Sen istediğin kadar kendini yırt! Onlar yine de bildiklerinden vazgeçmiyor!

"Koronavirüs" diyorsun, "Bana ne" diyor!

"Ölürsün" diyorsun, "Bana bir şey olmaz" diyor!

"Herkesi hasta edersin" diyorsun, "Amaan sende" diyor!

"Allah aşkına" diye yalvarıyorsun, oralı bile olmuyor!

Sert bir şekilde söylüyorsun, kavga çıkarıyor!

Hadi bunlara aldırmıyor; "Bak koskoca bakan bile neler anlatıyor" desen de yok faydası; olmuyor.

Bu kendini bilmezler sokaklarda gezdikçe, otobüslere, metrobüslere bindikçe, kafelerde, lokantalarda oturdukça İstanbul bu koronavirüs belasından kurtulamayacak.

Tam tersine... Böyle giderse bütün İstanbul koronavirüse yakalanacak!

***

Günün herhangi bir saatinde, herhangi bir duraktan metrobüse binin. Bakın bakalım kaç kişide maske var?

Artık toplu taşıma araçlarında bizden çok olmalarına alıştığımız Arapça konuşan arkadaşların çoğunda yok mesela. Olanlar da bağıra bağıra konuştukları telefonları çalınca maskeleri hoop çene altına indiriyorlar. Sen "Maskeni" kapa diyorsun, Türkçe bilmediğini, anlamadığını söylüyor. Sen anlatana kadar zaten iş işten geçiyor!

Gençlerimiz dersen... Gençliğine güvenip de maskelerini kollarında taşıyanların sayısı az değil.

Yaşlılarımız dersen... Onlar başka bir alem!

Geçen gün içinde bulunduğum minübüse 70-75 yaşlarında bir amca bindi. Maskesi çenesinin altındaydı.

İşten döndüğü yüzündeki yorgunluktan okunan 30'lu yaşlarındaki bir kadın kalkıp yer verdi. Aralarında geçen konuşma inanılmazdı:

- Geç amca, geç otur!

- Sağol kızım!

- Yalnız şu maskeni düzgün takar mısın amca?

- Amaan kızım yaa! Bu yaştan sonra ne takayım! Ölsem n'olur, kalsam n'olur!

- (Kadın kızarak) İyi de amca, ben daha gencim, evde çocuğum bekliyor. Ben ölmek istemiyorum!

Amca yine de takmayacaktı da, iri yarı minübüs şoförü sert bir şekilde uyarınca maskeyi ağzının ve burnunun üstüne getirdi.

***

Bunlar benim gördüklerimden bir kaçı. Daha kimbilir böyle kaç olay yaşanıyor. Korona aramızda kol geziyor!

Zaten sürekli etrafımdan haberler geliyor.

Şu okulda korona, şu işyeyerinde korona, sağda korona, solda korona...

Herhangi bir tanıdığı koronaya yakalanmayan kimse kalmadı İstanbul'da...

Çember giderek daralıyor.

Eğer "önlem" demiyorum, "yasaklar" getirilmezse tüm İstanbul koronaya yakalanacak.

Çünkü ricadan, Allah aşkınadan anlamayan bu duyarsız insanlar ancak "Yassak hemşerim" deyip, yaptırım uygulayınca anlıyor.