KIN insana kötülük yaptıran bir duygu. İçten içe fırsat kollayan bir intikam duygusudur. Kin intikama gebedir. Mutlaka bir zamanda intikam doğuracaktır.

Kin nereden doğar?

Bir yenilmişlikten, örselenmişlikten, hırpalanmışlıktan, anında karşı koyamamaya duyulan pişmanlıktan doğar kin.

Fırsat aranır ve o fırsatın ele geçtiği düşünüldüğü an intikam alınacaktır. Geçmişteki mağlubiyetin, çaresizliğin, örselenmişliğin hesabının görüleceği vakittir. Kin intikam alınmadan sönmez. Yani kin bir alevdir, yangındır. İntikam alınıncaya kadar sürer. Sürerken içinde bulunduğu kalbi, gönülü, yüreği yakar. İntikam anı geldiğinde de muhatabı yakar.

Kan davalarının anası

Kan davalarının anası kindir. Kan davalarını kin duygusu doğurur. Kin gönülde durup durmaz. Yangın durup durmaz. Havaya göre, şartlara göre alevler yükselir, azalır, dumana döner, sonra tekrar alevlenir. Kin beslenir. Neden beslenir eskiyi anmaktan beslenir.

Tunceli’de meydanda Şeyh Rıza Parkı var. Orada parkta oturuyordum günün değişik saatlerinde, yabancı olduğum için kimsenin bulunduğu kanapeye oturamıyordum. Çünki bir iki kere oturmak istediğimde insanların tedirgin olduklarını görünce tek oturmaya gayret ettim. Ama ne var ki yandaki kanapede oturanların ad sesleri kulağıma geliyordu. Herkes birbirine, okul yok, cami yok, fabriak yok, iş yok demiyordu. Herkes birbirine Dersim’in nasıl bombalandığını anlatıyordu. Yüzlerce binlerce kere konuşulan konuyu bir kere daha konuşuyorlardı. Kin besleniyor, semizliyordu.

Kerbela acı deryası

Kerbela’da Hazreti Hüseyin ve yanındaki kadın-çocuk demeden 72 kişi katledilmişti. Onlara su dahi verilmemişti. Zulüm doruk yapmıştı. Müslümanların acı deryası bir anılarıdır. Her yıl güya o maktuller anılacak diye o acı hep hatırlatılıyor. Tekrar tekrar o acılar hissettiriliyor. Ama mesele orada kalmıyor. Düşmanlık, nefret ve kin duyguları da tahrik ediliyor. Kin besleniyor, semizliyor. Barışmanın imkeanı ortadan kaldırılıyor. Bu anma toplantıları, konuşmaları ve faaliyetleri barışa değil, hınca, intikam duygusuna, kine yol açıyor. Bu tür anma toplantılarının seviyesinin çok iyi tutulması şart.

Acıyı tahrik etmek

Milletlerin tarihlerinde iç savaşlar ve iç savaşın tarafları var. Siyasi çekişmeler var ve siyasi çekişmelerin galibi- mağlubu var.

1960 tarihi Türkiye için önemli bir siyasi mücadelenin bir zulüm zirvesiyle son bulmuştur. Başbakan, 10 yıl Başbakanlık yapmış bir insanın, millet ekseriyetinin seçtiği bir insanın hayatına idam ile son verilmiştir. Acıdır. Son derece vahimdir. Ama bu olayı sık sık gündeme taşıyarak, konuşma konusu yapılarak barışa hizmet edilemez. Hemen her acı olayı unutmamak gerek ama düşmanlık duygularını tahrik etmeden anılmalıdır.

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Harun Karadeniz, Uğur Mumcu ve daha başka acılar da var. O günün şartlarında daha mahirane başarılamamış olaylar milli acılardır. Tahrik etmek toplum barışını imha eder, geciktirir.

İkili ilişkilerde, aile içinde, anne-baba ve kardeşler arasında da can sıkıcı haller, davranışlar, konuşmalar yapılır. Meseleyi o an’a hapsetmek gerek. Yoksa hiçbir birliktelik yürütülemez.

Unutmak nimettir. Kinden, nefretten, öfkeden uzak durmadan birlikte yaşanamaz.

Affetmek, bağışlamak, hoş görmek, kadere vermek erdemdir. Acıları sık sık hatırlamanın bir yararı yok.

Toplum hayatındaki acılara saygı duyarak unutmak gerek. İkili ilişkilerde hatalar ve kusurlar affedilerek daha güzel bir dünyada yaşamak mümkün. Ama lütfen bu erdemleri sadece karşınızdakinden istemeyin. Siz de üstünüze düşeni yapın.