Toplumumuzda köpek denilince kişiyi aşağılama duygusu öne gelir.

Biri birine kızdığı zaman, ''köpek gibisin,''...der.

Çok sevdiğim bir dostum'un bir köpeği vardı. Ona çok itibar gösterir, bu köpek olmasa ben yaşayamam derdi de ben içimden arkadaşıma kızardım. Hatta öyle ileri gittiki, bu köpek, çocuklarımdan daha vefalı ve saygılı derdi. Bunu işitenler, bu insan kafayı yemiş derlerdi. Zamanla köpeğin sahibi olan dostum öldü. Elbette ölen insan gömülür. Çocukları sevenleri onu son yolculuğuna uğurladıktan sonra bayramda ve belirli günlerde kabir ziyareti yaparlar. Hele hele verasette bölündükten sonra insanlar zamanla unutulur gider. Ancak, sahibini asla unutmayan, bir menfeaat beklemeden sahibini kabrini terketmeyen bir dotu köpeği idi. Bu vefalı hayvan, her gün sahibinin mezarına gider ve kafasını kabrin üzerine kor, saatlarce oracıkta yatar ve daha sonra kabri terkeder. Bu olay taki, bu köpeği başka bir uzak köylüye verinceye kadar devam ader.

Bu olayı duyunca gerçekten tüylerim diken diken oldu. O hayva'nın dilinden anlasaydıkta niçin her gün sahibinin kabrine geliyor ve orada uzun bir müddet kalıyordu? keşke hislerini anlayabilseydik...!

Evet; en sadık dost ve arkadaş. Sahibine yalan söylemez, zarara uğratmaz, borç para alarak ortadan kaybolmaz.Yaşadığı evin diğer hayvanlarını tanır ve onlarada bir zarar gelmesin diye takip eder.

EVET; Allah'ın yarattığı her şey güzeldir ve O'nun engin sevgisiyle yaratılmıştır. Bu gerçek Kur'an-ı Kerim'de şu şekilde ifadesini bulmuştur: ''O ki yarattığı her şeyi güzel yaratmıştır''.( Secde, 7)

''Hayvanları da O yaratmıştır''. (Nahl: 5)

Yüce dinimiz İslam, kainatta her şeyin bir denge ile yaratıldığını bildirir. Kainattaki tüm varlıklarda görülen denge Allah'ın varlığının birer işareti ve belgesidir. Kainattaki ekolojik dengeyi sağlayan en önemli unsurlarından birisi de hayvanlardır. Kur'an-ı Kerim ekolojik sistemin önemli üyeleri olan hayvanları, 'ümmet' olarak isimlendirmektedir. En'am Süresi'nin 38. Ayetinde; ''Yeryüzünde yürüyen hayvanlar ve gökyüzünde iki kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa hepsi ancak sizin gibi ümmettir. Biz o kitapta hiç bir şeyi eksik bırakmadık. Nihayet hepsi toplanıp Rablerinin huzuruna getirilecekler'' buyrulmaktadır. Bu Ayeti Kerimede, yeryüzündeki bütün canlıların insanlar gibi birer tür oldukları, tek hücrelilerden, omurgalılara, sürüngenlerden, ayaklarıyla yürüyenlere ve kanatlarıyla uçanlara kadar bütün canlıların müstakil birer varlık oldukları bildirilmektedir.

Hz. Peygamberin bu nasihatinin tarih boyunca Müslümanlar üzerinde çok etkili olduğu görülmektedir. Hz. Muhammed (s.a.v.)'den aldıkları bu öğütle hareket eden Müslümanlar bütün canlılara merhamet ve hoşgörü ile bakmışlardır. Bu merhamet, sevgi ve hoşgörü medeniyetinden hayvanlar da nasibini almışlardır.

Ömer b. Abdulaziz, hilafeti döneminde Valilerine gönderdiği mektuplardan birinde, atların boş yere koşturulup eziyet edilmemesini, bu şekildeki tatbikata kesinlikle mani olunmasını, atlara ağır gemlerin takılmamasını ve altında demir bulunan yularla eziyet verilmemesini istemiştir.

Ömer b. Abdulaziz'in bu talimatı, hayvan haklarını koruma altına alınması bakımından son derece önemli tarihi bir örnektir.

Büyük halk şairi Yunus Emre'nin ''yaratılanı sev, Yaratan'dan ötürü'' şeklindeki sözü, atalarımızın kendi çevrelerine ve bu çevrede yaşayan her türlü canlıya karşı takındıkları tutumu çok özlü olarak dile getirmektedir.

İslam dini, insana işkence yapmayı yasakladığı gibi hayvanlara da eziyet etmeyi ve işkence yapmayı yasaklamıştır. Sevgili Peygamberimiz, ''Cenab-ı Hakkın haksız olarak bir serçeyi öldürenden kıyamet gününde hesap soracağını'', (Ebu Davud) bildirmiş; ''kuşların yuvalarının bozulmamasını, yumurta ve yavrularının alınmamasını'' emretmiştir. (Buhari).