin içinden gelmeyen bir tane adam olmayan bir yerde nasıl iyi gidebilir ki bir şeyler? Peygamber Efendimiz demiş ki: ‘İşi ehline verin.' Biz işi tamamen tersine vermişiz, şimdi ağlıyoruz niye bu hâle geldik diye.

- Şimdi, bu yasada 3 tane konuya değineceğim, çok şey var da 1 tanesi şu… Bu paralar nasıl harcanmış? Bunların çoğu iş adamı, holding patronu yani parayı yönetmeyi biliyor. Holdingleri de almış başını gidiyor, Allah daha çok versin. Aynı adamlar kulüp yönetiyor, kulüp batıyor. Neden? Holdingde kişisel sorumluluğu var, kendi cebinden harcıyor parayı; kulüplerde yok, istediği gibi harcıyor. ‘Ver 5 milyon euro, ver 10 milyon euro, ver 20 milyon euro.' Sorumluluğu yok, ondan sonra alıp başını gidiyor, borçları da bırakıyor.

- Şimdi, bu yasada en önemlisi bana göre, iki üç tane şey var, bir tanesini söylüyorum size: Spor federasyonları -yalnız futbolda değil, diğer federasyonlar da- başkanları veya yönetim kurulu üyeleri, bulundukları dönemdeki fazla borçlardan kişisel sorumlu olacaklar, bulundukları dönemin dışında borçlanma yapamayacaklar.

- Şimdi, bu yasa çıktıktan sonra, buyurun verin bakalım 10 milyon euro, 20 milyon euro oyunculara cebinizden. Verebiliyorsanız buyurun, verin. Vermeyecekler. Onlara kötü bir haberim daha var. Bu tip adamlardan bahsediyorum, bu tip yöneticilerden, işi buraya getirenlerden bahsediyorum.

- Artık bir kriter kondu; başkan olmak istiyorsun, yönetici olmak istiyorsun, disiplin kurulunda olmak istiyorsun veya diğer kurullarda kriter var. Kriter de şöyle, çabuk çabuk okuyorum bir kısmını: 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 53'üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile, kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezası ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı işlenen suçlar, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı işlenen suçlar -iyi dinleyin- zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtekârlık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifası, fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama, kaçakçılık, cinsel dokunulmazlık, uyuşturucu -ve en sonunda diyor ki- şike veya teşvik primi, bahis…

- Bütün bunlara karışanlar bundan sonra, gözünüz aydın kulüp başkanı, yönetici ve federasyon başkanı da olamayacaklar. Peki, niye bu arkadaşlara ‘Kötü haber onlar için' diyorum? Bu etrafımızda gördüğümüz insanların ciddi bir kısmı artık yönetici olamayacak ne Futbol Federasyonu’na ne diğer federasyonlarda ne de kulüplerde. Tabii ki bu bize neyi getirecek o zaman? Hem denetimi getirecek hem kulüplere bir sistem gelmiş olacak. O zaman kulüp yöneticisinin, başkanının veya yöneticisinin kim olduğu çok önemli değil. İşte, futbolla burada ilgileniyoruz hepimiz bir şekilde, ben size sorayım. Dünyanın en büyük üç beş kulübü: Manchester United, Real Madrid, Barcelona, Bayern Münih, Paris Saint-Germain, o bu… Bir tane kulüp başkanının ismini söylesenize bana, bu kadar ilgileniyoruz ya hani? Ben de bilmiyorum arkadaşlar çok önemli değil. Veya o ülkelerin federasyon başkanı kim? O da çok önemli değil, neden? Sistem kurulmuş, oturmuş sistem ve işliyor. Başkan o olmuş bu olmuş falan çok fark etmiyor.

- Sayın Bakanla bu çalışmaya ben de biraz katkı sağladım. Şimdi, bu arkadaşlar, kulüp başkanları ve yöneticiler şöyle bir şey söylüyorlar, diyorlar ki: ‘Yönetecek yönetici bulamazsınız, başkan bulamazsınız, işte, yönetim kuruluna girsek adam bulamazsınız. Niye biliyor musun? Diyor ki: ‘Bu kriterleri koyarsanız biz gelemeyiz.' E zaten siz bu hâle getirdiniz bu kulüpleri, siz getirdiniz bu duruma. Koca 83 milyonda adam gibi yönetecek, ahlaklı yönetecek, güzel yönetecek insanlar mı yok Türkiye Cumhuriyeti'nde, bir tek siz mi varsınız yani? Kötü haberim var onlara, maalesef kötü haberim var: Bundan sonra bu mahallede olmayacaksınız siz.

