ilk günden beri takvâ üzere tesis edilmiş olan bir mescit, elbette kendisinde namaz için kıyama durmana diğer mescitlerden daha lâyıktır... (Tevbe Sûresi:108’den.) Rasûlullâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) hicret esnasında Medine’ye 5 km. mesafede bulunan bir mevkide 14 gün boyunca konaklamış ve burada inşaatında bizzat kendisinin de çalıştığı Kuba mescidini yaptırmıştır.

İslâm tarihinde umuma açık ilk mescid olma özelliğini taşıyan Kuba mescidi ve mescide devam edenler, Kur’ân-ı Kerîm’in pek çok âyet-i kerimesinde övülmüştür. Tevbe Sûresinin 107, 108 ve 109. âyet-i kerîmeleri ‘Takvâ Mescidi’ olarak tavsîf edilmiş olan bu mescidden ve bu mescidin ehlinden bahsetmektedir. Kuba Mescidi, Mecid-i Haram, Mescid-i Nebevî ve Mescid-i Aksâ’dan sonra yeryüzünün en faziletli mescididir.

Rasûlullâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) burada namaz kılmanın fazîleti hakkında: “Her kim evinde güzelce temizlenip, abdest alır sonra Kuba mescidine gelir ve iki rekât -bir rivayette 4 rekât- namaz kılarsa ona bir umre sevabı verilir” (Tirmizî) buyurmuşlardır.

asûlullâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in olmadığı zamanlarda Muâz ibnü Cebel Radıyallâhü Anh’ın burada imam olarak bulunması da mescidin tanıtımı noktasında ifade edilmesi gereken hususlardandır.

Kuba mescidi, bütün bu mânevî ve tarihî husûsiyetleri vesilesiyle Hac ve Umre ibâdetlerini îfâ için mukaddes topraklarda bulunan mü’minler için mühim bir ziyâretgâh niteliği taşımaktadır. Kutlu mescid, takvâ mefhûmunun; gündeme gelmesi, bir mertebe olarak açıklanması ve derecelerinin ifade edilmesine vesile olması açısından ziyaretçiler açısından son derece önemlidir.

Bu mübârek mescidi ziyaret ederken, müslümanların ilk kez bir cemaat vasfına kavuşmalarının ve yekvücut olmalarının simgesi olduğu hakikati hatırlanmalıdır. Kaçış değil, Cenâb-ı Hakk’ın rızasına ve muradına uygun bir şekilde yeniden geri dönüşün, kutlu beldelere Allah Te’âlâ’nın nizâmıyla nizâm vermenin yolu olan hicretin önemi de bu ziyaret esnasında düşünülmelidir.