XIV. yüzyılın üçüncü çeyreğinde Amasya Emiri Şadgeldi Paşa’nın yaptırmış olduğu köprüden geçip şehrin istasyonuna doğru yolu tuttuğunuzda nihayetinde bir mescidle karşılaşırsınız.

Bu pek de küçük olmayan yapının içersinde, oğlu ile ün kazanan bir evliya kabri vardır ki, kabrin sahibi bu zat, Şeyh Hamza Hazretlerinden başkası değildir. Onun, Dünya tarihinde bir devir açan Osmanlı hükümdarı Fatih Sultan Mehmed’in hocası Akşemseddin’in babası oluşu dışında, halk arasında anılmakta olduğu lakabını vefatından sonra aldığı da söylenebilir.

Anlatılır ki, şeyhin vefat ettiği günün gecesi bir kurt gelip kabrini açar. Yeni mezarları bularak ölüyü kabrinden çıkarıp parçalayan bu kurt, bölgeye musallat olmuştur. Ertesi gün kabri ziyarete gelenler kurdun ölüsü ile karşılaşır. 

Şeyh Hamza Hazretlerinin eli de mezarın dışındadır. Hal sahibi bir zat şunları söyler. “Kurt değdiği için elin yıkanması gerekir.” El derhal yıkanır ve kabirden içeri çekildiği görülür. Bu inanılmaz olaydan sonra Şeyh Hamza Hazretleri ‘Kurtboğan’ lakabıyla insanların muhayyilesinde yerini alır.

Oğlu Mehmed Şemseddin’in İstanbul’un fethi sırasında Ebu Eyyub el Ensari'nin kabrini bularak ordunun maneviyatını yükselttiğini, 1460’da Göynük’te vefat ettiğini, Fatih Sultan Mehmed’in 1464’te onun adına türbe yaptırmış olduğunu da bu arada ilave edelim. Akşemseddin babasının nasıl bir Hakk aşığı olduğunu şu şekilde anlatmaktadır: “ Biz oniki kardeş idik. Babam bir gün, hepimizi biraraya toplayarak yüzümüze uzun uzun bakıp hamdetti. Biz zandediyorduk ki, Cenab-ı Hakk’a bizleri kendisine ihsan ettiği için hamd etmektedir. Lakin babamın dervişlerinden Nur-ül Hüda kendisine; "Ben senin neden hamd ettiğini biliyorum", dedi.

Babam "Neden?", diye sorunca "Şuna hamde diyorsun ki, Cenab-ı Hakk, sana on iki evlat verdiği halde hiçbirisinin muhabbeti, kalbini Cenab-ı Hakk'dan ayıramamıştır." cevabını vermişti. Şeyh Hamza Nın kerametleri günümüzdede halkın muhayyilesinde oluşmaya devam etmektedir.

O tıpkı diğer evliyalar gibi, her zaman savaşlarda askerimizin yanındadır. Kore Harbinde ve Kıbrıs Barış Harekatında da moral desteği olur. Amasya’da bir Ali Amca vardır ki, anlattıklarına inanmanız için sizi hiç zorlamaz. Gözlerini iri iri açarak; “Bak hoca”, der.

İster inan, ister inanma. Kıbrıs Savaşı’ndan sonra buraya gelip bana Kurtboğan’ı sordular. Savaşta en iyilerden mi. Attığını vurur, hep en önde savaşırmış. Namazını da hiç kaçırmamış. Barış olunca kendisiyle buluşmak isteyen arkadaşına, “Amasya’da kime sorsan beni bilir, sana yerimi gösterir.

Ben Kurtboğan’ı arıyorum de yeter”, demiş. O da kalkıp savaştan sonra Amasya’ya gelmiş. Burayı tarif etmişler. Adam türbeye baktı,baktı,ağlaya ağlaya iki rekat namaz kılıp dualar okudu gitti. Üstelik ben bu mübareğin Kore savaşından sonra da ziyaretine gelen cephe arkadaşları olduğunu büyüklerimden dinlemiştim.” Diye ilave eder. Bir tasavvuf klasiği olan Avârifü’l-maârif adlı eserin sahibi Şehâbeddin Sühreverdi’nin torunlarından Şeyh Hamza’nın silsilesinin Hz. Ebu Bekir (r.a)’e kadar dayandığı ileri sürülür.

Onun Amasya’ya gelmiş olduğu 1397’lerde şehrin müftüsü Şücaeddin İlyas ile tanışmış olması kuvvetle muhtemeldir. 1402-1406 arasındaki yıllarda Şirvan’da bulunmuş olan Şücaeddin İlyas’ın dönüşüyle Amasya’ya Halveti tarikatını getirdiği görülecektir.

Onun önce en yakın müridi sonra da ilk halifesi olan Şerafeddin Hamza’nın 1415’te vefat ettiği anlaşılıyor. Oğlu Akşemseddin'in bu sıralarda 25 yaşlarında Osmancık’ta bu gün kendi adıyla anılan kale altındaki medresede ders vermekte olduğu muhakkaktır.

Halk nezdinde Kurtboğan lakabıyla anılan şeyhin türbesi, Amasya Tarihi’nde Hızır Paşa Mahallesi anlatılırken, “Amasya’nın kuzeybatısındaki Okmeydanı üstünde, önceden Komninus Sarayı, sonradan ise Kavak demekle meşhur ve yüksek bir yerde bulunmaktadır” diye anlatılan bölgeye pek de uzak değildir.

Bu gün İstasyon Mahallesinde, İstasyon Parkı'nın köşesinde yer alan mescidin ortasında bulunur. Bununla birlikte, Amasra’nın Ulus ilçesinin Kalecik köyünde, inşa tarihi bilinmemekle beraber, evliyadan Şimşirli Baba tarafından bir gecede yapıldığı rivayet edilen caminin yanında Şimşirli Baba ile Akşemseddin'in babası Hamza Efendi'nin mezarlarının bulunduğu da kabul edilir.