Ebû Abdillâh Muhammed b. Muhammed b. Muhammed b. Arafe el-Vergammî et-Tûnisî.. Mâlikî fakihi. 15 Ekim 1316 tarihinde Tunus şehrinde doğdu. Araplaşmış Berberî kabilesi Vergamme’ye mensuptur.

İlk eğitimini babasından ve Ebû Abdullah Muhammed b. Sa’d el- Ensârî’den aldı. Daha sonra Tunus Kadısı İbn Abdüsselâm el-Hevvârî’den tefsir, fıkıh ve usûl-i fıkıh, muhaddis Vâdîâşî’den hadis, Ebû Abdullah Muhammed el-Âbüllî ve Ebû Abdullah İbnü’l-Habbâb’dan aklî ilimleri okudu.

Ayrıca İbn Selâme, İbn Hârûn el-Kinânî, Ömer b. Kaddâh, İbnü’l-Cebbâb, İbn Enderâs gibi âlimlerden İslâmî ilimlerle nahiv, beyân, mantık, aritmetik ve tıp gibi alanlarda öğrenim gördü. İlim tahsili için Tilimsân ve Trablus şehirlerine gitti.

İbn Arafe fıkıh, usûl-i fıkıh, tefsir, kıraat, hadis ve kelâm sahalarındaki bilgisiyle, VIII. XIV. yüzyılın ortalarında baş gösteren veba salgınında hayatlarını kaybeden İbn Abdüsselâm, Vâdîâşî ve İbnü’l-Habbâb gibi ilim adamlarının bıraktığı boşluğu doldurdu.

1349 yılında Zeytûne Camii’nin imamlığına ve 1370’de hatipliğine getirildi; bir yıl sonra da başmüftülükle görevlendirildi.

1390 yılında hacca gitti. Hac yolculuğu sırasında bir süre kaldığı Mısır’da Sultan Berkuk’la görüştü. Kendisine yapılan kadılık görevi tekliflerini geri çeviren İbn Arafe, başta Zeytûne Camii ve Tevfîk Medresesi olmak üzere çeşitli eğitim kurumlarında özellikle tefsir ve fıkıh dersleri verdi; şöhreti Tunus dışında da yayılınca çeşitli bölgelerden birçok kişi fetva sormak ve ders almak üzere yanına gelmeye başladı.

İbnü’l-Cezerî, İbn Hacer el- Askalânî, İbn Nâcî, Mecârî, Burzülî, Ebû Hâmid İbn Zahîre, Übbî, İbn Merzûk el-Hafîd, Burhâneddin İbn Ferhûn ve İbn Kunfüz onun en tanınmış talebeleridir. İbn Arafe, 9 Şubat 1401 tarihinde Tunus’ta vefat etti ve Cilâz Kabristanı’nda Şerîf Hüseyin Türbesi yakınlarına defnedildi.

Kuzey Afrika’da Mâlikî mezhebinin önde gelen simalarından olan ve fetvaları, eserleri, talebeleri vasıtasıyla İslâm dünyasında ve özellikle Kuzey Afrika’da İslâmî tefekkürün gelişmesine önemli katkısı bulunan İbn Arafe itikadî konularda Eş’ariyye’nin görüşlerini savunurdu. Zühd ve takvâ sahibi bir insan olup namaz ve ders halkası dışında halk içinde pek görünmezdi.