I. Yezîd döneminde ''680-683'' valilerin sık sık değiştirilmesi Medinelilerin Emevî hilâfetine karşı muhalefetini arttırmıştı. Genç ve yeteneksiz Osman b. Muhammed vali tayin edilince ''681'' merkezî hükümetle Medine arasındaki soğukluğu gidermek maksadıyla eşraftan bir heyet Dımaşk’a gönderildi. Yezîd bu heyete ikramda bulunarak bol miktarda bahşiş ve hediye verdi. Ancak gösterilen özene ve değerli hediyelere rağmen heyetinin Yezîd’in zevku sefaya düştüğüne dair getirdiği haberler dindar insanları rahatsız etti. Öte yandan Hz. Hüseyin’in şehâdetinden sonra Abdullah b. Zübeyr’in Mekke’de muhalefetin lideri haline gelmesi, Hicaz’da Emevî iktidarına karşı ciddi bir tehdit oluşturuyordu. Medine’de başlayan muhalefetin ise, dinî yönü yanında ekonomik boyutu da vardı ve bu boyut Yezîd’in babası Muâviye dönemine kadar uzanıyordu. Medineliler valiye gidip, “Muâviye atiyye konusunda başkalarını bize tercih etti, bir dirhem bile artış yapmadı” diyerek hoşnutsuzluklarının sebebini açıklamışlardı. Nitekim Emevî hilâfetiyle birlikte başta Muâviye olmak üzere iktidar ailesine mensup kişilerin şehirde sahip oldukları mal miktarı Medineliler’i rahatsız edecek kadar çoğalmıştı. Bu siyasetin neticesinde üretim azalmış, fiyatlar artmış, insanlar geçimlerini sağlamakta zorluk çekmişler, haklarını alamamışlar ve ellerindeki malları iktidar ailesi mensuplarına satmak zorunda kalmışlardı. Bunun yanında savâfî ''sahipsiz arazi'' âmili İbn Mînâ’nın toprak gelirlerini toplamak için gittiği Belhâris b. Hazrec kabilesi mensupları Kureyş ve ensarla birlik olarak ödeme yapmayı reddetmişler, vali de bunu zor kullanarak tahsil etmek istemiş, fakat bir sonuç alamamıştı. Medine’de olup bitenleri haber alan Yezîd b. Muâviye, şehir halkını tehdit eden bir mektup yazarak valiye bunun mescidde okumasını emretti. Ancak mektup halkın öfkesini daha da arttırdı. Tehditle bir sonuç alamayacağını anlayan Yezid, muhalefet hareketini uzlaşma ile kırmayı denedi ve Emevî iktidarında görev almış tek ensârî olan Nu‘mân b. Beşir’i aracı gönderdi. Ancak Nu‘mân’ın teklifleri kabul görmedi ve Medineliler muhalefetlerini bir adım daha ileri götürerek valiyi ve gıyabında Yezîd’i görevden uzaklaştırılıp ensardan Abdullah b. Hanzale el-Gasîl’e biat ettiler. Fakat bu seçim ensara üstünlük kazandırması sebebiyle rahatsızlık meydana getirdi ve bu rahatsızlık ancak Kureyş ile mevâlîsinin başına Abdullah b. Mutî‘in, muhacirlerin başına da Ma‘kıl b. Sinân’ın getirilmesiyle giderildi; böylece Abdullah b. Hanzale yerinde kaldı. Hareket her ne kadar ensârî bir karakter taşıyorsa da Kureyş mensupları ve muhacirler buna herhangi bir zorlama olmadan katıldılar. Ali b. Hüseyin Zeynelabidîn ve Muhammed b. Hanefiyye gibi ileri gelen Hâşimîler ile Abdullah b. Ömer çekimser kalmışlardı. Genel olarak Hâşimîler’in Kerbelâ’dan sonra güçsüz düştükleri için bu savaşa katılmadıkları kaydedilirse de aralarından bazıları iştirak etmiş ve hayatlarını da kaybetmişlerdi. Abdullah b. Ömer ise verdiği biatı bozmayacağını ileri sürerek hadisenin dışında kalmıştı. Nitekim İbn. Kesîr, Medineliler’in biatlarını bozmalarını fitneye sebep olduğu için tasvip etmez. Ona göre Yezîd fâsıktı fakat zındık değildi ve bundan dolayı hal‘i gerekmiyordu (el-Bidâye). Mevcut biatı bozma esnasında mescidde bulunanların Dımaşk’a bağlılıklarını kopardıklarının alâmeti olarak üzerlerinde bulunan sarık, ayakkabı gibi şeyleri çıkarıp mescidin ortasına yığdıkları rivayet edilir. Mescidde varılan bu karardan sonra Medineliler’in davranışları şehirdeki Emevîler’e ve taraftarlarına karşı mütecaviz bir hale dönüştü ve Emevîler’le müttefiklerinin oluşturduğu yaklaşık 1000 kişilik bir grup Mervan b. Hakem’in evinde gözetim altına alındı. Medineliler’in bu hareketini öğrenen Abdullah b. Zübeyr mektup yazarak onları kendisine biata çağırdı, fakat olumlu bir cevap alamadı; bununla birlikte isyanlarını desteklemeye devam etti. Ancak Medineliler’in ayaklanması ile İbnü’z-Zübeyr’in hareketi arasında bir bağlantı mevcut değildir; ortak tarafları, sadece her iki hareketin de hilâfeti verasetten şûra esasına döndürmek istemeleridir.

