HİLAL, yatsı zamanı tarlasından dönmüş evine gelmişti. O sırada karısının yanında bir adam bulmuş, cinsel ilişkide bulunduklarını gözleriyle görmüş, kulaklarıyla işitmişti. Sabaha kadar bu adama ilişmedi. Sabah olunca erken saatte Hz. Peygambere gelip: "Ya Resulullah, ben yatsı zamanı karımın yanına geldiğimde yanında bir adam buldum. Cinsel ilişkide bulunduklarını gözlerimle gördüm, kulaklarımla'da işittim" dedi. Hz. Peygamber, dediklerinden hoşlanmadı ve bu durum O'nun rahatsız etti. Bunun üzerine Ensar toplanarak; "Sâ'd b. Ubade'nin dedikleri başımıza geldi. Şimdi Resulullah Hilali cezalandıracak ve insanlar içinde o'nun şahitliğini geçersiz sayacak" dediler.

Hilal ise; "Allah'a andolsun ki, ben yüce Allah'ın bir çözüm yolu göstereceğini umuyorum" dedi.

Sonra da gelip Resulullah'a şöyle dedi: Ya Resulullah, ben söylediklerimden dolay canının sıkıldığını görüyorum, fakat Allah biliyor ki, ben doğru söylüyorum... Hz. Peygamber, Hilal'e seksen sopa vurulmasını istemek üzereyken vahiy geldi. Vahyin gelişini renginin kaçmasından anlamışlardı.Yani vahiy kesilene kadar onunla konuşmadılar. O sırada şu ayet inmişti: "Eşlerini zina etmekle suçlayan ve bu konuda kendilerinden başka şahit gösteremeyen erkekler, eğer Allah hakkı için doğru söylediklerine ilişkin dört kez yemin ederlerse, tek başlarına yaptıkları bu şahitlik, dört şahitlik yerine geçer."

Bunun üzerine Hz. Peygamber sevindi ve "Müjdeler olsun ya Hilal, Yüce Allah seni kurtardı ve sana bir çözüm yolu gösterdi" dedi. Hilal; ben her şeyden üstün ve ulu olan Rabbimden bunu umuyordum, dedi. Daha sonra Hz. Peygamber "O kadını çağırın" dedi. Kadını çağırdılar o da geldi. Hz. Peygamber bu ayeti kendilerine okudu, onları uyardı, ahiret azabının dünya azabından daha şiddetli olduğunu haber verdi. Bunun üzerine Hilal:''Ya Resulullah ben o'nun hakkında doğru söylüyorum" dedi. Kadın ise, "Hayır, yalan söylüyor" dedi. Peygamberimiz, Arkadaşlarına "Bunları aralarında' lanetleştirin" dedi. Hilal'e "şahitlik et" dediler. Hilal; dört defa, doğru söylediğine Allah adına yemin ederek şahitlik etti. Beşincisinde de "Ey Hilal, Allah'tan kork. Çünkü dünya azabı ahiret azabına göre hafiftir. Bu söylediklerin ise, sana azabı gerektirecek şeylerdir," dedi. Hilal ise, "Allah'a andolsun ki, Yüce Allah bunun için dayak cezasını vermediği gibi, ahirette de azap etmez" dedi. Ve beşinci seferde; eğer yalan söylüyorsam Allah'ın laneti üzerime olsun, dedi. Sonra kadına "O'nun yalan söylediğine ilişkin dört defa Allah adına yemin ederek şahitlik et" denildi. Beşincisinde "Allah'tan kork. Çünkü dünya azabı ahiret azabına göre daha hafiftir. Çünkü bu söylediklerin, sana ahirette azap edilmesini gerektirecek şeylerdir" denildi. Kadın bir süre durakladı suçunu itiraf edecek gibi oldu. Sonra "Vallahi akrabalarımı utandıramam" dedi. Ve beşinci kere "Eğer yalan söylüyorsam ve o da doğru söylüyorsa Allah'ın laneti üzerime olsun" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber onları birbirinden ayırdı. Böylece bu hüküm, fiilen yaşanmış pratik bir durumu karşılamak için inmiştir. Hem olaya muhatap olmuş kişiyi hem de müslümanları zor durumda bırakmış bir sorunu çözümlemiştir. Nitekim bu olay Peygamberimizin de canını sıkmış ve bir çözüm yolu bulamamıştı. Buhari'nin rivayetinde de denildiği gibi, Hilal b. Ümeyye'ye "Ya bunu kanıtlarsın, ya da sırtına sopa vururum" demişti. Hilal de ''Ya Resulullah birimiz karısının üstünde bir adam görse, şahit aramaya mı koşar?" demişti.

"Eğer Allah'ın size yönelik lütfu ve merhameti olmasaydı, eğer O tövbelerin kabul edicisi ve hikmet sahibi olmasaydı, acaba haliniz ne olurdu?"

İşte, Hilal b. Ümeyye, karısının bir adamla yattığını gözleriyle görüyor, kulaklarıyla işitiyor, ama yalnızdır. Gelip Resulullah'a şikayet ediyor. Fakat Hz. Peygamber, ona Allah'ın verdiği cezayı uygulamaktan başka çıkar yol bulamıyor ve "Ya bunu kanıtlarsın, ya da sırtına sopa vururum" diyor. Ama Hilal b. Ümeyye yüce Allah'ın kendisine sopa vurulmasına müsaade edeceğini düşünmüyor, çünkü iddiasında doğrudur. Evet, işte Yüce Allah eşlerin durumunu ilgilendiren istisnai hükmünü indiriyor. Hz. Peygamber de Hilal'i bununla müjdeliyor. O da Rabbine güvenen ve doğruluğundan emin bir edayla: "Ben her şeyden üstün ve ulu olan Rabbimden bunu umuyordum" diyor.