NEDİR MİLLİYETÇİLİK? Milliyetçilik sadece bir ideoloji değil, bir yaşayış ve duruş tarzıdır. Maddi ve manevi açılardan milletlerin kendi ülkelerinin menfaat ve çıkarlarını her şeyin üstünde tutma anlayışıdır.

Başka bir ifade ile kendi milletini ve kültürünü yaşatmak ve onları yüceltmek için yapılan çabalar, benimsenen ilkeler, milletin devletine sadakat duyguları içinde bağlanması, güçlü bir gelişme içinde zorlukları bertaraf ederek milletini diğer milletler nazarında eşit ve hür duruma getirmek, milletin bütün fertlerini tasada, kederde ve kıvançta ortak ve bölünmez bir bütün yaparak, adalet duygusu içinde yaşamalarını sağlamaktır.

Geçmişte olduğu gibi, bugün de milliyetçiliğe düşman olan ve içlerine bir türlü sindiremeyen bazı çevreler, laf ebeliği yaparak milliyetçiliği küçümseme cüretine kapılmışlardır. Oysa milliyetçilik alay edilecek, hor görülecek ve küçümsenecek bir düşünce sistemi değildir.

Toplumlara ders veren, onların düşünce ufuklarını aydınlatan, aydınlık geleceğe yönlendiren, benliklerini pekiştiren ve karakterize eden sosyolojik bir gerçektir. Her devirde olduğu gibi bugün de ‘Yükselen Bir Değer’ olmaya devam etmektedir.

Tarihte, coğrafyada, siyasette veya hepsini içine alan kültürde milliyetçilik yapmak yadırganmamalıdır. Çünkü kendi vatanını, bayrağını, milletini, dilini, tarihini, ananelerini, kültürünü, gelenek ve göreneklerini sevmekten daha güzel ve daha ulvi ne olabilir? Mazlum ve ezilen toplumlar, ancak milli birlikle milliyetçilik sayesinde esaretten ve kölelikten kurtularak hürriyet içinde yaşama sevincine kavuşmuşlardır.

Avrupa’da ideolojik mahiyette milliyetçilik Fransa’da 1789 Fransız İhtilâli ile birlikte başlamış ve daha sonra da Avrupa’da milli devlet kavramı ortaya çıkmış ve bu akım hızlı bir şekilde güçlenmiştir. 

Napolyon Bonapart’ın bütün Avrupa’yı fethetme hareketi, diğer Avrupa ülkelerinde milliyetçiliği harekete geçiren önemli sebeplerden biri olmuş ve 20. yüzyıldan itibaren tüm dünyada politik düşünce tarzı haline gelmiş ve milletlerin kendi kaderlerini tayin etmede önemli bir rol oynamıştır. Türklerde milliyetçilik hareketlerinin, Türklerin tarih sahnesine çıkması ile başladığını ve söz konusu olan İhtilal ile ortaya çıkmadığını söyleyebiliriz.

Batı’da milliyetçilik Fransız İhtilâli ile başlar, ancak Türkler’ de Kaşgarlı Mahmut’un Divanu Lügati’t Türk adlı eserinde belirtildiği gibi Göktürk Yazıtları’nda, Türk Milliyetçiliği’ni ifade eden yazıların olduğu görülüyor ve yukarıdaki ifadeleri doğruluyor.

Bazı ilim, fikir, düşünce ve siyaset adamlarının milliyetçilik hususundaki düşüncelerini belirtmek gerekirse; Cumhuriyetimizin kurucusu  Mustafa Kemal Atatürk şöyle söylüyor: “ Milleti millet yapan düşünce gücünün temelini milliyetçilik teşkil etmektedir. Milliyetçilik, milli benlik, milli birlik, milli ahlak, milli ekonomi, uygarlık ahlakı, milli duygu ve insani duygunun birleşmesinden meydana gelmiştir.” 

Başbuğ Alparslan Türkeş bu konuda ne diyor: “ Milliyetçilik; gece hayatıyla, içki ve kumar masasında belli olmaz. Asıl milliyetçilik; vatanına, milletine, tarihine, kültürüne, dinine sahip çıkmakla ve yaşamakla olur.”  ‘Türkleri sevmeyen bir Kürt Kürt değildir, Kürtleri sevmeyen bir Türk de Türk değildir’ ifadesi, Gökalp’in milliyetçilik anlayışını ortaya koyan en özlü sözüdür.

Prof. Dr. Mustafa E. Erkal da: “ Milliyetçilik, kendi milliyeti dışındakileri aşağılamak, dışlamak değil; başkaları ile Dünyayı eşit, adil, anlamlı ve istismar edilmeden paylaşabilecek şuur ve olgunluğa erişmedir.” diye yorumluyor. 

Anthony D. Smith de şu yorumu yapıyor: “ Çağın ruhunu yansıtmaktadır ve daha eski sembol ve fikirlerle de bağlantılıdır.” Prof. Dr. Erol Güngör, tarih ve dilin milliyetçilik için çok önemli olduğunu “ Kültür Değişmesi ve Milliyetçilik “ isimli kitabında belirterek şunları söylüyor: “…Dilimizin kaynağı eskilerdedir; dinimizin kaynağı eskilerdedir; soyumuzun kaynağı eskilerdedir…” Yine kurucumuz Mustafa Kemal Atatürk’ün Tür Milliyetçiliği hususundaki şu veciz sözleriyle yazımızı bitirelim: “Türk Milliyetçiliği, ilerleme ve gelişme yolunda ve milletlerarası temas ve ilişkilerde, bütün çağdaş milletlere paralel ve onlarla bir uyum içinde yürümekle beraber, Türk toplumunun özel karakterini ve başlı başına bağımsız kişiliğini korumaktır.”

Mustafa Kemal Atatürk bu yorumu ile kısaca; Batı’nın ilminden, irfanından, teknolojisinden, dayanışmasından faydalanalım ancak, Türk Kültürünü ve Benliğini de her şeyin üstünde tutalım ve milli değerlerimizi koruyalım diyor.

Büyük Türk milleti; derin bir tarih, cihan devletinin küllerinden doğan genç Cumhuriyet ile yeniden bir atılım, kabına sığmayacağı açık olduğu bilinen sürekli dışardan gözetlenen ve bir yerlere demirlenmek istenen bu millete, geçmişte olduğu gibi bugün de milli değerlere, milliyetçiliğe düşman olan ve içlerine bir türlü sindiremeyen çevreler, milliyetçiliği küçümseme cüretine kapılmış halde gayri milli düşünerek, Milli benlik, milli birlik, milli ahlak, milli ekonomi, uygarlık ahlakı, milli duygu ile birlik ve beraberliğe zarar vermeye devam ediyorlar…