Dengeli bir vücut için beyin ne ise bir toplum, bir ülke için de lider aynı konumdadır. Aynı amaç ve ihtiyaçlar için bir araya gelmiş büyük toplum içinde, değişik yetki ve yeterlilikte bir baş, bir önder mutlaka olacaktır.

Toplumda haksızlık veya başıboşluk dağınıklığı, başarısızlığı doğurur.

Bir ülkenin maddi değerlerinde, ticari, askeri ve siyasi alanlarında liderlik olgusu nasıl vazgeçilmez bir unsur ise; toplum için tarihi değişimlere öncülük edecek büyük liderin önemi ve gereği de kuşkusuz tartışılamaz.

Büyük lider, ülkesinin birliği ve beraberliği için ortak bir hedefe yürümede her türlü organizeyi yapan, planlayan, bunlar arasında koordineyi sağlayan ileri görüşlü, yapmak istediklerinde tutkulu ve bu tutkuyu etraflarındaki herkesle paylaşabilen isteyen insandır.

İşgallerin, darbelerin, ekonomik ve siyasi krizlerin, manevi ve ahlaki çöküntülerin yaşandığı dönemler, kendi içinde kurtarıcı aramaya ve dolasıyla liderlik kabiliyeti karakteri taşıyan kişileri meydana çıkarmaya müsait ortamlardır.

Büyük lider, kendi toplumu içinde veya ülkesinde gündemi, olanları gören değil daha ileriye odaklanan, olacakları önceden görüp hesap edebilen kişidir.

Lider, yalnız o günü kurtaran değil, yarınları da kurgulayabilen uzun vadede geleceğini şekillendirebileceğini düşünen, haksızlık ile yanlışlıkları ve muhtemel gelişmelere karşı çözüm yollarını topluma gösterebilir.

Doğuştan üstün yeteneklere, ciddiyet, disiplin, deneyim ve birikime sahip liderler, ülkelerin tarihi değişim ve dönüşüm noktalarıdır.

Lider başında bulunduğu ülkenin çıkarlarını gözetmek durumunda olduğu için bazen çoğu kişi tarafından memnuniyetsizlikle karşılanacak hızlı, zor ve sert kararlar almak durumunda kalabilir.

Lider, otorite ve netlik gerektiren karar alma konusunda ülkesinin geleceği için hiç tereddüt etmez.

Gerçek bir lider, ülkesinin geleceği için hiçbir zaman sorumluluk almaktan çekinmez, aldığı kararlarda "Bütün sorumluluk benim" demekten korkmaz ve insanların güvenini kolaylıkla kazanır.

Gerçek lider, herhangi bir zorluk karşısında kolay kolay pes etmez, sağlam fikirleri ve güçlü stratejileri vardır.

Toplumu uyandıran, olgunlaştıran, hukuk devletini ve adalet medeniyetini amaçlayan, özgürlükçü, milli ve manevi değerlere sahip, milletinin ve vatanının menfaatini her şeyin üstünde tutan ideal bir lidere sahip çıkılmalıdır.

Elbette lider hiç korkmayan hiç kuşku duymayan değil, ama korkuları ve kuşkuları yenmesini bilen kimsedir.

Bazıları makam ve yetki gücüyle bir topluluğu yönetebilir, ama yönlendiremez. Gerçek liderler ise hem yönlendirmesini, hem de yönetmesini iyi bilen ülkesine tutkulu, hedefleri olan alçak gönüllü şahsiyettir.

Büyük lider dünyayı aydınlatan güneş gibidir, onun yörüngesinde ışığını her tarafa yansıtan ay misali uyduları vardır.

Liderlik ciddiyet ve cesaret işidir.

İnanç ve iradelerine değil, ihtiraslarına ve dış mihraklara bağımlı, kiralanmaya ve kullanılmaya yatkın; riskli ama şerefli girişimler yerine, garantili ve geçici heyecanlara alışık tiplerle ülkemizin kurtuluşa, muasır medeniyetlere erişmesi de mümkün değildir.

Lider ruhunu ve beynini kiraya vermeye müsait değildir.

Lider korku duymayan, cesaretli, cömert, tutkulu, milli hedefleri olan, alçak gönüllü kişidir.

Türkiye için de bu lider dünya önünde,

“İçinde bulunduğumuz bu kurum sorunlara çözüm üretme kabiliyetini kaybediyor. Dünya 5’ ten büyüktür. Zihniyetimizi de kurumlarınızı da değiştirme zamanı çoktan gelmiştir. Adalet ahlak ve vicdan temelinde yeniden yapılandırılacak Birleşmiş Milletler insanlığa ümit verecektir.” diyebilendir.

Damarlarındaki asil Türk kanıyla tüm mağdurların ve mazlumların hakkını dünyaya haykırma kudretini ve cesaretini gösteren, “Yolumuz Fatih'in, Mustafa Kemal'in, Menderes'in, Erbakan'ın Yoludur" idealiyle, hedefi ülkeyi muasır medeniyeler seviyesi yükseltmek olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır. 

Yine tarihin en kritik döneminde önderlik yaparak Türk milletini bir arada tutan, tıkanan siyasete yeni yollar açan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de ‘ülkesinin birliği ve beraberliği için’ liderliğin gereklerini yapmaktan geri durmamıştır.

Gezi Parkı olaylarında, 17/25 Aralık polis-yargı darbe girişiminde MHP kadrolarının milli duruşunun ülkeyi büyük bir kaostan nasıl kurtardığı hafızalarımızdaki tazeliğini korumaktadır.

Bütün siyasi farklılıklara rağmen 15 Temmuz kalkışması sırasında ve sonrasında Bahçeli’nin milli duruşu, Cumhur İttifakı’nı mümkün kılmış, Türkiye’yi işgal ve bölünme planlarını akamete uğratmıştır.