- Şimdi, tabii itiraz ediyorlar. Bakan Bey'e de baskı yapıyorlar, beni de arayanlar oldu, bundan sonra da baskı yapacaklar belki de. Sayın Bakanım, bu baskıya boyun eğmeyeceğiz. Bunlar yıllardır geldiler istedikleri gibi at oynatıyorlar, istediklerini yapıyorlar. Geliyor kulübün borcu 10 milyon TL, giderken 500 milyon TL. Çekip gidiyor, sonra sorumluluk yok bir şey yok. Peki bu adamlar niye bu kulüplerde başkan oluyor veya yönetici oluyor, çok mu seviyorlar bu renkleri, çok mu seviyorlar bu futbolu?

- Hep beraber Sayın Spor Bakanı’na destek olacağız ve bu yasayı çıkaracağız. Çünkü benim bu konuştuğum şey siyaset üstü arkadaşlar. Burada herhangi bir parti adına falan da konuşulmuyor ama tabii ki, Bakan Bey burada, getirecek olan o, çıkaracak olan da bu yüce meclis. Benim sizden ricam şu: Lütfen, hep beraber yapalım bunu. Çünkü bu Türk sporunun ve Türk futbolunun geleceğiyle direkt alakalı bir şey.

- Federasyonlarla ilgili bir madde, güzel bir madde daha var. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak onu geçen yıl kanun teklifi olarak vermiştik. Federasyonlar seçiliyor, bir bakıyorsunuz ne başkanı millî sporcu ne de yönetim kurulunda bir millî sporcu var. Dedim ki kanun teklifinde; federasyon seçimleri yapılıyor, bu sene, 2020'de yapılacaktı da pandemiden dolayı yapılamadı. Gelin, başkanlarının millî olması şartını koyalım; illa o branşta millî olacak o başkan, 2 de yönetim kurulu üyesi millî olacak.

- Şimdi, bu yeni yasada var, diyor ki; ‘O branşta millî olmuş en az 2 kişi 9 kişilik yönetim kurulunda olacak' Bu neyi getirecek? Arkadaşlar, ben millî oldum, o şerefe nail oldum; Alpay da burada, oldu. Bak, Kur'an çarpsın, ejderha olmanız lazım ha millî takıma çıkmak için. Türkiye'de 83 milyon var, 11 kişi oynuyor orada; öyle kolay bir iş değil. Peki, bu noktaya gelmiş adam gelip federasyonda yöneticilik yapamıyor da turizmci yapıyor, inşaatçı yapıyor, öbürü yapıyor, beriki yapıyor. Şimdi, işte bu branşlarda, bütün federasyonlarda 2'şer millî sporcu olacak ve bu neyi getirecek? 1) O branşta prestijin artmasını, vizyonun artmasını sağlayacak. 2) E, Türk milleti vefalıdır, biz de bu millî sporculara biraz da vefa göstermemiz lazım. Bunlar millî bayrağı göndere çekmişler, bu çok kolay bir şey değil.”

Konuşması böyle...

Hep diyoruz ya; "Türk futbolu nasıl kurtulur, kulüpler nasıl düze çıkar" diye. Bu şekilde çıkar işte.

Kulüplerimizin içler acısı halini biliyorsunuz. Avrupa'da yokuz, daha eleme turlarından veda ediyoruz kupalara...

Yurt içinde oynanan futbol tam bir felaket! İnsanları futboldan soğutmak için oynanıyor sanki.

Hemen her kulüp gırtlağa kadar borçlu. Ortada elde edilen bir başarı da yok. Sürekli devlete el açan, binbir güçlükle vatandaşlarımızın ödediği vergilere göz diken başkanlar, yöneticiler var.

Bir an önce çıkmalıyız bu durumdan. Bir an önce hakettiği yere getirmeliyiz kulüplerimizi, sporumuzu.

Son olarak diyorum ki;

Haydi Saffet Sancaklı... Ha gayret. Defalarca kez anlattın sorunları, gösterdin çözüm yolunu. Şimdi uygulama zamanı. Bir an önce şu yasanın çıkmasına öncülük et, Türk futbolunu batıranları defet!

Söz bitti... Artık icraat zamanı.