SIKÇA duyuyor, tartışanları dinliyoruz... "Başakşehir bir proje takımı. Dert yok, tasa yok, para çok. Bu noktaya kaynağı tartışılır gelirlerin gücüyle geldiler. Bu başarı da normal. Taraftarı bile taşımalı sistemle maçlara götürüyorlar. Bu şekilde nereye kadar gidebilirler? Avrupa Ligi'ndeki performansları hayal kırıklığı, bu şekilde bizi Devler Ligi'nde ne oranda temsil edebilirler? Şampiyon olsalar kaç kişi kutlama yapar?" şeklinde eleştiri getiriliyor. Hak verdiğimiz, ayrıştığımız noktalar da oluyor, saygı duyuyoruz.
 
Biz işin 'futbol' tarafındayız. Şu bir gerçek. Başakşehir'in yedek kulübesi, Süper Lig'de oynasa, ilk 5 mücadelesi verecek seviyede. Ama böyle bir kadro üç büyüklerde oynasa, hocalar aynı verimi alabilir mi, işte o tartışılır! Bu başarıda aslan payı Abdullah Avcı'ya aittir. Çok başarılı, makine düzeni ile işleyen bir sistem takımı kurdu. Bunun da semerisini alıyor. 
 
Robinho, Arda Turan, Emre Belözoğlu 11'de; yedek kalsalar bile ego savaşı yapmadan oynuyor. Dünyaca ünlü yıldızlar Adebayor, Demba Ba kulübede şans bekliyor, Konya'da gol krallığı yarışı veren Bajic kadroya bile giremiyor. Anlı şanlı hocalarımızın yıldızlarla yaşadığı fırtınalı ilişkiler, dinmek bilmeyen krizler akıllara getirildiğinde, bu kadroyu yönetmek bile büyük başarı. 
 
Liverpool ile birlikte Avrupa'nın 5 liginde kalesini en çok gole kapatan (15) ekip Başakşehir... Malatya'yı neredeyse kaleye yaklaştırmadılar. Aleksic, Guilherme, Adem Büyük en çaresiz maçını oynadılar. Arda'nın kurnazca aldığı penaltı ve yıldızları gölgede bırakan süper starı Edin Visca'nın golüyle rahat kazandılar. Ne ilginçtir ki rakipler her şeye çözüm bulabiliyor, Visca'ya bulamıyor. İstikrarıyla göz kamaştıran Bosnalı takımını şampiyon yapmadan transfer olacağa benzemiyor!