Yalancı dünyaya konup göçenler
Ne söylerler ne bir haber verirler
Üzerinde türlü otlar bitenler
Ne söylerler ne bir haber verirler
***
Kiminin başında biter ağaçlar
Kiminin başında sararır otlar
Kimi masum kimi güzel yiğitler
Ne söylerler ne bir haber verirler
***
Toprağa gark olmuş nazik tenleri
Söylemeden kalmış tatlı dilleri
Gelin duadan unutman bunları
Ne söylerler ne bir haber verirler
***
Kimisi dördünde kimi beşinde
Kimisinin tacı yoktur başında
Kimi altı kimi yedi yaşında
Ne söylerler ne bir haber verirler
***
Kimisi bezirgan kimisi hoca
Ecel şerbetini içmek de güç a
Kimi ak sakallı kimi pir koca
Ne söylerler ne bir haber verirler
***
Yunus der ki gör takdirin işleri
Dökülmüşler kirpikleri kaşları
Başları ucunda hece taşları
Ne söylerler ne bir haber verirler
***
Kabir Ziyareti ve Hükmü:
Peygamber Efendimiz, İslam'ın ilk yıllarında kader inancı tam oturmadığı ve cahiliye alışkanlıkları hayattan tam sökülüp atılamadığı için kabir ziyaretini yasaklamış, ancak daha sonra buna müsaade etmiş hatta kabir ziyaretini teşvik etmiştir.
''Ben sizi kabirleri ziyaretten men etmiştim.
Artık onları ziyaret edebilirsiniz.
Çünkü onlar size ahireti hatırlatır.'' (Müslim).
''Rabbimden anneme istiğfar talep etmek için izin istedim, fakat bana izin vermedi.
Kabrini ziyaret etmem için izin istedim, buna izin verdi. Kabirleri siz de ziyaret ediniz.
Çünkü bu ziyaret ölümü hatırlatır.''
Efendimiz'in Uhud şehidlerini ve Baki mezarlığını ziyaret ederek, onlara dua ettiğini gösteren birçok rivayet vardır.
Peygamber Efendimiz, Cebrail Aleyhisselam'ın kendisine gelerek, Cenabı Hakk'ın, Baki mezarlığında yatanların yanına giderek onlar için istiğfarda bulunmasını emrettiğini söylemiştir.
Hanefi fukahası erkeklerin kabir ziyaretinde bulunmalarını müstehab görmüşlerdir.
Fitne korkusu olmadıkça ve günah olan davranışlardan sakındıkları sürece bu hüküm kadınlar için de geçerlidir.
Çünkü hadislerde kabir ziyaretinin sebebi ve hikmeti olarak gösterilen ahireti ve ölümü hatırlama meselesi umumi bir hüküm olup kadınları da ihtiva eder.
Kadınların kabir ziyareti yapmasını yasaklayan hadisleri değerlendiren ulema, bu hükmün umumi olmayıp, onların cahiliye adetlerini çağrıştırır bir tarzda, saç baş yolarak, yüksek sesle ağlayarak, ağıtlar yakarak ve fitneye ve günaha yok açacak bir şekilde yapacakları ziyaretlere şamil olduğunu ifade etmişlerdir.
Mesela bir hadislerinde;
lezzetleri acılaştıran ölümü çokça hatırlamanın üzerinde duran Efendiler Efendisi, başka bir hadislerinde de en akıllı kimsenin ölümü en çok hatırlayan ve ölümden sonrası için hazırlık yapan kimse olduğunu söylemiştir.
Kabir Ziyaretinin Adabı ve Caiz Olmayan Uygulamalar:
Özellikle günümüzde kabristanlarda ve türbe başlarında işlenen bidatlere baktığımızda, her amelimizde olduğu gibi kabir ziyaretinde de dinin getirdiği usul ve prensiplere ne kadar ihtiyacımız olduğunu anlıyoruz.
Dinimiz yasakladığı halde ölülere kurbanlar kesilmekte, onlardan dilekler dilenmekte, kabirlere mum dikme, çaput bağlama gibi yapanların da ne yaptıklarının farkında olmadıkları günahlar irtikap edilmekte ve kabirdekilere saygısızlığı işmam edecek tarzda hareketlerde bulunulmaktadır.
Kabristanlar kişinin kendisini muhasebeye çekeceği ibret mekanları olduğu için, oralarda yüksek sesle ağlama, bağırıp çağırma gibi davranışlardan uzak durulmalıdır.
Nitekim hadisi şeriflerde ölen kimsenin, kabrinde feryâd ederek ağlayanlar yüzünden azab göreceği haber verilmiştir.
Peygamber Efendimiz, başka bir hadislerinde de; ''Kim, ölen bir kimse için; avuçlarıyla yanaklarını döver ve yakasını yırtarsa ve cahili adeti olarak bağırıp çağırırsa o bizden değildir.'' buyurarak, kabir başında kaderi tenkit manasını taşıyan davranışlardan uzak bulunulması gerektiğini ifade etmiştir.
Ebu Musa el-Eşari de şöyle buyurmuştur: Rasulullah'ın bizi uzaklaştırdığı şeylerden ben de sizi uzaklaştırıyorum, yasaklanan şeyler şunlardır:
''Saçını başını yolmak, yaka paça yırtmak, sesini yükselterek bağırıp çağırmak.''
Resulullah (s.a.v) bir gün Medine mezarlığına uğradığında mezarlara doğru yönelmiş ve;
''Esselamu aleyküm ey kabir halkı! Allah sizi de bizi de mağfiret buyursun.
Sizler bizim seleflerimizsiniz. Biz de arkadan geleceğiz'' buyurmuştur.
Allah Resulü başka bir seferinde de mezarlığa uğradığında şunları söylemiştir;
''Selam üzerinize olsun ey mü'minler cemaatinin mahalle halkı! İnşaallah biz de sizlere kavuşacağız!''.
Abdullah b. Ömer'den rivayet edildiğine göre,
Allah Resulü Bedir savaşından sonra öldürülen Kureyş büyüklerinin cesetlerine karşı;
''Rabbinizin va'dettiği azabın doğru olduğunu anladınız mı?" diye seslenmesi üzerine Hz. Ömer; ''Ey Allah'ın Resulü! Bu duygusuz cesetlere mi sesleniyorsunuz?" diyerek, bu durumu garipsemiştir. Bunun üzerine Efendimiz;
''Siz bunlardan daha fazla işitici değilsiniz.
Fakat bunlar cevap veremezler'' buyurmuştur.