İlk üç asır İslam dünyasında hakim olan görüş, “Selefiye:
''Selefilik'' kavramıyla ifade edilir. O zamana kadarki bütün mezhep imamları ve Ehl-i sünnet âlimleri bu kavram içinde değerlendirilir ve kendilerine ''selef-i salihin'' denilir.
Selefiye, âyet ve hadislerdeki ifadelerin zâhiri ile yetinip bunları aynen kabul eder, tevil yoluna gitmez. Ayetlerde geçen “Allah'ın eli, Allahın gelmesi, Allah'ın vechi, arşa istivası..." gibi müteşabihatı yoruma tabi tutmazlar.
''Nassda böyle gelmiş, biz de böyle inanırız. İşin hakikatini Allah'a havale ederiz. Bunlardan muradın ne olduğunu Allah bilir.'' derler.
(Subhi Salih, Mebahis fî Ulumi'l-Kur'an)
Ancak zamanla bu tür ayetler hayli tartışma konusu olunca, başta İmam Eş'arî ve İmam Maturidî bunların telleriyle ilgili değerlendirmeler yaparlar. Ehl-i sünnet itikadı bu iki imamın görüşleri üzere gelişir, günümüze kadar gelir.
Günümüzde Selefilik
Günümüzde dünya Müslümanlarının yaklaşık onda biri Selefi’dir. En yoğun oldukları ülkeler Suudi Arabistan, Kuveyt ve Körfez ülkeleridir. Vahhabilik,
İlk dönem Selefiliği genel bir kabule mazhar olmakla beraber, aynı şeyi sonraki Selefilik için söylemek zordur. Bunlar dindarlıkta samimidirler, ancak nassları yorumlamada aklı tam kullanmadıklarında, zaman zaman sıkıntılı uygulamalar yapabilmektedirler.
Sözde İslam adına çıkan ve din görünümü altında kanlı eylemler yapan aşırı gruplar, Selefi fikirlerden beslenmişlerdir.
Günümüz Selefileri, ayet ve hadisleri yorumlamada muhakeme kabiliyetlerini geliştirseler, katı değerlendirmelerden kurtulabilecek nelerdir.