Türk milletinin dünya durdukça yaşayacak yerli ve milli bir davası var. 

Bu dava, Cumhuriyetin kurucu irade ruhunu taşıyan milli ve yerli lider öncülüğünde yıllar önce çıkılmış birlikteliğin, ahdin, dava arkadaşlığını farklı boyutlarda taçlandırmanın heyecanıyla yerli ve milli düşünceyle ülkeye hizmet etme ülküsüdür.

Yerli ve milli lider önderliğinde tercihini olmaktan yana kullanan, pasif bir varoluş değil, kendisini ve muhatap olduğu arşı ideolojisinde taşıyan, hizmetleriyle hayata ve ülkeye karşı aktif bir var olmayı temsil eden, yola çıktığı günden bugüne devam eden yerli ve milli birlikteliği her yıl yenilenerek farklı noktaya taşıma azmidir.

Siyasete başladığı günden beri süre gelen hak-batıl mücadelesinin bir tarafı, ön dört asırdır süregiden kutlu davanın taşıyıcısı, bin yıldır devam eden kardeşliğimizin teminatı olarak, çıktığı yolda yılmadan, usanmadan, tüm engellemelere, emperyalistlerin sinsi oyunlarına rağmen kararlılıkla devam etme ülküsüdür.

Bu dava; günümüzde adı hukuki kişiliği ve kurumsal geçmişi itibariyle yarım asırlık olsa da sosyolojik ve tarihsel derinliği itibariyle kadim bir medeniyete dayanmaktadır. Maziden atiye uzanan kutlu bir yoldur.

Bu yol umudun, ümmetin Türk milletinin Kızılelma yoludur. Hatırlayarak, ahde vefa göstererek, hakkını vererek, kardeşinin neşesini yaşayıp, tasasına sahip çıkarak ve belki yorularak, insanlar arasında dil, din, renk ayırımı yapmadan yorulmanın yoludur.

Yıkılmanın izzetini bilerek ayakta durmanın, yenilmenin hikmetini fehmederek nice kutlu yengiler kazanmanın yoludur.
Bu milli yol, yürümenin şerefine talip olarak var olmanın şükrü idrak etmenin, ülkenin bekasını teminat altına alma yoludur.

Kendi ücrasına çekilen bir alçak gönüllülüğü kuşanarak ancak haksızlık karşısında susmayan eylemli şarkılar terennüm etmenin yoludur. Bu yol, zor, çetin ve uzun ince milli bir yolculuktur.

Bu yoldaki sorumluluğu, dünya durdukça devam edecek bir milli yolculuğun var. Yerli ve milli lider ile adı sanı, araç ve aktörleri değişse de amaç ve hedefleri değişmeyen, batılla mücadele etmenin tüm güçlüklerini içeren geçmişte nice tehlikelerle mücadele etmiş şehitler vermiş ömürlük bir yolculuktur.

Bu her devrin bütün zamanların batıla karşı, hakkın hakikatin yolculuğudur. Ülkemize aralıklarla her dönemde girişilen ihanetlere karşı milli duruşun yolculuğudur.

15 Temmuz’da yaşanan hadise, Türk milleti üzerinde asırlardır tekrarlanan bin yıldır ülkemizi teslim alma çabalarının bir denemesinden başka bir şey değildir. Bu ihanet girişimleri, her dönemde olduğunun aksine Erdoğan liderliğinde bu seferinde milli ve yerli bir oluşumun ördüğü sert duvara toslamıştır.

Bizlerde milli dava yolunda yürüyen yerli ve milli düşünen millet olarak, bize has olan milli ve yerli duruşumuzla, gazi ve şehitlerimizle o süreçte üzerimize düşeni yaptık, bundan sonra da yapacağımızı bir söz olarak tarihe kayıt düşmek isteriz.

Unutmamamız gerekir ki 15 Temmuz ve benzeri hadiseler, hiç bitmeyen bir karşıtlığın, Hilal-Haç,  Hak-Batıl’ın kavgasının sadece zamansal açıdan farklılaşan senaryoları ve hemen hemen; birbirinin aynısı olan senaryoların yeniden sahnelenmesidir.

Bu tür girişimlerin tekrarlanacağı bilincinde olan bir uyanıklığı kuşanmalıyız. Bu nedenle, Milletinin arkasından yürüdüğü milli düşünce ailesi olarak, bizlere tam bu noktada var oluşumuzdan bugüne kadar olduğu gibi, bu günlerde de büyük bir görev düşmektedir. Bu görev ülkenin bekası ve vatan için kendi canını hiçe sayan şehit ve gazilerimizin yakınlarına sahip çıkma görevidir.

Bin yıldır ülkenin başına musallat edilen bugün FETÖ-PKK/PYD/YPG yarın ise başka bir ad altında tecessüm eden ve edecek olan ihanet odaklarını, mensubu oldukları medeniyet değerleri ve inanç dünyasından aldıkları güçle bertaraf eden şehit ve gazilerimizin manevi miraslarına sahip çıkmak için öncelikle ne ile sınırlı neye karşı sorumlu olduğumuzu millet olarak bilmek zorundayız.

Bizler tıpkı şehit ve gazilerimiz gibi ebedi saadetlerimizi sürekli bir itaat bilinciyle devam ettirmek, bu kadim davanın yaşadığımız çağdaki neferleri olarak, üstlendiğimiz sorumluluğu hakkıyla millet olarak yerine getirmek zorundayız.
Bu amaçla kurulan Cumhur İttifakı’nın yerli ve millî mücadelesi MHP Genel Başkanı Devlet Bey’in verdiği destekle; zulme karşı adalet mücadelesidir. Yalana karşı doğruyu, üzene karşı ezileni, vurana karşı düşeni savunmak içindir. Hakkı batıla karşı, izzeti zillete karşı korumak için verdiği mücadeledir.

Bu nedenle kişisel ve siyasi çıkarlar için davaya ihanet etmeden biz yolumuzdan bildiğimizden geri adım atmayacağız, ona sırt çevirip onu unutmak gibi bir gafletin içine düşmeyeceğiz. 

Ülkenin coşkun akan sularının önüne set çekmek isteyenleri, Mete Han’ın yenilmez “Islıklı Oklarını” durdurmak isteyenleri bilme ve bildiğimizin hakkını milli duruşumuzla vermek zorundayız.

Dünden aldığımız milli güçle, yarınlara şekil vermek için bilme ve bildiğimizle hemhâl olmak zorundayız. Hayata karşı müdahil olmak ve varlıklar alemindeki müstesna yerimizi hak etmek için de bilmek ve bildiğimizi sevmek zorundayız. Emperyalistlerin bitmeden usanmadan uygulamak istedikleri karanlık emellerine karşı her daim birlik ve uyanık olmak zorundayız.

Cehalete karşı hikmeti dilemek, menfaate karşı maslahatı öncelemek, geçici olana karşı kalıcı olanı tercih etmek için bilmek, bilgilenmek ve bilgilendirmek zorundayız.

İnandığımız bu yolda Korkmadan,

Haksızlık karşısında susup zulme rıza göstermeden,

Hesap yapmadan, kişisel ve zümrevi çıkarlarımızın ardına düşüp davamıza ihanet etmeden,

Bize ait olan ama bizde olmayan hakikatlerin peşine düştük.

Unutmadık!

Kimsesizlerin kimsesi olma hikmetini kavradık.

Bir olduk! İri Olduk! Diri olduk!

Birlikte ve bir arada yaşamanın erdemini kuşandık,

Millet olduk!

İşte bizim dünyadaki özel ve ebedi serencamımız.

İşte bizim dünya durdukça yaşayacak milli davamız…