Tâceddin Dergâhı, Ankara Tekke Ahmed Mahallesi'nde Şeyh Paşa Zaviyesi derununda Aziz Mahmud Hüdâyî (950/1543-1038/1628) halifelerinden es-Seyyid eş-Şeyh Tâceddin bin Tâceddin Mustafa el- Ankaravî tarafından XVII. yüzyılın ilk yarısında külliye halinde yaptırılmış ve vakfedilmiştir. Hayatta olduğu sürece dergâhın şeyhliğini, külliyenin banisi Tâceddinzâde Mustafa yapmıştır1. Tâceddinzâde Mustafa'nın Bursa'dan Ankara'ya hangi tarihte geldiği ve dergâhı ne zaman inşa ettirdiği kesin olarak bilinmediği gibi, doğum ve ölüm tarihleri de bilinmemektedir. Bu belirsizlikler arasında, arşiv vesikalarından ve tarihî olaylardan hareketle, Tâceddin Dergâhı'nın 1610da meydana gelen Hamamönü/Hacettepe yangınından sonra yapıldığını, 1650 lerde cami ve dergâhın hizmete açık olduğunu, Şeyh Tâceddin Mustafa'nın 1664'de hayatta ve görevinin başında bulunduğunu söyleyebiliyoruz. 

Kesin tarih verememekle birlikte, Evkâf-ı Hümâyûn Müfettişi Seyyid Mehmed Sadeddinin 27 Rebiyülevvel 1270 tarihli teftiş raporundan; şeyhimizin kız ve erkek çocuk bırakmadan vefat ettiğini ve şeyhlik görevinin “ecânibden''yani Tâceddinzâde Mustafa ile hiçbir irsiyet bağı bulunmayan Gizli Şeyh Mehmed Efendi Ye geçtiğini, Şeyh Mehmed'in vefatından sonra şeyhlik görevinin bu şahsın evlâd, evlâd, evlâdının ekber ve erşed ne tevcih edildiğini, bu durumun Abdurrahman Efendi'nin 1717 tarihinde türbedar tayin edilmesine kadar devam ettiğini anlıyoruz. Abdurrahmanîn vefatı üzerine oğlu Seyyid Şeyh Pîr Mehmed 1746'da türbedarlık,  1748'de de şeyhlik görevine atanıyor. 1774 tarihinde "Kasr-ı yed'' ile her iki görev oğlu Şeyh Osman'a geçiyor. Şeyh Osman'ın çocuksuz vefatı üzerine 1794'de ciheteyne mezkureteyn Hacı Osman'ın oğlu Şeyh Mustafa'ya geçiyor. Mustafa'nın da çocuksuz ölümü üzerine şeyhlik görevi önce kardeşi Şeyh Mehmed'e buradan da 1805 tarihinde Mehmed'in oğlu Şeyh Ahmed'e intikal ediyor. Şeyh Ahmed'in vefatında göreve ehil ve reşit es-Seyyid Süleyman Neş'et ve es-Seyyid Ahmed Şemseddin adında iki oğlu olduğu halde, görevin boşalması halinde ailenin erşet ve ekber evlâdına geçmesi gerektiğine ilişkin kadim teamüle uyularak, şeyhlik vazifesi 1827'de kardeşi Şeyh Osman Vâfî Efendi'ye; buradan da 1853'te oğlu Mehmed Şerif Galib'e geçmiştir . Uzun bir görev süresinden sonra Mehmed Galib'in vefatı üzerine şeyhlik vazifesi  1899'da oğlu Mustafa Tâceddin Efendiye intikal etmiştir .Tekke ve zaviyelerin kapatılmasının kararlaştırıldığı 2 Eylül 1925 tarihine kadar, Tâceddin Dergâhı şeyhlik görevini bu şahıs yürütmüştür.

Mehmed Âkif İstanbul'dan Ankara'ya geldiğinde, Âkif ve arkadaşlarına Tâceddin Dergâhı selamlık binasını tahsis eden şahıs, Şeyh Mustafa Tâceddin Efendi'dir. 1937'de Ankara'da vefat etmiştir ve mezarı Solfasol Dadır. Tâceddin Dergâhı şeyhlik görevinin üçüncü defa el değiştirdiği 1794 tarihinden tekke ve zaviyelerin kapatılmasına kadar geçen 131 yıl boyunca dergâhın şeyhlik görevi, Şeyh Osman Vâfî Efendi'nin mensup olduğu bu ailenin elinde kalmıştır. 

