Rahmetli babamın sık sık kullandığı bir laf vardı. Boyumuzu aşan bir işe kalkıştığımızda ya da çok pahalı bir şeyi istediğimizde "Poposu külde, padişahla kahvaltı ediyor" derdi.

Mesut Özil'in Fenerbahçe'ye transferinin gerçekleşmekte olduğu sık sık basınımızda haber konusu olurken, benim de aklıma bu laf geliyor.

Diğer büyük kulüpler gibi borcu gırtlağını da aşmış olan ve harcama sınırı getirilen Fenerbahçe, camiasında büyük heyecan yaratan Mesut Özil için yüklü miktarda taahhüde girmeye hazırlanıyor.

Şimdi bırakalım Mesut'un kimliğini, Türklüğünü, Alman vatandaşlığını, milli takım için zamanında Türkiye yerine Alman Milli Takımı'nı tercih etmesini... Olaya futbol açısından bakalım.

- Mesut 33 yaşında. Fenerbahçe ile sözleşmesinin 3.5 yıllık olacağı söyleniyor. Bu demektir ki Mesut 37 yaşına girdiğinde hala Fenerbahçe'de futbol oynayacak!

- Yıllık 3.5 milyon euro net para alacağı ileri sürülüyor. Ancak primleri ve bonuslarının bir hayli yüksek olacağı belirtiliyor. Bir de imza parası ödeneceği bildiriliyor. Bu da milyonlarca euro demek. Maliyeti yıllık 10 milyon euroya yakın olacak demek ki... Eviydi, arabasıydı gibi ekstralar da eklendiğinde varın siz düşünün gerisini.

- Mesut, bu yıl Arsenal'de hiç forma giymemiş. Geçen sezon ise oynadığı lig maçı sayısı 18. Arsenal böylesine bir yıldıza para verirken neden oynatmamış acaba? Bir de uzun süredir futbol oynamayan birisi bu sezon için ne kadar yararlı olabilir?

- Transfermarkt'a göre Mesut'un bonservis bedeli değeri 5 milyon euroya kadar inmiş. Hem sözleşmesi de sezon sonunda bitiyor. Yani zaten serbest kalıyor. Sezon sonunda serbest kalacak olan bir yıldıza nasıl oluyor da şimdiye kadar hiçbir Avrupa kulübü talip olmuyor!

- Hem Mesut'a ödenecek astronomik paralar takım içinde bütünlüğü bozmaz mı? Onun 4'te birine oynayan futbolcuya nasıl izah edeceksin durumu?

Adı ister Mesut olsun, ister Hans, ister Corc. Ben kulüplerimizin şu ortamda böylesine pahalı transferler yapmasına karşıyım. Nasıl Avrupalı gidip buluyorsa dünyanın dört bir yanından yetenekli gençleri... Ben de böyle bir sistem kurulması taraftarıyım.

Bir futbolcuya, üstelik aylardır oynamayan ve de jübilesi yaklaşmış olan bir oyuncuya verilecek bu kadar paranın alt yapı için harcanmasının, gençlere yatırım yapılmasının, kendi içimizdeki genç yıldızlarımızın bulunmasının taraftarıyım.

Koronavirüs nedeniyle tribünde seyirci yok. Ne zaman döneceği de belli değil. Naklen yayın paralarını yayıncı kuruluş geciktirince her kulüp tıkanıyor. Borç yükü giderek artıyor. Yine de kulüpler para saçıyor. Sonra da gidip halkın binbir zorlukla ödediği vergilerin oluşturduğu hazineden pay isteniyor, kulüpler vergilerini ödememek için binbir türlü yola başvuruyor.

Ondan sonra... Popon külde padişahla kahvaltı masasına otur!