Acı olan çok şey var. İki edebiyat öğretmeni öğretmenler odasında tatlı tatlı atışıyorlardı. Sonra onlardan biri Eski Türk Edebiyatı purofesörü oldu. Birisi şöyle diyordu bir mısra ile 'bana acıdan söz et', öteki cevap veriyordu. Biber, soğan, karabiber, yeşil biber, turşuluk süs biberi… Elbette hiçbir şair, ya da edebiyatçı, ya da düşünce adamı acı derken acılı nesneleri kastetmez. Onun acısı yalnızlıktır, anlaşılmazlıktır, anlatamamaktır, anlaşılmamaktır. Ne yazık ki çoğu aydının yaşadığı, yoğun yaşadığı bu duygu son derece insani bir duygudur.

Köleliğinden memnun olanı hürriyetine kavuşturmak zordur, hatta imkeansızdır. Köle dediğimizde çok eski devirlere gitmeye ihtiyaç yok. Savaşlarda esir alınıyor ama onlar köle olarak kullanılmıyor, alınıp satılmıyor günümüzde. Ama kölelik yok sanmak yanılgı olur. Bugün hemen her insan paranın, para sahibinin, ikbal sahibinin kölesi durumundadır. Bunu bile anlayışla karşılamak mümkün. Küresel güç para merkezli bir dünya oluşturmuş. Para, ikbal, güç, iktidar demektir. Herkes de güç karşısında boyun büküyor. Nezaket kurallarını bile bu düşünce değiştirip yeni kurallara bağlamış.
Asıl üzerinden düşündüğüm alan kültür, irfan, zihin köleliği.

Bir medeniyet var ki kendisini hep lider ilan etmiş, herkese bunu dayatmış ve kabul ettirmiş. Halbuki bu büyük, dünyaya sığmayan bir yalan. Ama bunun yalan olduğunu söyledikçe, o yalanı yayanlar değil, o yalana inandırılmış insanların düşmanlığıyla karşılaşırsınız.
Hiçbir medeniyet bir başka medeniyetle yarıştırılamaz. Her medeniyet kendi içinde geçerli ve tutarlı değerler manzumesidir. Bir medeniyetin doğrusu-yanlışı başka medeniyet için de doğru-yanlış değildir.
Her medeniyet içinde yerini ve kimliğini bilen her insan mutludur. Halinden, içinde bulunduğu şartlardan şikeayeti olan, onları kabul edemeyen her insan mutsuzdur.

Medeniyetleri tarihte kalanlar bir tarafa, bugün var olanları saymak mümkündür. Batı medeniyeti içinde Avrupa, Amerika, Doğu medeniyetleri içinde Çin, Japon, Hind, İslam medeniyetlerini saymak gerekir.
Her medeniyet içinde başka başka milletler yer alırlar. Hem medeniyete dahil olarak genel çerçeveye bağlı kalınır, hem de o genel çerçeve içinde milli damga oluşturulur. Batı medeniyeti içinde İtalya, İspanya, Fıransa ve diğer milletlerin milli damgaları öylesine belirgindir ki, her birinin ayrı medeniyet sanılma yanılgısı bile sıkça yaşanır.
Milletler dahil oldukları genel çerçeve içinde kendi damgalarını lisanlarıyla vururlar. Lisan çok önemlidir. Vatan kadar önemlidir. Vatanı olmayan millet görülmüştür tarihte ama dili olmayan millete hiç rastlanmadı.

Bu yüzden Konfiçyüs denen kefere 'bir milleti istenen şekle sokmak için onun önce dilini bozmak gerekir' anlamına gelen sözler söylemiştir. Milletler dilleri değiştirilerek, istenen amaca hizmetkear hale getirilir.
Bu yüzden lisan meselesini temel mesele edinmek doğru bir davranıştır.
Türkçe konuşuyorum diyenlerin, bilhassa okumuş-yazmış takımının, gazetecilerin, yazarların, ilim adamlarının lisanına bir göz atınız. Firenkçe kelime kullanılmasını yasaklasanız, hiç biri günlük, anlık ihtiyaçlarını bile ifade edemezler.
Şimdi bu insanlara 'yahu kardeşim, konuşmalarınız arasına firenkçe kelime doldurmayın, gerekli gereksiz keferelerden alıntı yapmayınız, onların adını anıp, genç zihinlere yerleştirmeyiniz' dediniz mi? İşiniz zor. Köleliğinden memnun olan zümre için siz artık idam kararı verilmiş bir mahküumsunuz.

Bir genç kardeşimiz, evladımız güzel yazılar yazıyor, ama ders aldığı hocalarının yolunda yürüyor. Her insan kendisine numune kabul ettiği kişilerin yolunu izler. Bağımsız düşünmek, özgün düşünce üretmek çok sonraları oluşacaktır.
17. yüzyılda yaşamış Thomas Hobbes demiş ki, 'insan insanın kurdudur'. Ne kadar zalimce bir söz. Vahşi Batı kapitalciliğinin anayasası budur. İslam düşüncesiyle, imanıyla, inancıyla taban tabana zıttır.Fakat vatandaş bu sözü bir metahmış gibi alıp yazısına koyuyor. Adamın adını anıyor ve zihinlere yerleştiriyor. Hobbes denen sefil, hiç sizin milletinizin bir değerinin adını andı mı?

Ahmet Hamdi Tanpınar da Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı eserinde 'İnsan insanın cehennemidir' demiş. Bu iki söz arasında bir benzerlik yok. Ama alıntı yapana göre benzermiş. İngilizin söylediği sözde ahiret inancı yok, öldükten sonra dirilmek yok, hesap vermek yok, ödül ve ceza yok. Tanpınar'ın sözünde ise İslam medeniyetinin tüm değerleri var. Cennet ödül, cehennem cezadır. İnsan insanın hayatını zorlaştırır, cehenneme çevirebilir. Tahammülsüzlük gösteren evlat anne-babasının ağır bakımından şikeayetçi olunca cehennemlik olur. Tanpınar'ın sözü ile Batılı keferenin sözü arasında hiçbir ortak taraf yok.