Osman Vâfî Efendi'nin Hayatı ve Şeyhlik Döneminde Gerçekleşen Hizmetler 

1. Şeyh Osman Vâfî Efendi'nin Hayatı: 

Osman Vâfî Efendi AnkaralIdır. Babası kendisi gibi Tâceddin Dergâhı şeyhi olan Mehmed Efendi'dir. Ağabeyi Şeyh Ahmed'in vefatı üzerine şeyhlik görevi  1827 tarihinde kendisine geçmiştir. 21 Muharrem 1827 tarihli tevcih kararında Osman Vâfî Efendi'nin türbedarlık ve şeyhlik görevine tayini şu ifadelerle anlatılmaktadır: "Ankara Kasabasında vâki' Üsküdârî Seyyid Aziz Mahmud Efendi hülefâsından merhum Tâceddinzâde Mustafa Efendi, Tekke Ahmed Mahallesi'nde Şeyh Paşa Zaviyesi'nde bina eylediği dergâhın meşihatını kendi türbesinde türbedar olanlara bırakmıştır. Vazife-i muayyene ile türbedar ve zaviye şeyhi olan Seyyid Şeyh Ahmed bin Seyyid Şeyh Mehmed fevt olmakla müteveffa-yi mezburun karındaşı Seyyid Şeyh Osman, Ankara Naibi Mehmed Nesim Efendi'nin ilâmı, Şeyhü'l-lslâm Kadızâde Mehmed Tahir Efendi'nin işaretleri mucibince fi yevm 21 Muharrem 1243 tarihinde şeyhlik görevine tayin edilmiştir"  1763 tarihinden beri Tâceddin Dergâhı'nda postnişin olan şeyh efendilere Ankara damgası mukataa malından günlük on beş  akçe tahsisat verilmesi ilkesine uyularak, bu tahsisatı alması için, Osman Vâfî Efendi üzerine ayrıca ferman çıkarılmıştır. Her iki tevcih kararı, gereği yapılmak üzere evkâf ve harameyn muhasebeleri ile nişân-ı hümâyûn askerî ruznamçesi ne kaydedilmiştir. 

Resmi evrak üzerinde imza attığı yerlerde unvanı, "Hâdimü’l-fukarâ, Osman Vâfipostnişin-i dergâhı hazret-i Tâceddîn-i Velî, Ankara" olarak yazılmaktadır. Mühründe ise “es-Seyyid Osman Vâfî Hakk lutfu kâfi" ibaresi yazılıdır. Demek ki, şeyhimizin adı Osman, nisbesi "Vâfî”,dir. 

"Sözünde duran, ahdini yerine getiren, güvenilir ve her bakımdan yeterli kimse" anlamına gelen “Vâfi" vasfı hemen isminin yanı başında ne kadar kimliğinin ayrılmaz bir parçası ise; “Allah'ın hoşnutluğu ve ihsanı yeterlidir” gerisi boş manasındaki "Hakk lutfu kâfi" cümlesi de eklemlenerek şeyh efendinin ismi etrafında, ulvî bir anlam bütünlüğü sağlanmıştır. İsminin sonuna eklenen sıfatlarda gözlenen anlam zenginliğine paralel olarak, devlet erkânı ve halk üzerinde büyük bir saygınlığa mazhar olan Şeyh Osman Vâfî Efendi, 27 yıllık bir hizmet süresinden sonra  1853'te vefat etmiştir. Osmanlı dönemi teamüllerine göre mezarının Tâceddin Dergâhı haziresinde bulunması gerekir; fakat esas hazire tahrip edildiği için, diğer şeyh efendilerle birlikte Osman Vâfî Efendi'nin kabrini, bugün yerinde bulamıyoruz.

Şeyh Osman Vâfî Efendi'nin vefatı üzerine şeyhlik kadrosuna, vazifeye ehil olan Mehmed oğlu Hanif Efendi'nin görevi niyabeten yürütmesi şartıyla, geride bıraktığı tek erkek evlâdı olan dokuz  yaşındaki oğlu Mehmed Şerif Galib  atanmıştır . Bu tayin kararına, Osman Vâfî Efendi'den önce şeyh olan kardeşi Şeyh Ahmed'in oğlu es Seyyid Ahmed Şemseddin Efendi şu gerekçelerle itiraz etmiştir: 

"...Babamız es- Seyyid Ahmed Efendi, berat-ı âli ile şeyh iken vefat etmiştir. Vefatında ben ve ağabeyim Süleyman Neş'et Efendi mevcut ve göreve ehil iken, cihetine mezkur eteyne bizler tayin edilmedik. Eski teamüle uyularak şeyhlik görevi ailenin büyüğü olan amcamız es Seyyid Osman Hatife'ye tevcih edildi. Amcamızın vefatı üzerine şeyhlik vazifesi kadim teamül uyarınca ağabeyim Süleyman Neşet Efendi Ye geçmesi gerekirken, Ankara Meclisi azasından bazı kimselerin girişimleri sonucu, mahallinden takdim olunan teklif doğrultusunda çocuk yaştaki Şeyh Osman Vâfî'nin oğlu Mehmed Şerif Calib'e tevcih edilmiştir. Haksız olan bu tayin kararından vazgeçilerek görevin ağabeyim es-Seyyid Süleyman Neş'et Efendi'ye verilmesi gerekir..."’Seyyid Ahmed Şemseddin Efendi bu doğrultuda yazdığı dilekçeyi, gereği yapılmak üzere Sadarete göndermiştir.

