Türk siyasetinin en büyük sorunu nedir diye sorulsa, birçok cevap sayılabilir. Dürüstlük noksanlığı, ilkesizlik, Ufuksuzluk, üslubun seviyesizliği, vizyonsuzluk, hedefsizlik, beceriksizlik olarak sıralanabilir. En temel olanlarından biri kesin ilkesizliktir muhtemelen! İlkesizlik, maalesef bizim siyasetimizin başat niteliklerindendir. Öyle ki, hepimizin hafızalarına kazınan “dün dündür bugün bugündür” sözüyle de bir bakıma tescillenmiştir.

Bugün Türkiye’de milli hassasiyeti olan hiçbir insan çıkıp da siyasetin ilkeler üzerinden yürüdüğünü söyleyemeyeceği gibi ilkeli milli siyasetçilere de ‘hayat hakkı’ tanınmaz maalesef. Siyasetin Türk toplumun bir yansıması olduğundan hareketle düşünürsek, toplumun genel tabiatına dönüşmüş olan fırsatçılık, menfaatçilik ve kısa yoldan üretmeden, çalışmadan köşe dönmeci kafanın bir tezahürüdür siyasetin ilkesizliği de...

Bilindiği üzere, toplumumuz küçük şahsi menfaatleri için iş bitirici tiptekileri sever; millî ilkeleri uğruna yeri geldiğinde fırsatları tepebilenleri değil… Nitekim siyasi kariyerini o partiden ötekine, ötekinden diğerine geçiş üzerine kuran koltuk hevesli siyasetçileri çok gördük.

Her gittiği partide adeta uzun yıllar neferiymiş gibi kılık değiştirenler, geçmişte dava adamı olduklarını ömürlerinin davaya adadıklarını söyleyenler, gittiği siyasi iklime uygun, millete karşı nasıl ilkesiz davrandıklarını biliyoruz. Hele hele, önemli mevkilerinde iken çok sert eleştirilerde bulunduğu partilere, birkaç yıl sonra dış kapının mandalı gibi ilişen parti başkanları bile ne çok gördük yakın zamanlarda.

Dün söylediği sözü hatırlatacak olsanız, emin olun ki tipik siyasetçi kurnazlığıyla zeytinyağı gibi en üste çıkıp, söylediklerini unutmuşçasına milletin aklıyla dalga geçer gibi, ilkesizce dün ne diyorsam bugün de aynı noktadayım diyebilecek ‘siyaset erbapları’ çok var bu ülkede.

Aslında kendini milletine adamış milli siyaset erbabı değil; siyasi istikbal cambazı demek daha doğru belki. Ülkesinin ilerleme ve gelişmesine katkısı olmayan, iktidarını milli iradeden değil, dış güçlerden bekleyen bir kısım siyasetçilerinin durumu budur maalesef. Bilgi üretmeyen, millî konularda ilkeli duruş sergileyemeyen, koltuğu için ülkesine takoz olan, var olan doğru bilgiyi almaya bile tenezzül buyurmayan, her geçen gün yalan yanlış algı yaratarak günü kurtarma uğruna daha da yozlaşan, günün şartlarına göre dün söylediklerini unutup, ilkesiz siyaset ile hemhal olan ve içten içe çürüyen Türk toplumunun seviyesi neyse, içimizden çıkan ilkesiz siyasetin, siyasetçinin seviyesi de odur aslında.

İlkesizlik her yanımızı sararken, siyaset bundan nasibini almadan durabilir mi? Hem zaten bir kısım taraftar bunu istiyor, değil mi? Gittiği takımı yücelten, transferi sonunda damarımı kesseniz kanım şu renk akar diyen futbolcular gibi, bir siyasi anlayışa sahibiz.

Dün söylenen sözlerin hükmü bugün bile geçerli olmayacaksa, siyasetçinin omurgalı ve ilkeli milli duruşu olmayıp, sözünün milleti ve ülkesi için hiçbir kıymeti yoksa milli menfaatler ve ilkeler yerine şahsi menfaatler geçer akçeyse, bırakın siyaseti bu anlayıştaki ülkede, hangi işimizin düzgün olmasını bekleyebiliriz ki! Bu mesele parti ve siyasetten çok insani ve ahlaki erdemlik meseledir.

Mesele, insani bir erdemlik olan sözünün arkasında durma, konuştuğu gibi hareket etme hasletlerinin, Türk siyasetinde zerrece öneminin olmadığını gösteriyor. İnsani değerimizin en önemlisi olan doğru sözün kıymeti olmayacaksa, neyin kıymeti olacak daha…

Doğruyu, hakikati dillendiren insanların varlığı siyaset için de, Türk toplumu için de elzemdir. İlkesi olmayan insan ve siyaset, her şartta ve durumda doğrunun ve hakikatin peşinde mi gider, yoksa ülkesinin milli menfaatinin aksine şahsi çıkarının peşinden mi?

Bugün, toplum, siyaseti güvenilmez buluyorsa, çıkış noktası bu sözün kıymetinin olmayışı ve ilkesi olmayan siyaset anlayışıdır. İstikamet üzere olmak yerine gücün ve menfaatin dümensuyunda gitmeyi yeğleyen anlayış, bu manzarayı önümüze koyuyor.

Mevcut iktidarı sözde güvenilmez bulanlar ne yapıyor peki, ”önce büyük büyük yalan söyleyeceksin sonra küçük küçük söylemeye aralıksız devam edeceksin halkı yalanına inandıracaksın” şeklinde ilkesiz ahlaksızca öneride bulunuyor. Kendi ikiyüzlülüklerini, ilkesizliklerini yalanlarını yayanlara algı yaratanlara ses ediliyor mu? Edilmiyor. Tepki veriliyor mu? Verilmiyor. Neden! Olaya sadece Erdoğan karşıtlığından bakıyorlar…

Öfke ve nefret kusarak Başkan Erdoğan'a saldıran, "Sizi seçimle indirdikten sonra vatana ihanetten yargılanmanız için bütün gücümle çalışacağım..." diyen ilkesiz omurgasız vesayetçi siyasetçilerden ve siyasetten, ülkeye fayda gelir mi? Yalancılıkları mahkeme kararlarıyla tescillenmiş, yalan söylemek, iftira atmak, hakaret etmek için fon bile oluşturan, dün söylediği sözü bugün yalanlayan, “hak, hukuk, adalet" diyerek menfaati kendine rehber seçen, ikiyüzlü omurgasız ve ilkesiz siyasetçilerden vallahi millet usandı…