Gerçekten büyük bir depremdi. Saniyeler saat gibi uzadı. Avizeler sarkaca dönüşürken, toprak adeta kaynadı. Allah korudu. Ucuz atlatıldı. Başka izahı yok.

Bu felaket olmuş kenetlenmek gerekirken “kimisi iyi oldu” dedi, kimileri “kurtarma faaliyetine” kulp taktı. Her iki grupta tehlikeli. Toplumu ayrıştırıyor o söylemler. “Deprem paraları nerde?” diyen mi ararsın, “Zina” diyen mi? Fark var mı aralarında?

Afet olsun, milli bir mesele olsun devlet tüm imkanı ile sahaya inerken, iç siyaset malzemesi olacak açık aranacak zaman mıdır? İnsanlar enkaz altında, kurtarma faaliyeti başlamış, Bakan elinde telefon her an çökebilir enkazın tepesinde, enkazdaki vatandaşla görüşüyor, heyecanlanmış “Tarım Bakanının işi mi?” diyor birisi kalkıp. Tarım Bakanı diye enkaza zeytin ağacı mı dikecekti?

“Falan gelecek diye yolu kapadılar” yalanı atılıyor. İzmir’de bazı yollar kapatıldı doğru ama bakan gelecek diye değil, hastaneye giden yollar açık olsun diye. Eleştirinin vakti, haklılığı olur. Millet can pazarına düşmüş, malı gitmiş: insanlıktan zerre nasip almamışlar

“Tunç Soyer” reklamı yapıyor. Fuar alanı geçişe açılmış twiti atmış hazret. Durduk yere öfkelendiriyorlar insanı. Bir kere Fuar alanı geçişe hep açık, daha geçen hafta geçtim bizzat. Çankaya’dan Alsancak’a gidenler tercih ediyor o yolu.

Sonra, “Enkazda Tarım Bakanının ne işi var?” diye soranlara tavsiyem, “Tunç Soyer twit atacağına 5 dakika da Bayraklı’da çöken binanın önünde niye değildi?” diye sormalı. Tunç Soyer, aylar önce (Ocak 2020) “Belediye olarak depreme hazır olduklarını” açıklamıştı. Merak ediyorum, İzmir Büyükşehir Belediyesi olarak depremde hemen sahaya indiler mi? İnsanların toplanma alanları belli, halka duyurulmuş, tabelaları asılmış mıydı? Şimdi sırası değilse de, zor zamanda CHP reklamı yapanlara gelsin o sorularım.

Ülke güvenliği için Suriye’ye gidilir “orada ne işimiz var” diyenler çıkar. Akdeniz’e açılmak için Libya ile yapılan antlaşma gereği eğitim desteği verilir “bize mi kaldı?” diyen Fransız siyasetçisi tipler türer.

Her deprem sonrasında ilgili ilgisizlerden “deprem dersi” almaktan da bıktık. Ev alırken zemin etüdü yapılacakmış, binada kullanılan demirin kaçlık olduğunu soracakmışız? Bunu yapacak olan yerel yönetim, devlet kurumları. Vatandaş ev parasını denkleştirip, en uygununu bulmaktan başka bir de inşaat demirinin kaçlık olduğunu mu araştıracak? Araştırsa nasıl araştıracak?

Aslında bir kanayan yara da imar affı. Parayı bastıran, komşuları da izin verdiyse kaçak katını tescilleyememeli. Bina sağlam mı bakılmalı. Burada en büyük görev vatandaşa düşüyor. Apartman kaç katsa o katta kalmalı, o komşu küser bu akraba darılır diye göz yumulursa, temel dayanmıyor işte. Üstelik çıkan fazla katlardan sonra kendi arsa payı küçülüyor. Maddi ve manevi zarar.

İzmir depreme kilitlenmişken, halen dahalen Emine Erdoğan’ın sahte Hermes görünümlü çantası ile uğraşanlar vardı. “Emek hırsızı” diyen mi ararsınız, orijinal zannedip “50 bin dolarlık çanta mı? Millet aç aç..” diyen mi? Allah, akıl fikir versin.