Yezîd durumu haber alınca Hicaz’a bir ordu göndermeye karar verdi; gerçek hedef Abdullah b. Zübeyr olacak, fakat önce Medine'deki ateş söndürülecektir. Bu arada kumandan bulmak mesele oldu. Önce teklif götürülen Ubeydullah b. Ziyâd Kerbelâ’dan sonra böyle bir hadiseye girmeyi kabul etmedi; arkasından da eski Medine valilerinden Amr b. Said el-Eşdak, Kureyş’in kanının dökülmesine yol açacak bir hadiseye katılmasının bu kabileye yakınlığı dolayısıyla uygun olmayacağını ileri sürerek teklifi reddetti. Bunun üzerine Gatafân kabilesinden Emevîler’e aşırı derecede bağlılığıyla tanınan Müslim b. Ukbe hastalığını bahane ederek isteksiz davranmasına rağmen ordunun başına getirildi. Müslim’in seçilmesinde Muâviye’nin oğluna yaptığı, “Hicaz’a bir ordu göndermek zorunda kalırsan Müslim’i gönder” şeklindeki vasiyetin rol oynadığı ileri sürülmektedir. 

Kumandan seçiminin arkasından tellâllar çıkarılarak asker toplamaya başlandı ve bu orduya katılacak askerlere normal atiyye lerinden başka peşin olarak 100 dinar meûnet ödeneceği ilân edildi. Toplanan askerlerin sayısı hakkında birbirini tutmayan rakamlar ''5000’den 29.000’e kadar'' mevcuttur. Ya‘kūbî, bunları bölgelerine ve yolda katılmalarına göre tasnif ederek 5000 rakamını verir. İbn Kuteybe ordunun seçkin süvarilerden oluştuğunu, yirmi yaşından küçük ve elli yaşından büyük olanların alınmadığını kaydeder. Tartışılan bir konu da orduya katılanların dinî durumudur. Öncü kuvvetleri arasında ve Müslim’in çevresinde 500 Rum askerinin bulunduğu ve bunların ellerinde, üzerinde azizlerin resmi olan bayraklar taşıdıkları rivayet edilmek değse de bunu destekleyecek bir habere, hadiseye geniş yer veren Halîfe b. Hayyât, Ebü’l-Arab ve Semhûdî’de rastlanmamaktadır (Taberî el-Mısrî). 

Bu arada Dımaşk’ta bulunan Abdullah b. Ca‘fer, Medineliler’e yazdığı bir mektupta toplanan orduya karşı koyamayacakları için herhangi bir saldırıda bulunmalarını tavsiye etmiş, fakat, “Yezîd’in ordusu Medine’ye barış yoluyla giremez” cevabını almıştır.

Üzerlerine ordunun geldiğini haber alan Medineliler, tedbir olarak Mervân’ın evinde gözetim altında bulunan kişileri şehirden uzaklaştırdılar. Muhammed b. Ebû Cehm, bunları şehirden çıkarmak yerine bazılarını öldürmeyi teklif etmiş, ancak bu teklif benimsenmemiş, onlardan yalnızca, üzerlerine gelen orduya savunma tedbirleri hakkında herhangi bir bilgi sızdırmayacaklarına dair yemin alınmıştı. Dımaşk’a doğru yola çıkan grup Emevîler’le Vâdilkurâ’da karşılaştı ve bir kısmı yoluna devam ederken aralarında Abdülmelik b. Mervân’ın da bulunduğu diğer kısım orduya katıldı. Kumandan Müslim, Abdülmelik’in tavsiyesi uyarınca şehre doğudan girdi ve Harretüvâkım’da karargâh kurdu; Abdülmelik, savaş boyunca da Müslim’e Medine hakkında stratejik bilgiler vererek yardımda bulundu. Şehirde kalarak savunma yapmayı tercih eden Medineliler, Hendek Gazvesi’nde açılan hendekleri derinleştirip gereken yerlere yenilerini ekleyerek ve çevrelerine iyi atış yapan okçular yerleştirerek şehrin etrafını emniyete aldılar. 

