Haset, sahip olduğu maddi veya manevi güzelliklerden dolayı bir başkasını kıskanmak, onun bu güzelliklerden mahrum olmasını istemektir.

İnsanda fıtri olarak var olan kıskançlık duygusunun bir hastalığa dönüşerek onu esir almasıdır.

Bazen düşmanlık, bazen kibir ve gurur , bazen de dünya  nimetlerine duyulan aşırı ihtiras  sebep olur bu hastalığa. 

Haset duygusuyla hareket eden davranış, insanlara tahammülsüz davranır, kin ve nefrete kapılarak onlara haksızlık eder. Tıpkı Kardeşi Habili öldüren Kabil'in  Hz. Yusuf'u kuyuya atan kardeşlerinin yaptığı gibi.

Çevresine verdiği zararın yanı sıra kendiside elindekiyle yetinmeye, hep başkalarının sahip olduğu şeylere göz diktiği ve bunlardan rahatsız olduğu için huzursuz bir hayat sürer ve dilediğine veren Allah'ın takdirine isyan eder. İşte bütün olumsuz sonuçlardan dolayı Sevgili Peygamberimiz sav şöyle buyurmuştur: '' Bir insanın kalbinde iman ile haset bir arada bulunmaz.'' (Nesai)

Kur'an'ı Kerimde Nas suresinde şöyle beyan da bulunur: 

Bismillahirrahmanirrahim:

İnsanların kalplerine vesvese sokan İnsan Allah'ı anıldığında pusuya çekilen cin ve insan şeytanın şerrinden insanların Rabbine insanların Malikine mutlak sahip ve hakimine insanların İlahına sığınırım.'' (en-Nas suresi)

BİR HADİS: Ebu Musa El-Bedri'den rivayete göre Resulü Ekrem sav şöyle buyurdu: '' Sizden evvel geçen bir adam, sorguya çekildi. Yalnız zengin

olan bu adam, halk ile ihtilat eder ve veresiye alışveriş yapardı. Alacağını toplayan uşağına da dağda bulunan borçlulara müsamahakar bulunulmasını emrederdi. Cenabı Hak bu kimsenin bu suretle muamelesi yüzünden meleklerine şöyle buyurdu: ''Müsamahakar davranmak biz bu kimselerden daha layıkız, bu kulumu affediniz.''(Müslim)