Grubun üyeleri Erdinç Şenyaylar, Hakan Dedeler ve Engin Gürkey, albümü ve çalışmalarını AA muhabirine anlattı.

Müzisyen bir aileden gelen ve modern gitar tınılarıyla albümde yer alan Erdinç Şenyaylar, kendisini bildiğinden bu yana müzikle uğraştığını söyledi.

Şenyaylar, grupla gerçekleştirdikleri çalışmalar öncesinde daha çok kayıt müzisyenliği yaptığını aktararak, "Aradan yıllar geçtikten sonra, böyle değişik bir şey kafamızda çark etti. Hakan Dedeler ve Engin Gürkey çok sevdiğim arkadaşlarım. Karakter olarak da sakin insanlar. Onlarla böyle bir çalışma içine girmek istedik ve karşılığını bulduk." ifadelerini kullandı.

Askerden geldikten sonra, 1994'te müzik piyasasına girdiğini vurgulayan Şenyaylar, kariyeri boyunca pek çok şarkıcıyla çalıştığını, 2016'dan sonra da kendi müziğini yapmak üzere yola çıktığını dile getirdi.

Erdinç Şenyaylar, yaptıkları eserlerden olumlu tepkiler aldıklarına vurgu yaparak, "Beğenilince biraz daha haz alıyor ve üretmeye devam ediyorsunuz. Bu ikinci albüm de bize cesaret verdi. Böyle güzel bir çalışma içine girdik. Daha da sürdüreceğiz." diye konuştu.

"Beslendiğimiz kültürü, insanlarla paylaşmaya çalışıyoruz"

Albümde sesi ve tamburuyla yer alan Hakan Dedeler ise tamburu çok sevdiğini kaydederek, "Onun sesi bana şifa veriyor. İlk evvela kendimi şifalandırıyorum ki sonrasında insanlarla buluştuğumuzda, onlara da şifa olabileyim. Bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum." dedi.

Tambur çalarken, şarkıları seslendirdiğini de dile getiren Dedeler, "Tabii Anadolu insanı olarak bu mozaikten etkilenmemek, yararlanmamak mümkün değil. Besleniyoruz ve beslendiğimiz kültürü de insanlarla paylaşmaya çalışıyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

Dedeler, 7 yıl birlikte çalıştığı Engin Gürkey'in, 2016'da gitar sanatçısı Erdinç Şenyaylar ile tanıştırdığını söyleyerek, "Bir proje yapalım, dedik. Bu projenin ismini de '3 Hisar' koymak istedik. Bunun sebebi şu; İstanbul'da kurulan bir grup ve İstanbul'da üç tane hisar bulunuyor. İstanbul'a ait ve İstanbul'da doğan bir grup. Yani bizim müziğimizin kaynağı İstanbul." diye konuştu.

Türk müziğinden ve dünya müziğinden beslenen sentez bir müzik yaptıklarının altını çizen sanatçı, şu bilgileri verdi:

"Makamsal ezgiler de duyabiliyorsunuz. Yeri geliyor, Latin ezgiler de Flamenko da duyabiliyorsunuz. Yani birçok müziğe geçişken bir şekilde yer veren bir müzik türü aslında. Tabii bunu yaparken ahenge ve uyuma çok dikkat etmek gerekiyor. Bunu sağlayabildiğimize inanıyorum. O yüzden ilk albümümüzün ismi Hemhal idi. Aynı duyguda buluşmak anlamı taşıyordu. Hem müziklerle ve hem üçümüz bir arada olduğumuzda aynı duyguda buluştuğumuza inanıyoruz."

Sanatçı, grup olarak 2016'da konserler vererek başladıkları müzikal çalışmaları için açtıkları sosyal medya hesaplarına gelen istekler doğrultusunda 2018'de ilk albümleri "Hemhal"i çıkardıklarını söyledi. Geçen ay ise "Ta Uzak Yollardan Geldim"in orijinal versiyonu "Nebtedi Menein Hekaya" teklisinin Berlin'de Gloss Musik'ten çıktığını vurguladı.

