CHP liderinin durduk yere “saray uşağı, mafyacıyı affettiren” diye başlattığı tartışma sosyal medyada Kemal Sunal filmlerine döndü. Araştırmacı gazeteci Ayşe Hür, araştırmış “dürzü”nün Dürzi kaynaklı olduğunu yazıp bir de bamya kazığı resmi ile araştırmasını taçlandırmış.

Ertesi gün Kılıçdaroğlu “suç duyurusunda” bulunduklarını açıkladı. Hakaretlere üzülmek yerine “değişemez denilen maddelerin bile değiştirilmek” istendiği Anayasa çalışmasını unutturduklarını sanmış gibi halleri mevcuttu.

Hatta bunu “demokratik devlette böyle tehditler olur mu?” diye uzatmaları da mümkün. Yağma yok, unutmayız. Unutmamalıyız. İlk üç maddenin değişmesi demek üniter devletin ruhuna Fatiha okuyup, bölünmeyi onaylamak demektir.

“Dürzü tartışması” İyi Partinin de işine yaradı. Hem FETÖ, Hem de PKK partisi ile bölücü Anayasa taslağını yapmayı reddetseler de, yapıldığına dair emare çok. İlki 2018 Ocağında yapılmış, genel seçim öncesinde. 9 madde üzerinde anlaşılmış. Gizli kalsın kararı alınmış.

Demokrat Parti genel Başkanı Uysal “haberim” yok dediği için, HDP kesinleşti. O toplantıda “dili Türkçedir”, “resmi dili Türkçedir” olarak değiştirme kararı alarak, sadece Kürtçe değil, sayısız dilin, muhtemel eyaletlerde konuşulmasının, yani bölünmenin önünü açmış olmuşlar. Toplantı resmi değil aldatmacasını da geçsinler. Resmi olması için valilikten, Emniyetten izin mi alınması mı gerekiyordu? Yapılan ön görüşme mutabakatıdır.

2018 Genel seçim öncesinde bir araya gelmişler, ittifakları başarılı olursa “nasıl bir Türkiye istediklerinin” ön çalışmasını yapmışlar. Sanki ‘Sevr Türkiyesi.’O dönem zaten gazetelere de konu olmuştu. “Katılmadık demedi” ne CHP, ne İyi Parti. Şimdi niye telaşla kaçıyorlar? Vatandaşı aldatmaya devam etmek için. Siyaset iki yüzlü olursa ülke huzur bulmaz. “Millet İttifakı” ne yazık ki millete gerecekleri söylemiyor.

Kılıçdaroğlu ve Akşener köşeye sıkıştı. Birisi kendisini Türk Milliyetçisi diye pazarlıyordu HDP ile bölücü Anayasa tasarladığı ortaya çıktı. Diğeri “Atatürkçüyüz” diyordu, Anayasadan “Atatürk Milliyetçiliğini” çıkarmayı kabul etmiş. Aslında “Atatürk Milliyetçiliği” söylemi yanlış. Atatürk Türk Milliyetçisidir, devleti de o düşünce çerçevesinde konumlandırmıştır.

Neticeye gelirsek, dört defa yapıldığı iddia edilen o toplantılarla ilgili, daha kimin elinde hangi doküman varsa milletle paylaşmalıdır.