Bir şahsın braz nücum bilgisi vardı. Lakin kendisini çok  büyük müneccim gördüğünden başı kibirle sarhoştu. 

Bu şahıs uzak bir yoldan Güşyarın yanına geldi. Daha fazla bir şey öğrenmek istiyordu, ama kendini  de son derece büyük görüyordu. Bu adam bir müddet Gül Yarın yanında kaldı.

Fakat Hüşyar  Fakat Hüşyar  ona bir şey öğretmek fikrinde değildi. Onu anlatıyordu. Sonunda hiç bir şey öğrenmeden geldiği yere döneceği sırada Büyük alim Hüşyar ona şu sözleri söyledi:

''Sen kendini akıl ve bilgi ile dolu sanıyorsun.Dolmuş kalp tekrar doldurulur mu? İddia ile dolsun ve bunun içindir ki, elin boş  gidiyorsun. Kafandan o kuru iddiaları, gururu çıkar. at.

Boş gel ki dolu dönesin. Ufuklara Sadi gibi varlığını terk ederek açıl ki, marifetle dolu olarak geri dönesin. (Bostan)

KÖLELERİN YUMUŞAK BAŞLI OLUŞU

Bir kölenin bir gün kafası kızarak, paNelden sonra kölenin öfkesi geçti ve kendiliğinden geri geldi. Bu defa da Padişah cellada: Şu herifin boynunu vur, kanını dök emrini verdi.

Merhametsiz ve kana susamış cellat, susamış insanların diline benzeyen kamasını çıkardı. Tam o esnada köle, yaralı gönlünden kopan şu sözleri söyledi:

''İlahi! Ben kanımı padişahıma helal ettim. Yıllarca onun nimetiyle büyüdüm, ihsanı ile yaşadım. Onun sayesinde dostlarımın istediği gibi geçindim, gün gördüm ve iyi vakit geçirdim   

İlahi! Yarın padişahım benim kanım için tutulmasın ve düşmanları sevinmesin''.

Kölesinin bu sözleri üzerine hükümdarın öfkesi geçti. Sükunet olarak hiddeti yattı. Kölenin başını, gözünü öptü. Ona davul ile bayrak verdi. Onu bey yaptı. Yumuşaklığı sayesinde zamane onu korkunç bir idamdan kurtarıp bu mevkie eriştirdi.

Bu kıssadan hisse şudur: '' Yumuşak söz, insanların hiddet ateşine karşı soğuk su yerine geçer.'' 

Dostum! Hırçın ve aksi düşmanına bile yumuşak davran. Zira yumuşaklık keskin kılıcı kesmez eder. Görmüyor musun?  Kılıca ve oka karşı yüz kat ipekten yapılmış kaftan giyerler.

NESİR: Hulasa, oturdum her mevzuda konuştuk.  Sonunda dostlarımın çektikleri sıkıntıyı ve yaptıkları hatadan bahsederek dedim ki; '' Önceden insanlarda bulunan velinimet ne suç gördü, ne kusur buldu ki, bendelerini kendi nazarında hakir tutuyor?

Halbuki Cenabı Hak, kullarından bir kabahat gördüğü halde, eskisi gibi onların ekmeğini veriyor, rızık ve nafakalarını kesmiyor. Bu, ancak Allahu Tealaya mahsus bir büyüklük ve tahammüldür.

Bu, onun esirgememek şanındandır.