İslamiyet'ten önce adının Husayn olduğu, 

Resul-i Ekrem'in kendisine Abdullah ismini verdiği söylenmektedir. 

Medineli alimler adını; Abdullah, Iraklılar ise; Amr şeklinde kaydeder. 

Soyu konusunda farklı görüşler ileri sürülmüş olup, babası Kays, Kureyş kabilesinin Amir b. Lüey oğulları kolundandır ve Hatice bint Hüveylid'in dayısının oğludur. 

Mekke'de İslamiyet'i ilk kabul edenlerden biri olan İbn Ümmü Mektum, burada Hz. Peygamberimize müezzinlik yaptı. 

İbn. Ümmü Mektum, Hicretten sonra Medine'de halka Kur'an öğretmekle meşgul oldu. Peygamber efendimiz, çeşitli nedenlerle Medine dışına çıktığı zaman İbn. Ümmü Mektum ona vekalet etti ve geride kalanlara namaz kıldırdı. 

Bu görevin kendisine on üç defa verildiği kaydedilmektedir. 

636 yılında meydana gelen Kadisiye Muharebesi'ne katıldığı, savaştan sonra Medine'ye dönünce savaşta aldığı yaralar yüzünden vefat ettiği veya Kadisiye'de şehit düştüğü rivayet edilmiştir.

Peygamberimiz, Mekke'de bazı müşriklere Müslümanlığı anlattığı bir sırada İbn. Ümmü Mektum yanına gelerek, Allah'ın ona öğrettiği meseleleri kendisine anlatmasını istemiş, Resul-i Ekrem'in onun bu davranışından dolayı hoşnutsuzluk göstermesi üzerine kendisini uyaran ayetler ''Abese Suresi'' inmiştir. 

Daha sonra Peygamberimizin İbn Ümmü Mektum'a iltifat edip, ikramda bulunduğu ve; ''Ey kendisinden dolayı rabbimin beni azarladığı zat, merhaba!'' diye hitap ettiği bilinmektedir.

İslamiyet'te özürlülerle ilgili çeşitli hükümlerin belirlenmesi İbn. 

Ümmü Mektum vesilesiyle mümkün olmuş, onların vekil bırakılmaları, imamlık yapmaları, savaşa iştirak etmeleri, farz namazlara katılmaları, korunma amacıyla köpek beslemeleri gibi konular açıklık kazanmıştır. 

Ama oluşu yanında evinin camiye uzaklığını da ileri sürerek, Resul-i Ekrem'den cemaate gelmemek için fetva istemişse de bulunduğu yerden ezanı duyduğu için bu isteği uygun görülmemiş, ancak mazereti sebebiyle köpek beslemesine izin verilmiştir. 

İbn. Ümmü Mektum, Medine döneminde de Bilal Habeşi ile birlikte Peygamberimizin müezzinliğini yapmıştır.

***

İşte Abdullah ibn. Ümmü Mektum hakkında nazil olan surenin meali:

''Peygamber Yüzünü ekşitti ve döndü.

Kendisine ama geldi, diye.

Ne bilirsin, belki o temizlenecek?

Veya öğüt belleyecek de öğüt ona fayda verecek.

Ama buna ihtiyaç hissetmeyene gelince,

Sen ona yöneliyorsun.

Onun temizlenmemesinden sana ne?

Ama sana can atarak gelen,

Allah'tan korkarak gelmişken,

Sen onunla ilgilenmiyorsun.

Hayır hayır, sakın. Çünkü o Kur'an bir öğüttür.

Artık dileyen onu düşünür.

O, değerli sahifelerdedir.

Yüksek tutulan tertemiz sahifelerde.

Yazıcıların ellerindedir,

Değerli, iyi yazıcıların.

O kahrolası insan, ne nankör şey.

O yaratan onu hangi şeyden yarattı?

Bir damla sudan, onu yarattı da biçime koydu.

Sonra ona yolunu kolaylaştırdı.

Sonra onu öldürdü de kabre koydurdu.

Sonra dilediği vakit onu tekrar diriltir.

Hayır hayır, doğrusu o, hiç Allah'ın emrini tam yerine getirmedi,

Bir de o insan yiyeceğine baksın.

Biz o suyu bol bol döktük.

Sonra toprağı nasıl da yardık.

Bu suretle orada ekinler bitirdik.

Üzümler, yoncalar,

Zeytinlikler, hurmalıklar,

İri ve sık ağaçlı bahçeler,

Meyveler, çayırlar bitirdik.

Siz ve hayvanlarınız faydalansın diye.

Kulakları sağır eden o gürültü geldiğinde,

O gün kişi kaçar, kardeşinden...

Anasından, babasından..

Eşinden ve oğullarından.

Onlardan her birinin o gün başından aşan işi vardır.

Yüzler var ki, o gün parıl parıl,

Güler, sevinir.

Yüzler de var ki, o gün tozlanmış,

Onları karanlık bürümüş,

İşte onlardır kafirler, haktan sapanlar.''