Osmanlı döneminde bayramların, dini olduğu kadar sosyal yönü de vardı.

Bayramdan önce evler temizlenir, misafirlere tatlılar, yemekler, çocuklara hediyeler,şekerler ve çerezler hazırlanılır.

Ramazanda ise, camiler temizlenirdi, mahyalar asılır, şehir kandillerle süslenir, hanımlar arefe günü  sabaha kadar açık olurdu.

Mezarlık ziyareti, arefe günü veya bayram namazından sonra yapılırdı.

Bayram sabahı mahalle bekçileri davullarla halkı uyandırır,atılan topla namaz vaktinin girdiği anlaşılır, büyük küçük herkes bayramlık elbisesini giyerek camilere bayram namazını kılmaya giderlerdi.

Camideki bayramlaşmanın ardından evlerde küçükler büyüklerin ellerini öper, mahalleyi dolaşarak kendileri için hazırlanan içi gümüş paralı mendilleri, şekerleri, lokumları alırlardı.

Evlerin ilk ziyaretçileri davuluyla mahallenin bekçisi, temizlikçisi, tulumbacılar olur, onlara da bahşişler verilirdi.Hediyeler dağıtılır, yemek verilirdi. İşte Osmanlı ecdadımızın bu güzel adet ve merasimlerini senelerce halkımız uygulaya gelmiştir. Bu günkü bayramlarımız ise, tamamen değişti.

Kimse kimseye gitmiyor, telefonlarla bayram tebrikleri yapılıyor.

Örf ve adetlerden uzaklaşan toplumumuz, nerede ise, bayram benim neyime ben kendimi düşünüyorum der haline düştü. Allah akıbetimizi hayırlara vesile eylesin.

AYET; Size tohumlar, bitkiler, sarmaş dolaş olmuş bağlar bahçeler yetiştirmemiz için yoğun bulutlardan oluk gibi sular indirdik. (Nebe; 78/ 14)

HADİS; Rabbim! Hatalarımı, yaptığım cahillikleri işlerimde yaptığım bütün aşırıklarımı ve benden daha iyi bildiğin her şeyi bağışla. (Buhari)