Yapımcı Hasan Saltık ile İstanbul'a geldiği ilk yıllarda tanıştığını aktaran Dedeler, ağabey-kardeş gibi olduklarını belirterek, "Kendisini çok severdim. Çünkü Türkiye'nin müzik kültürüne çok büyük emekleri var. Adeta bir müzik arkeoloğu diyebiliriz yani kazı yapıyordu. Müzikleri kazıyarak, eski müzikleri bularak günümüze taşıyan bir değerdi. Çok büyük bir arşiv bıraktı bizlere." dedi.

Dedeler, Saltık'ın yayınlamayı istediği "Aşk-ı Alem" albümünün, vefatından bir yıl sonra yayınlandığını dile getirdi.

Hasan Saltık'ın çalışmalarının çok değerli olduğunun altını çizen Dedeler, şöyle devam etti:

"Sanatsal çalışmaları yapmak zordur. Popüler bir kaygı olmadığı ve hep arşiv üzerine kurulu çalışmalar olduğu için takdir etmek gerekiyor. Çünkü popülist düşünce ne yazık ki bu tarz eylemlere yer vermiyor. Gerçekten kültürel ve ömürsüz üretimler yarınlara kalacaktır. Onun için ben kendi adıma şükranlarımı sunuyorum kendisine. Hasan Saltık çok önemli bir müzik elçisiydi ve kalıcı birçok çalışmayı bizlere, bütün dünyaya armağan etti. Bu çalışmalarından ötürü kendisine çok teşekkür ediyor, saygıyla ve rahmetle anıyoruz."

"Hayatımda her zaman müzik ve ritim oldu"

Perküsyon sanatçısı Engin Gürkey ise 1976'da henüz İstanbul Belediye Konservatuarında başladığı yatılı eğitimle müziğe adım attığını, vurmalı çalgılar sanatçısı olduğu için hayatının her zaman ritimle iç içe olduğunu kaydetti.

Akademik kariyer, müzisyenlik ve eğitmenliği bir arada sürdürdüğünü dile getiren Gürkey, Yansımalar ve İncesaz gruplarının ardından, Şanyaylar ve Dedeler ile müzik yapmaya başladıklarını aktardı.

Gürkey, çok doğal ve samimi bir müzik yaptıklarını kaydederek, "Tabii arkamızda çalan çok kıymetli dostlarımız, müzisyen arkadaşlarımız var ama üç kişi çıktığımız sahneler de oluyor. Bu büyük avantaj. Provada da öyle. 3 kişi olduğumuz için fikir alışverişi yapabiliyoruz. Bazen yanıldığımızı düşünüyoruz. Ama bir arkadaşımız bize 'Şöyle yapabiliriz.' diyor. Bunun avantajını da yaşıyoruz." dedi.

Dijital imkanların sağladığı avantajlara da işaret eden Gürkey, "Bizim dönemde daha CD ve plak vardı ama bu yaşadığımız çağda artık albüm yapmadan, bir single ile de birçok kişiye ulaşabiliyorsunuz. Yani dolayısıyla konserlerin daha kıymetli olduğunu, birçok sanatçıyla iç içe entegre olan dünya müziklerinin daha kolay olduğunu düşünüyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

Engin Gürkey, albümün dijital platformlarda da dinleyiciyle buluştuğunu, yaz ve sonbahar mevsimlerinde konserler vereceklerini sözlerine ekledi.

"Kalan Müzik" etiketiyle çıkan albümde 6 sözlü, 4 enstrümantal eser yer alıyor. Albümde, Furkan Bilgi, Ali Tüfekçi, Reşat Şenyaylar, Umut Sel ve Özcan Şenyaylar da albüme enstrümanlarıyla katkı sağladı.

Editör: Haber Merkezi