'BENi sinirlendirmeyin elimde ne dosyalar var' dedi birileri..

Ardından 2 yıldır kasetler piyasaya saçıldı, saçılıyor...

Türkiye çok çalkantılı dönemler geçirdi, geçiriyor...

İhtilalin anlı-şanlı (!) generalleri dahil, hiç bir dönemde siyasetçiler için böyle tehditlere ve kirli işlere başvurulmadı....

Bir komplo ve şantaj yapılırken bazen haneye tecavüz ediliyor...

Duvarlara, eşyalara gizli kameralar yerleştiriliyor...

Gizli çekimlerle insanların en korunaksız görüntüleri alınıyor, kesilip biçiliyor, montaj yapılıyor, çarpıtılıyor, kredi kartlarından paraları ödenip okyanus ötesi yönlendirmeli internet sitelerinde yayınlatılıyor...

KENDİ VİCDANLARINIZI DA DİNLEYİN...

BU sefiller başka insanları dinleyecekleri, gözetleyecekleri yerde kendi vicdanlarını da dinlemeye zaman ayırsınlar biraz....

Uzun zamandan beri sindirme ya da tasfiye operasyonlarına devam ediliyor.

'Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'nı tek başına Başbakan belirler' diye kanuna yazdılar ve Türkiye'de tüm haberleşmenin dinlemesi yetkisini verdiler.

O günden sonra kasetler, bantlar ve dinlenmeler ortaya çıkmaya başladı...

Bunlar ortada, savcılar ortada, yargı ortada, görüntüler, kasetler ve internet siteleri ortada, kimden yayımlandığı ortada...

KİMİN İÇİN NÖBETTESİNİZ?

PEKİ ya sonuç?

Sonuç şu: ''24 saat nöbetteyiz'' diyenlerin kimin için nöbet tuttukları da ortada...

MHP'ye yönelik kaset şantajına Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı başta olmak üzere tüm devlet kurumları ve hükümetin tüm üyeleri seyirci kalmayı sürdürüyor.

Mail sahtekarlığını 2 günde çözen İçişleri Bakanlığı haftalardır bu işler yapanları bulamadı, ya da buldu da göz yumdu?

Bunların hepsi büyük bir planın parçalarıdır.

Bunların sorumlularını bulması gereken hükümet ise suçlamaya geçiyor...

 

Anadolu'da bir söz vardır: ''Keser döner sap döner gün gelir hesap döner...''

Bu da kulaklara küpe olsun...

Şu kesin ki Türkiye şu son 9 yıldır hiç bir dönemde olmadığı kadar, bilinçli olarak kirletildi...

HER ŞEYİ ANLATAN ŞİİR...

ŞİMDİ ben susuyorum, bakın üstad Ümit Yaşar Oğuzcan, ''Sadrazam Hamamda'' şiirinde ne diyor:

 Günlerden bir gün

Hamama gideceği tuttu

Sadrazam hazretlerinin

Bir yanında birinci veziri

Bir yanında ikinci veziri

Bir yanında üçüncü veziri

Sonra efendime söyleyeyim

Peşkircibaşısı

Nalıncıbaşısı

Sabuncubaşısı

Velhasıl tam dört yüz kişilik kafile

Peştemal takıp girdiler hamama

***

Geçtiler kurnaların başına

Üçer beşer

Sadrazam deseniz

Kuruldu göbektaşına

Yan gelip yattı

Memleketin en ünlü tellakları

Sardılar dört yanını

Kimi elini kaptı kimi bacağını

Bir keseleme, sürtme faslıdır başladı

Tamam on iki saat

On iki ünlü tellak

İncitmeden keselediler

Hazretin mübarek vücudunu

Öylesine kir çıktı ki sormayın

Her biri nah parmağım gibi

Aman efendimiz bu ne kiri

Demeye kalmadı

Keselerin altında eriyip gitti

Koskoca sadrazam

Bütün maiyet erkanı yerinden fırladı

- Nittünüz devletliyi

Dediler tellaklara

Tellaklar cevap verdi:

- Biz yıkadık, keseledik

Devletlinin kirden ibaret olduğunu bilemedik

Suç bizde değil

Neyleyelim

Kir bitti sadrazam elden gitti ...

 

Anlayana...