Cahiliye Araplarının kötü âdetlerinden biri de kız çocuklarını diri diri toprağa gömmeleri idi. Kur'an-ı Kerim'de şu ayetlerde buna işaret edilir:  "Onlardan birine Rahman olan Allah'a isnat ettikleri bir kız evlad müjdelense içi öfkeyle dolarak yüzü simsiyah kesilir." (Zuhruf, 43/17).  "Diri diri toprağa gömülen kız çocuğunun hangi suçla öldürüldüğü sorulduğu zaman..." (Tekvir, 81/8-9). "Ortak koştukları şeyler müşriklerden çoğuna çocuklarını öldürmeyi süslü gösterirdi." (En'am, 6/137). "Onlara birine dişi çocuğu olduğu müjdelendiği zaman içi öfkeyle dolarak yüzü kapkara kesilir. Kendisine verilen kötü müjde yüzünden, halktan gizlenmeye çalışır; onu utana utana tutsun mu, yoksa toprağa mı gömsün? Bak ne kötü hüküm veriyorlar!" (Nahl, 16/58-59).

Cahiliye Araplarında kız çocuklarının öldürülmesinin en önemli nedenlerinden biri, geçim kaygısıyla. Çölde kaynaklar son derece kıt, erkek çocukların ekonomik hayata ve kabilenin çıkarının korunmasına katkıları kızlara nispetle daha fazlaydı.

Bu sebeple evlatlarından birini feda etmesi gerektiğini düşünen bir Arap, kızını tercih ederdi. Kız çocuklarını gömerek öldürme âdetine özellikle fakir kabileler arasında karşılanıyordu.

Geçim kaygısı ve açlık korkusuyla sadece kızların değil, zaman zaman erkek çocukların da öldürüldüğü görülür.

Nitekim Hz. Peygamber (asm)'e biat etmiş olan Kebîre adında bir hanım Hz. Peygambere (sav) şu itirafta bulunur:

“Ey Allah'ın Resulü! Cahiliye döneminde dört oğlumu gömdüm." Hz. Peygamber (sav)'in "Dört köle azad et!"  buyruğu üzerine kadın, üç köle ve bir cariyesini azad eder. Kız çocuklarının diri diri toprağa gömülmesi uygulaması, Arabistan'ın kıtlık ve yokluk yıllarında, şehirlerden ziyade çölde ve köylerde görülürdü.

Kimi Arapların, kızları yüzünden üstlerine leke gelmesinden çekindikleri için gömerek öldürdükleri bilinmektedir.

O tarihte kabileler arasında meydana gelen savaşlar ya da baskınlar sırasında ele geçirilen çocuklar ve kadınlar, kendilerini esir edenler tarafından köleleştiriliyor, çoğu zaman da cinsel tasalluta maruz kalabiliyorlardı.

Diğer taraftan kadının toplum tarafından ahlaka aykırı kabul edilen bir davranışta bulunması da ailesi için utanç verici bir durum kabul edilirdi.

Kızını öldürmeye karar veren ebeveynin izlediği yöntemle ilgili tasvirler sınırlı sayıdaki örnekten hareketle oluşturulmuştur. 

Kızını öldürmek isteyen kişilerin iki farklı uygulamasından söz edilir:

Birincisine göre, zamanı gelen kadın bir çukur açarak o çukurun başında doğumunu yapar. Çocuk erkek ise onu alıp götürür, kızsa çukura atarak üstünü toprakla örtüp öldürür.

İkinci uygulamaya göre kız çocuğu altı yaşına gelinceye kadar büyütülür. Babası tarafından akrabalarına gideceği söylenerek temiz elbiseler giydirilip götürülür. Sonra çölde önceden kazılmış olan bir çukura atılarak üzeri toprakla örtülür.

Hz. Ömer'in bir kız çocuğunu gömerek öldürdüğü anlatılırsa da temel kaynaklarda herhangi bir bilgi mevcut değil. Bunun geç dönem kıssalarının eseri olduğu anlaşılıyor. 

Hz. Ömer Müslüman olduğunda 26 yaşındaydı. Kızı Hafsa ise, Cahiliye döneminde Kabe’nin tamir edildiği yıl, yani nübüvvetten beş yıl önce dünyaya gelmişti. Buna göre Hafsa doğduğunda Hz. Ömer'in 15 yaşında olması gerekir. 

Sormak gerek: Bu yaştaki bir insan, olgunluk çağında mı öldürür? 

Hz. Hafsa’nın okuma yazma bilen nadir kadınlardan biri olduğu hesaba katılırsa, ailesinin kadınlar hakkındaki kanaatlerinin bedevîlerle bir tutulamayacağı, bu sebeple kızlarını gömerek öldürdüklerine dair anlatılanların doğru olmaması gerektiği anlaşılır. 

Öte yandan Hz. Ömer İslam’dan önce Mekke’nin saygın şahsiyetlerinden biriydi. Amcazadesi olan Haniflerden Zeyd b. Amr’ın kızların öldürülmesine karşı çıkanlardan olduğu da unutulmamalı.

Bu menkıbenin, Hz. Ömer tarafından aktarılan, Hz. Peygamber (sav) ile Kays b. Asım arasında geçen diyalogla ilişkili olması mümkündür.  Buna göre Temîmli Kays b. Asım, Resûlullah’a gelerek “Cahiliye döneminde sekiz kızımı diri diri toprağa gömdüm.” dedi. Hz. Peygamber (sav) “Her birine karşılık bir köle azad et.” buyurdu. Kays “Develerim var.” deyince “O halde her birine karşılık bir deve kes.” buyurdu. 

Hz. Ömer'in naklettiği bu rivayet muhtemelen daha sonra kişiliğine uygun görüldüğü için kendisine yakıştırılmış olmalı!