Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak, düşmanla iş birliği yapmak, devlete karşı savaşa tahrik, temel millî yararlara karşı hareket, askeri tesisleri tahrip ve düşman askeri hareketleri yararına anlaşma, düşman devlete maddi ve mali yardım yapanlar, ceza kanunumuzda vatana ihanet suçunu işlemiş sayılır.

Vatana ihanet veya vatan hainliği kendi ülkesinde kutsal sayılan değerlere el uzatan, milli değerlere gayri milli davranış içinde, haince kendi devletine karşı savaşmaya veya düşmanla iş birliğine yönelik gizli eylemler olarak bildiğimiz hainlik, Türk tarihinin oluşumundan itibaren bu topraklarda hep varlığını sürdürmüştür.

Marcus Tullius Cicero’nun Roma senatosunda yaptığı bu konuşma çarpıcı ve yüzyıllar önce söylemiş olan bu sözlerin ne yazık ki bugün Türk topraklarında; Türkiye içinde aynen geçerli olduğunu esefle düşünüyorum. Yüzyıllar önce bakın neler demiş. “Bir millet içinde barınan aptalların hatta hırsı aklını aşmışların vereceği zararlardan kurtulabilir.

Fakat içinden kaynaklanan ihanetten kurtulamaz. Kapılara dayanmış düşman daha az korkutucudur çünkü kim olduğu bilinir ve bayraklarını açıkça taşıyarak kapılarınıza dayanır. Fakat bir Hain bu kapıların içinde serbestçe dolaşır, sinsi fısıltıları bütün sokakları doldurur, hatta devletin içinde bile kendisini duyurabilir.

Hain hain gibi görünmez, Kurbanlarının dilinden konuşur, onların yüz ifadesini takınır ve onlar gibi giyinir ve bütün insanların kalplerinde yatan değerlere hitap eder. Böyle bir hain milletin vicdanını çürütür, devletin temellerini sarsmak için gizli ve bilinmez şekillerde çalışır.

Bütün bir siyasi bünyeyi zehirler bu sebeple devletin kurumları artık düşmana karşı koyamaz. Bir katil bile bir hainden daha az korkunçtur. Hainlik korkunç bir bulaşıcı hastalıktır.” Bu tespitin ne kadar doğru olduğu, Tük topraklarında geçmişte ve günümüzde yaşanan olaylardan da, çok açık olarak belli oluyor değil mi?

Bizde olduğu gibi her toplumun içinde yeterince “Hain” ya da hainliğe “Satılık” ya da satın alınmaya hazır çok sayıda insan var. En son örneği, eski istihbaratçı Enver Altaylı' nın, 'casusluk' ve 'terör örgütü üyeliği' suçlarından verilen hapis cezasının gerekçeli kararında, ABD'li istihbaratçılara yazdığı elektronik postalar yer aldı.

“Yaşamımın 50 yılını insanlık tarihinin en büyük hapishanelerinin kurucularından olan insafsız Rus emperyalizmine karşı mücadeleyle geçirmiş bir kişi olarak, saygıdeğer büyüklerim Ruzi Nazar ve Duane Clarridge'e (ruhları şad olsun) karşı taşıdığım ahlaki sorumluluğun bilinciyle biricik dostlarımı mevcut durumun ihtiva ettiği büyük tehlikeler konusunda uyarmayı borç bilirim.” bir e-postada “Kendi istihbarat kaynaklarım vasıtasıyla yakın takibimde olan Erdoğan'ın…”

Yine, eski TSK  Özel Kuvvetler mensubu olan ve bu görevde 17 yıl çalışmış, DEVA Partili Metin Gürcan’ın, ‘gizli kalması gereken bilgileri, siyasal veya askeri casusluk maksadıyla temin etmek’ suçundan tutuklanması da ülkemiz aleyhine çalışanların her zaman aktif olduklarını bizlere gösterdi.

Ne acıdır ki, Devletin en hassas görevlerinde bulunmuş önemli kişilerinde kendi yaşadığı topraklara, başka devletler adına ihanet yapabiliyor. Türk devletleri, güzel ülkem, genç Türkiye Cumhuriyeti tarih boyunca bu hainlerden çok çekti.

Bugün bile bu hainlerle iş birliği yapanlar, yaldızlı tatlı sözleriyle koca Türkiye’yi 84 milyon insanını fırsat bulsalar göz göre göre kanlı bir çukura doğru sürüklemekten geri durmayacaklar. Artık bir devir kapanmıştır.

Milli birlik içinde, milli şuuru şahlanan millet karşısında gafiller ve hainler, Türk milletini daha fazla aldatamayacaklar.

Türk yurtseverleri olarak, millî şuurla ulusal bağımsızlığımızı kaybetmemek için millet olarak, kurucu irade ruhuyla, sütre arkasına gizlenmiş Türkiye Cumhuriyeti ile savaşan emperyalistlerin ülkemiz üzerindeki oyunlarını görüp uyanma vaktidir.

Türk milletinin kahramanları millî birlik içinde, millî şuurla, bu hainlerle mücadeleden asla vazgeçmeyeceklerdir.