MİLLİYETÇİLİK her millet için vazgeçilmez bir ihtiyaçtır. Damarlarımızda dolaşan kan, akciğerlerimize çektiğimiz hava kadar ihtiyaçtır. Olmazsa olmaz bir ihtiyaçtır yani. Milliyetçiliğin en yalın tarifi, mensup olduğumuz milleti bütün değerleriyle sevmektir. Ama milliyetçiler için bu yeterli değildir.

Çünkü milliyetçilik aynı zamanda bir rehberliktir, öncülüktür, savunma refleksidir. Milliyetçiliği ağızdan yüreğe ulaştırmadan, gerçek anlamda milliyetçi olmaz. Lafla peynir gemisi yürümez. Lafla milliyetçilikte yapılmaz. Kahvehanede, kumarhanede, meyhanede ve bunlara benzer boşa zaman harcanan yerlerde milliyetçilik taslamayınız.

Çünkü milliyetçilik sevmektir. Kumarı, içkiyi, dedikoduyu sevmek değil, mensup olduğunuz milleti sevmek! O halde biz Türk olarak Türk milletini sevmek mecburiyetindeyiz. Milleti sevmeden milliyetçi olamazsınız. Milleti seviyorsanız da kim ne derse desin milliyetçisinizdir.

Ama bunu sözden eyleme dönüştürmek şartıyla. Kullandığınız her eşya için önce Türk malı olanlarını tercih ediyor ve evinizde Türk malı kullanabiliyorsanız, milliyetçiliğiniz sözden eyleme dönüşmüştür. Kısaca bu tavır, şuurlu bir milliyetçiliktir. Konuşurken, düşünürken ve yazarken beyninizden geçen, dilinize takılan kelimenin Türkçe olmasına özen gösteriyorsanız, şuurlu bir Türk milliyetçisinizdir.

Okuduğumuz kitapların yazarlarına dikkat ediyorsanız yani Türk yazarlarının eserlerini öncelikle okumaya çalışıyorsanız, dinlediğiniz musikide, çaldığınız sazda Türk mührü arıyorsanız da milliyetçiliği iliklerinize kadar yerleştirmişsiniz demektir. Milliyetçilik başka milletlere düşman olmayı gerektirmez. Nasıl ki, bulunduğunuz yerde kendi ailenizi daha çok sevmeniz komşulara düşman olmanızı gerektirmiyorsa, kendi milletinizi çok sevmek de başka milletlere mensup insanlara düşman olmanıza gerek yoktur. O insanları da Allah’ın bir emaneti olarak sevmek zorundasınız.

Türk milliyetçiliği böyle bir hassas insanlık anlayışını kabul etmeyi de gerektirir. Türk Milliyetçiliğini düşmanlık, ayırımcılık ve ırkçılık olarak göstermek isteyenlere rağmen Türk milliyetçilerinin bütün insanlara karşı, Yaradan’dan ötürü muhabbet beslemek gibi bir sorumlulukları vardır. Başka devletlere, iktidarlara, hanedanlara değil, yalnız insanlara karşı, insan oldukları için muhabbet beslemek gibi bir sorumluluğumuz vardır.

Türk milleti bu hasleti genlerine şifrelemiştir zaten. Her milletin dışladığı savunmasız mazlum ve masum insanlar, Türk milletinin sayesinde sığınacak yer bulmaktadır. Türk milliyetçileri, yüreklerini güneş gibi herkese açacaktır. Ama Türk ve Türklüğe karşı sinsi planlarla tuzak hazırlayanlara karşı uyanık ve birlik olmak zorundadırlar.

Milliyetçilik milleti sevmekle başlar ama orada durmaz. Sevdiğiniz milleti dünyanın en güçlü, en bilinen gelişmiş millet yapmak için yılmadan usanmadan çok çalışmak üzerinize farzdır. Farzdır, çünkü milliyetçilik iddiadır. Bir iddianız varsa onu hayata geçirmek için çalışmak zorundasınız ve bütün yapacaklarınızdan önce kendinizi yetiştireceksiniz.

Bilgi gücüyle donanmak her şeyin başındadır. Demek ki, dersiniz milliyetçilik ise ilk konu kendinizi yetiştirmek olmalıdır. Kendimizi yetiştirmek için de önce kendimizi öğreneceğiz. Kendisi milli düşünen çalışkan bir Türk evladı olarak yetişeceğiz. Bir Türk’ün başarısını ortaya koyan SİHA ve İHA’ nın ülkenin kaderini nasıl değiştirdiğini, Türk yurdu Karabağ’ı nasıl özgürleştirdiğini hep akılda tutacağız.

Biz Kimiz? Rahmetli Dündar Taşer bu sorunun cevabını vermiştir. Sakın “ O da kim?” demeyiniz. O zaman milliyetçilik iddianız havada kalmaya mahkûmdur. Önce onu tanıyınız, bilmiyorsanız, Bilenlerden öğreniniz! İkinci soru “Nereden geldik nereye gidiyoruz? ”dur. Bu sorunun cevabını da Ahmet Arvasi en ince ayrıntılarıyla anlatmıştır.

Sonuç olarak diyoruz ki, Türk milliyetçiliğini sözden eyleme döndürmeden Türk milliyetçisi olamayız. Onun için önce Türk’ün kıymet ölçülerini bilmek ve hazmetmek gibi bir sorumluluğumuz var. Gençler için çok önemli bir meseledir bu. Aksi takdirde kendi bildiklerinizi ve taktiklerinizi milliyetçilik diye başkalarına dayatmaya kalkarsanız, mahcup olmak şöyle dursun, kişiliğinizi kaybedersiniz.

Türk milletine, millî meselelerde ve mesleklerinde inançla imanla, usanmadan yılmadan çalışan, ülkesini muasır medeniyetler seviyesine ulaştırmayı hedefine koyan, vatanı için hudutta göz kırpmadan şehit olabilecek gençler lazımdır. Millete bir gençlik lazımdır. Öyle bir gençlik ki, temelinde cehalet, duvarlarında riya, tavanlarında dalkavukluk bulunmasın. Yaşasın tavır ve davranış milliyetçiliği.