Medine'de münafıkların müslümanlara zarar vermek amacıyla Kuba Mescidi'nin karşısına yaptırdıkları, daha sonra Hz. Peygamber tarafından yıktırılan mescid.

Sözlükte; ''zarar vermek, muhalefet etmek, sıkıntı vermek'' anlamına gelen dırar kelimesi mescid kelimesiyle birlikte Kur'an-ı Kerim'de; 

''mesciden dıraren'' şeklinde geçmekte (et-Tevbe 9/107) ve ayette münafıkların yaptığı bu mescidden bahsedilmektedir. 

İslam literatüründe yaygın olarak Mescidü'd-dırar adıyla bilinen mescid, 

nadiren Mescidü'ş-şikak veya Mescidü'n-nifâk diye de anılır. 

Münafıklar İslamiyet'in Medine'de güçlenerek yayılmasından rahatsız oluyor ve bu gelişmeyi önleyemedikleri için hayıflanıyorlardı. 

Hz. Bilal'in okuduğu ezanın ardından müminlerin Mescid-i Nebevi'de saf tuttuğunu, birlik ve dayanışmalarının giderek arttığını görüyor, 

Hz. Peygamber'in sohbetlerine katılan müminlerin sayısının çoğalmasını hüzünle seyretmekten başka ellerinden bir şey gelmediğini söylüyorlardı. 

Ancak bu sırada içlerinden Vedia b. Amir onları teselli edebilecek bir haber verdi. Vedia'ya Cahiliye devrinde hıristiyan olan ve o sırada Suriye'de bulunan Ebu Amir er-Rahib'den bir mektup gelmişti. 

Ebu Amir, münafıkların reisi Abdullah b. Übey b. Selul'ün yakın akrabasıydı. Müslümanlara karşı hilelerinden dolayı Resul-i Ekrem'in "Ebu Amir el-Fasık" dediği bu kişi, 

Bedir Gazvesi'ne müşriklerle beraber katılmış, 

Uhud'da da müşriklerin safında yer almış, 

Medineli hemşehrilerini tahrik ederek onları yanına çekmek istemişse de başarılı olamamıştı. 

Daha sonraki savaşlarda müslümanlara karşı olumsuz tavrını sürdürmüş, 

Mekke fethedildikten sonra Taif'e sığınmış, Huneyn Gazvesi'nden ve Taif seferinin ardından burada duramayarak Suriye'ye gitmişti. 

Giderken de münafıklara işlerini görüşebilecekleri bir mescid yapmaları ve güçlerinin yettiği kadar silâh ve mühimmat toplamaları için haber yollamış, kendisinin Bizans makamlarına gidip oradan asker getireceğini ve Muhammed'le ashabını Medine'den çıkaracağını bildirmişti. 

Ebu Amir mektubunda Bizans valisiyle görüştüğünü, 

kendileri destek olurlarsa Bizanslılar'ı Medine'yi kuşatmaya ikna edebileceğini söylüyordu. 

Münafıkların bu konuyu görüşebilmeleri için dikkat çekmeyecek bir mekana ihtiyaçları vardı. 

Vedia bu mekanın nasıl yapılacağı konusunda bir öneride bulundu. 

Buna göre bir mescid inşa edip cemaate devam etmeyi kolaylaştırdıkları izlenimi uyandıracaklar, böylece hem Mescid-i Nebevi ile Mescid-i Kuba cemaati arasında bir tefrika çıkarmış olacaklar, 

hem de Ebu Amir ile gizlice görüşebilecekleri bir mekâna kavuşmuş olacaklardı. Vedia b. Amir'in teklifinin kabul edilmesinin ardından münafıklar süratle Kuba'da bir mescid yaptılar.

Hz. Peygamber, Medine dışında Zuevan denilen yerde Tebük Seferi'nin son hazırlıklarıyla meşgulken münafıklardan beş kişilik bir heyet gelip yağmurlu ve soğuk kış gecelerinde hasta ve özürlü olanların namaz kılması için bir mescid inşa ettiklerini ve kendilerine namaz kıldırarak burayı ibadete açmasını istediler. Resul-i Ekrem sefere çıkmakta olduğunu, dönüşte orada namaz kıldırabileceğini söyledi. 

Sefer dönüşü ordusuyla birlikte Zuevan'da konakladığında bazı münafıklar gelerek Hz. Peygamber'i mescidlerine götürüp namaz kıldırmak istediler. 

Bu sırada mescid ve onu yapanların niyetleri hakkındaki ayetler nazil oldu. 

(et-Tevbe 9/107-110). 

Bu ayetlerde mescidi inşa edenlerin niyetlerinin müminlere zarar vermek, 

hakkı inkar etmek, müminlerin arasına nifak sokmak ve daha önce Allah ve Resulü'ne karşı savaşmış olan bir kişiyi ''Ebu Amir er-Rahib'' beklemek olduğu belirtiliyor, bunların gayelerinin iyilik olduğuna dair yemin bile edebilecekleri, halbuki yalancı oldukları vurgulanıyor, Hz. Peygamber'e Mescid-i Dırar'da asla namaza durmaması, buna karşılık takva üzerine kurulmuş mescidde 

''Mescid-i Kuba veya Mescid-i Nebevi'' namaz kılmasının daha uygun olacağı bildiriliyordu. 

Bunun üzerine Resul-i Ekrem Medine'ye ulaşınca Asım b. Adi veya Ma'n b. Adi el-Aclani ile Malik b. Duhşüm es-Salimi'ye mescidi yıkmaları için emir verdi. Asım ve Malik yatsı vakti sıralarında Mescid-i Dırar'ı yaktılar. 

Çıkmamakta direnen Zeyd b. Cariye'nin vücudunun bir kısmının yandığı söylenir. Münafıklar ertesi sabah mescidin yıkılmış olduğunu görünce Allah'ın, sırlarını ifşa ettiğini ve gizledikleri gerçek amacın Peygamber'e bildirildiğini anladılar.