Türk Tabipler Birliği'nin Koronavirüs İzleme Grubu'nda yer alan Profesör Doktor Özlem Azap, koronavirüs salgınıyla ilgili açıklamalarda bulundu.

Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre Türkiye'de salgının artacağını ve hasta yasının yoğunlaşacağını belirten Azap'ın açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:

- Sağlık Bakanlığı’nın ocak ayından itibaren Bilim Kurulu kurarak başladığı hazırlıkları takip ediyorduk. Pandemi ilan edilmesiyle birlikte bu hazırlıkların ne kadar işleyip işlemediğini de görmüş olduk.

- Keşke salgının 4. haftasında bu salgın kontrol altına alınabilmiş olsaydı. Bu habere belki de en çok enfeksiyon hastalıkları uzmanları ve doktorlar sevinirler. Çünkü çok zor bir dönem içerisindeyiz ve daha zor günler bizi bekliyor.

- Bakanlığın açıkladığı şehir, yaş ve şikayetlere göre dağılımın verileri elimizde yok. Bu verilere erişebileceğimiz bir mekanizma da yok. Dolayısıyla salgına ilişkin verilere göre bir hesaplama yapmak gerekiyor. Bu çerçevede bakıldığında DSÖ’nün salgının arttığını söylediği ülkeler arasında Türkiye’yi de saydığını biliyoruz. 

- Matematiksel olarak değerlendirilen çeşitli modeller var bu konuda; Seattle Modeli, Imperial College modeli var. Imperial College modeline göre Türkiye, salgının hızlı seyredeceği, yoğun hasta sayısının olacağı 26 ülke arasında bulunuyor. Bunu önümüzdeki haftalar yaşayarak göreceğimizi düşünüyorum.

- Kamuoyu gibi sağlıkçıların da bildiği Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı açıklamalardan ibaret. Bu nedenle sağlıkçılar bir adım sonrasını göremiyor.

- Birçok sağlıkçı arkadaşımız malzemelerini, özellikle maskeleri kendi paralarıyla aldığını biliyoruz. En çok konuştuğumuz maske ama kullandığımız 4 temel malzeme var. Maskenin yanı sıra siperlik veya gözlük, eldiven ve önlük. Bu malzemelerin eksiksiz temin edilmesi gerekiyor. Maske, ihtiyaca göre cerrahi maske veya N-95 maskesi olmalı. Bu malzemeler konusunda eksiklerin azalmak bir yana olgularla birlikte arttığına dair duyumlarımız var. Örneğin; sağlık çalışanına bir gün boyunca sadece bir cerrahi maske veriliyorsa, bu maskenin temin edildiği anlamına gelmiyor. Sağlıkçıların kullandığı maskeleri toplumdaki gibi değerlendirmemek gerekiyor. Gerektiği durumlarda bu maskelerin değiştirilmesi gerekiyor.

- Sokağa çıkma yasağının nedeni teması en aza indirmek burada asıl hedef sosyal mesafeyi korumak olmalı ve bunun iki güne değil de bütün zamana yayılması önemli.

- Geçtiğimiz hafta sonu sokağa çıkıp da ekmek ya da başka şeyler almak isteyen kişiler aynı zamanda hafta içinde de işlerine giden kişiler. Pazartesi günü işe gitmek zorunda olan kişiler bulaş zincirini kırmayı zorlaştırıyor. 

- Kişilere, ‘Evde oturun, dışarı çıkmayın’ denildiğinde de evde ne yenilip ne içileceğinin, beslenme olanaklarının nasıl sağlanacağı gözetilerek karar vermek ve buna uygun planlamaların yapılması gerekiyor. İki gün evde kalmayla bu işin çözüleceği düşüncesi ne toplum ne de resmi kurumlar açısından mümkün olmamalı.

- Geçen hafta sonu dışarı çıkan insanlar solunum, ateş, öksürük açısından kendilerini kontrol etmeli. Vakalar bugün ve yarın itibariyle çıkmaya başlayacaktır. Böyle durumda doktora gitmeli veya Alo 184’ü aramalı. Evde risk grubunda olan kişilere de çok dikkat etmeleri gerekiyor çünkü o kalabalıkta bulaş olmama riski çok zor. Hatta o kişiler bu dönemde evde bile maske kullanmalı.

- En başından beri planlı, programlı, şeffaflıkla yürütülen ve güven verici bir sürecin yürütülmesi gerektiğini belirttik ama geçtiğimiz hafta sonu yaşanan süreç bize plansız, programsız ve panik olunarak yapılan her şeyin daha fazla zarar verdiğini gösterdi. Vatandaşlarımızın da bu kararı alacak kişilerin de daha dikkatli hareket etmesi gerekiyor. Buradan ders çıkarıldığını umuyorum