Konunun mahallinde tetkik edilmesi için, Evkâf-ı Hümâyûn Nezareti Müfettişi es-Seyyid Mehmed Sadeddin Efendi görevlendirilmiştir, ilgili bütün taraflarla görüşen müfettiş; “...Bu durumdaki görevlere mutasarrıf olanlardan vefat edenlerin hak sahibi yetişkin büyük evladı mevcut olduğu takdirde görevin bu şahsa verilmesi, evlad-ı sagîri olanların ise bi'n niyabe edâ-yı hizmet ettirilmek  küçük yaştaki çocuk yetişkin hale gelinceye kadar görevin vekâleten ehil bir kimse tarafından yürütülmesi kaydıyla üzere veled-i sagîre vazifenin intikal edeceği 1839 tarihli Nizamname

 ile karar altına alındığını gerekçe göstererek..  şeyhlik görevinin Mehmed Şerif Galib'e tevcihinin uygun olduğu sonucuna varmıştır. 

2.0sman Vâfi Efendi'nin Şeyhlik Döneminde Gerçekleşen Hizmet ve Olaylar 

Es-Seyyid eş-Şeyh Osman Vâfî Efendi, Tâceddin Dergâhı şeyhleri arasında külliyenin bânisi ve ilk şeyhi Tâceddin bin Tâceddin Mustafa el Ankaravî'den sonra en kudretli şeyhtir. Şeyhlik döneminde Tâceddin Dergâhı'nın kurumsallaşması, mevcut yapıların onarımı, ek binaların inşası ve istikrarlı gelir kaynaklarına kavuşturulması konularında bir dizi gelişmeler olmuştur. Osman Vâfî Efendi'nin şahsiyetinin daha iyi anlaşılması için yaşanan bu gelişmeleri tarih sırasına göre gözden geçirmemizde büyük yarar bulunmaktadır. 

Mütesellim Mehmed Mesut'un arzına gerekçe olan ilk kademe evrakını, Şeyhü'l-islâm'ın kanaat izhar ederken hangi delillere dayandığını, divân-ı hümâyun kararının müsdenidâtını bilemiyoruz. Bu bakımdan şu safhada "hilâf-ı rıza harekete ibtidar etmek"ten neyin kastedildiğini kesin bir dille söylemek mümkün değildir. Fakat bu konularda ilk akla gelen husus, 1826'da Yeniçeriliğin kaldırılmasıyla birlikte Bektaşiler üzerinde yoğunlaşan baskılar oluyor. Şeyh Efendi'nin sürgün yılı olan 1829 tarihinde, üç yıl önce Bektaşî tekkeleri üzerine düşen ateşin alevi sönsede, hâlâ dumanı tütmek tedir. Böyle bulanık dönemlerde çekemeyenler, kıskananlar, menfaatine halel gelenler hemen harekete geçerler. Gammazcıların, Şeyh Osman Vâfî Efendi hakkında Bektaşî meşrep davranışlara teşebbüs etmek ithamında bulunmuş olmaları, bize uzak bir ihtimal olarak gözükmüyor

Şeyh Osman Vâfî Efendi, Kayseri'ye sürgün edilmesinden üç buçuk ay sonra; "ailesi ve çocuklarının mahzun oldukları, kendisinin de pişman olduğu ve ıslâh-ı nefs ettiği; şayet merhameten affedilirse, kendi halinde evinde padişah hazretlerinin saltanatının devamı için dua edeceği, aynı zamanda 'iyâl ve evladının da sevindirilmiş olacağı" gerekçesiyle 5 Muharrem 1830 tarihli fermanla affedilmiştir . Fermanda her ne kadar evinde oturması kaydıyla Ankara'ya dönmesinden bahsediliyorsa da, Şeyh Osman Vâfî Efendi, sürgün sırasında uhdesinden alınmayan Tâceddin Dergâhı şeyhlik görevine dönmüş ve şeyhlik döneminde çok önemli gelişmeler olmuştur.