Kanunlar. Yasalar, Mecelle, Kanun-i Esasi, Anayasa, hepsi belli dönemlerde hukukun maddi göstergeleri. Devlet hukukla yönetilir. Hukuk için temel ilkeler var. Temel ilkelere genel bir çerçeve çizilir. O genel çerçeveye uyulup uyulmadığını denetlemek içi bile müessese tesis edilmiştir. İnsanın ilkeleri olmalı. En küçük insan topluluğu ailenin, arkadaşlığın, iş, meslek, uğraş alanının raconu vardır. Yani ilkeleri, olmazsa olmazları vardır. Millet çapında bir insan topluluğunu yönetmek için ilkeler genel çerçevede belirlenir. Buna anayasa adı verilir. Bundan sonra alt alanlarda yapılacak her yasanın bu genel çerçeveye, Anayasaya uygunluğu aranır.

Dıranas’ın üzüntüsü

İsviçre’de bir gazeteci Türkiye’yi hafife alan bir yorum yayınlamış. Türkiye medeni hukukunu İsviçre’den, Ceza kanunu Almanya’dan, Ticaret hukunu İtalya’dan almış gibi şeyler söylemiş. Ankara’da Genel Müdür olarak bulunan ünlü şair Ahmet Muhip Dıranas, bu haberi okuyunca çok üzülmüş. Yolda Yavuz Bülent Bakiler’i görünce çağırmış yanına. Bir yerde oturup kahve söylemişler kendilerine. Sonra da Dıranas, milli bir elem duyduğu meseleyi paylaşmış onunla. Ama o kadar. Orada kalmış o mesele.

O gün bu gündür aynı

Ali Fuat Başgil, üniversiteden çıkmış, arabasına binerken hukuk öğrencisi papyon Mustafa namındaki öğrencisiyle karşılaşmış. Birbirlerine hal-hatır etmişler. Ali Fuat Başgil, çok dertli imiş. O da İsviçreli gazetecinin söylediklerini tekrarlayarak, böyle devlet mi olur, böyle millet mi yönetilir demiş. Sonra birbirlerinden ayrılıp gitmişler ve meselede orada kalmış. Şimdi kimi arkadaşlarımız bu tespitleri tekrarlıyorlar. Ama kimse hangi uluslararası anlaşmanın mahkümiyetindedir, bilinmez. O günden bugüne değişen bir şey yok. Adliyeye yolu düşenler, ya da yasalarla bir ilişkisi olanlar bilirler. Şu kanunun şu maddesinin değiştirilmiş şu bendi, diye uzun uzun, bir adres verilir. Değiştirildikten sonra yine de eski kanunlardan, maddelerden, bentlerden söz edilmesini anlamak mümkün değildir.

Sülün Osman dönemi

Hükümetler değişiyor. Hükümet eden insanlar günlük yaşantısıyla, siyasi kabulleriyle, inancıyla birbirinden çok farklı insanlar gelip geçiyor iktidardan. Ama hiçbir şey değişmiyor. Fuhuş alanında çalışmalar hiç aksamıyor. Uyuşturucu imalatı ve satışı yapılan semtler değişmiyor. Hırsızlıkyankesicilik yapan aileler hep aynı semtin aileleri. Kumar her boyutuyla her devirde borusunu öttürüyor. Sadece dolandırıcılıkta bir değişim var. Eskiden Sülün Osmanlar vardı. Şimdilerde nitelikli dolandırıcılık diye bir yeni alan oluşturdular. Peki kanunlar? Kanunlar aynı. Sadece maddeler, bentler üzerinde küçük değişiklikler yapılıyor, olmadı bir daha, olmadı bir daha değişiklik yapılıyor.

Bu yol çıkmaz sokak

Hiç kimse, hiçbir aydın, hiçbir siyasetçi, hiçbir yönetici, hiçbir hukukçu ‘Durun kalabalıklar, bu yol çıkmaz sokak!’ demiyor. Bir siyasi parti çıksa, bir aydın öbeği çıksa, ilim aleminden yüzlerce adam çıksa, İktidara gelen bir yönetim çıksa ortaya. Beyler, durun bakalım. Biz kanunla yönetilen bir devletiz. Milletimiz hukuka hürmetlidir. Yasalarımız, hak ve adaleti aramalı ve gerçekleştirmeyi hedeflemelidir. Bu yüzden, her alan için gerekli hukuku, kanunu, yasayı bizzat biz yapmalıyız. Bizim için yapmalıyız. Milletimiz için yapmalıyız. Anayasamız insanı, aileyi, milleti, devleti dikkate almalı. Her alanda, aile kukunda, miras hukukunda, ticaret hukukunda, para ve mal kiralamada, insan ve alet çalıştırmada, iş ve çalışma alanında, suç, kusur ve kabahat tanımında ve ceza hukukunda, akla gelen, gelecek olan her alanda gereken kanunları bizzat bizim aydınlarımız, hukukçularımız hazırlasın diyebilecek bir yönetim aranıyor.