Dört ana hendeğin başına Kureyş, ensar, muhacir ve mevâlîyi temsilen birer kumandan tayin edilmişti. Medine ordusunun sayısı hakkında farklı rivayetler bulunmakta ''2000’den 10.000’e kadar'' ve kalabalık olduğunu söyleyen Taberî, Emevî birliklerinin hendeklerin çevresinde savaşmaya hazır askerleri gördüklerinde savaşmaktan vazgeçmek istediklerini, Müslim’in buna engel olduğunu kaydetmektedir.

Müslim b. Ukbe, Medineliler’e Yezîd’in tavsiyesi uyarınca üç gün mühlet verdi ve ekonomik sıkıntılarını giderecek bazı tekliflerde bulunduysa da olumlu cevap alamadı ve savaşı başlattı. Emevî kuvvetleri şehri dört bir taraftan kuşatma altına almalarına rağmen içeri girdikleri için başlangıçta savaş Medineliler’in lehine gelişmişti. Fakat Mervân b. Hakem’in Benî Hârise’nin savunduğu bölgeye giderek onlarla anlaşması sonucunda aleyhlerine döndü ve buradan şehre giren Müslim’in askerleri kısa sürede her tarafı ele geçirdi ''27 Zilhicce 63/27 Ağustos 683''. Müdafilerin başında bulunan Abdullah b. Hanzale ve sekiz oğlu öldürüldü; Kureyş'in lideri olan Abdullah b. Mutî‘ ise kaçmayı başararak Abdullah b. Zübeyr’in yanına sığındı. Kuşatma sırasında Medine’nin önündeki hendeğe düşüp ölenlerin sayısının çarpışmalarda ölenlerden fazla olduğu rivayet edilir. Vâkıdî, şehir içinde ve evlerin önünde münferit bazı çatışmaların bir süre daha devam ettiğini kaydeder. Medine halkının bu güçlü ve düzenli orduya karşı mümkün olabildiği ölçüde mücadele verdiği çeşitli rivayetlerden anlaşılmaktadır.

Medineliler’in kayıpları hususu da ''300’den 10.000’e kadar'' üzerinde tartışılan diğer bir konudur. Halîfe b. Hayyât, Vâkıdî, Vesîme ve Ebü’l-Arab, savaşta ölenlerin listesini vererek bunların sayısını 300 kişiyle sınırlandırılır; ancak bu rakamı daha fazla gösterenler de bulunmaktadır. Bu savaşta ensar ve Kureyş’ten çok seçkin şahsiyetler ''180’den 700’e kadar'' ölmüştür; bir rivayete göre aralarında seksen sahâbî bulunmaktaydı. Beyhakī, bu sırada hayatta olan Enes b. Mâlik’e dayanarak ashaptan 300, hâfızlardan üçü sahâbî 700 kişinin öldüğünü kaydetmektedir. 

İbn Sa‘d, hayatını kaybeden ve nesli kesilen Medineliler’i özellikle zikreder (Ṭabaḳāt). Harre’deki kayıpları Sıffîn ve Cemel ehliyle bir tutan değerlendirmeler yapılmıştır (Dârimi). Medineliler bu savaşta ölenleri özel bir mezarlığa defnetmişler, onlar için ağıtlar yakmış ve menkıbeler oluşturmuşlardır. Olup bitenleri ayrıntılı biçimde hilâfet merkezine bildiren Müslim, Medine’de kısa bir süre kaldıktan sonra Mekke’ye gitmek üzere yola çıktı. Harre’deki acımasız tutumundan dolayı kendisine “müsrif” lakabı verildi. Yezîd’in cereyan eden hadiseleri haber aldığı zaman söylediği sözler ve şiirler hususunda farklı rivayetler bulunmakta ve bunların muhtevası tartışılmaktadır. Harre Vak'ası, Emevîler’in siyasî hayatları boyunca yaptıkları veliahtlık ihdası, Kerbelâ Vakası ve Mekke kuşatması gibi büyük hatalardan biri olarak tarihe geçmiştir. Saîd b. Müseyyeb bir rivayetinde (Buhârî), üç fitnenin ikincisi olarak Hz. Osman'ın şehid edilmesinden sonra Harre Vak‘ası’nı göstermekte ve bu savaş sonucunda Hudeybiye ashabından kimsenin kalmadığını söylemektedir