İstikrar çok kullanılan bir kelime. Anlamı kararlılık, değişkenlikten uzak, maceraya kapalı, hedef belli, bilinen hedef gibi anlamlar yüklemek mümkün. İstikrar kelimesini daha çok iktidarlar arar ve ister. İşi yolunda olanlar, imalatçılar, sanayiciler, işi olanlar, ekmeği bütün olanlar telaffuz ederler. İsterler ki düzenleri bozulmasın, çeşme hep aksın, para hep gelsin, hayatlarının belirlenmiş niteliği azalmasın. İstikrarı kimler istemez?

İşi olmayanlar, ekmeği bütün olmayanlar, iktidarda olmayanlar, çeşmesi akmayanlar istikrarı istemez. Çünki, istikrar oldukça, onların mahrumiyetleri devam edecek demektir. Ayıplanacak bir şey yok. Elbette istikrarın yerini değişime bırakmasını isteyen bu insanlar haksız değiller. İstikrar bozulursa, yeni oluşumlardan yararlanmaları, işlerini, aşlarını, hayatlarının üstün niteliğini bulabilme şansları olacaktır. Muhalefettekiler iktidara gelecektir.

Görüldüğü üzere her kelimenin sözlük anlamı zihinlerdeki anlamları ile örtüşmüyor. Her insanın kendine has hayatı var. O hayatlar, kelimelere de farklı, hatta birbirine zıt anlamlar yükleyebilmektedir. Şartlar değişince hedefler gibi kullanılan kelimeler de değişir.

Seçimlerden önce muhalefette olan başarılı-başarısız her siyasi parti, siyasi parti kanunu hakkında değişiklik yapılmasını, baraj konulmasını, ya da olan barajın düşürülmesini talep eder, seçim meydanlarında konu edinir. Herkesi inandıran veriler de ortaya koyar. Demokrasilerde bir oy bile değerli ise, belli bir oranı tutturamamış siyasi oluşumlara verilen binlerce oy nasıl yok sayılabilir! Onun için baraj olmamalıdır diyenler de haklıdır, istikrar için, güçlü hükumet için oyların bölünüp-parçalanmasının sakıncalarını sayıp dökenler de haklıdır.

Düşünün bir seçim yapılıyor. 86 siyasi parti seçime katılıyor, her birine yüzde 20'den aşağıya doğru nispette oy çıkıyor, elbette hiçbir parti tek başına iktidar olacak milletvekili sayısını bulamadığından birlikte yönetim şartları aranıyor. Her siyasi oluşumun farklı beklentilerini bir çantaya koymak mümkün olamıyor ve hükumet kurma çalışmaları aylar alıyor.

Bunun önüne geçmek için kimi ülkelerde iki tur seçim yapılıyor. İktidar oluşturmak için yeterli oyu alan iki kesim seçimlere katılıyor ve kazanan iktidar oluyor.

Esas mesele şudur: Güçlü iktidar iyi bir şey mi, değil mi? Buna karar vermek lazım. Başkanlık yöntemi tartışmaları sürerken bir iktidar yanlısı şöyle anlatıyor. Türkiye'de bugüne kadar 65 hükumet kurulmuş, 93'e bölerseniz, her bir buçuk yılda hükumet değişmiş, böyle bir ülkede kalıcı hizmet üretilemez, bu yüzden bir an evvel başkanlık nizamına geçmeliyiz diyor. Haklı da görünüyor. Ama düşünün ki, Cumhuriyet Halk Partisi 1950'ye kadar tekrar tekrar hükumet kurdu. Menderes döneminde de üç-dört hükumet kuruldu, Süleyman Demirel de 6 kere gidip 7 kere geldi. Turgut Özal da 13 yılda dört-beş hükumet kurdu. 14 yıldan beri de 6 hükumet kurulmuş. Her hükumeti ayrı görerek hesaplarsanız, her bir buçuk yıla bir hükumet düşüyor ama bu bir aldatmaca. Esas olarak Türkiye'de bugüne kadar Mustafa Kemal, İsmet İnönü, Adnan Menderes, Süleyman Demirel, Turgut Özal ve Recep Tayip Erdoğan hükumetleri iktidar oldu. Böyle hesaplandığında 15 yılda bir hükumet kurulmuş demektir. Bu da başarılı bir istikrardır.

Hükumetlerin yenilenmesi iktidardakilerin kafa yapısını, siyasi görüşlerini, yöntemlerini değiştirmiyor. Hatta daha da önemlisi, hükumetler, alamet isimler gelip geçiyor ama devletin temel ilkeleri, kabul ve retleri değişmiyor.
Hangi inançtan, görüşten, hayat tarzından gelirse gelsin her yönetici belli bir süre sonra devletin tüm kurumlarının sahibi olduğunu düşünerek, vatandaş karşısında onların korumacısı oluyor. Vatandaşları da kendi hayat görüşüne ve iktidarının devamına hizmet edecek şekilde tek tip haline getiriyor, getirmek istiyor, direneni hain ilan edip, cezalandırıyor.

İstikrar da diğer kelimeler gibi hep olumlu anlamları taşımaz. Her kelime yerine ve zamanına göre, insandan insana, iktisadi ve siyasi hallere göre olumlu ya da olumsuz anlamlar taşıyabilir.