Soru: Sayın hocam. Öncelikle vereceğiniz değerli bilgiler için şükranlarımı sunarım. Şu anda mübarek üç aylardayız. Biz de elimizden geldiğince ibadetimizi yapmaya çalışıyoruz. Doğru mu yapıyoruz; bilemiyoruz. Hocam, size göre üç aylarda hangi ibadetleri yapmalıyız ve nasıl yaşamalıyız. Saygılarımla. (Ahmet S. - Ankara)

Cevap

Peygamber efendimizin buyurduğu gibi üç aylar dediğimiz Receb, Şaban ve Ramazan ayları Cenab-ı Allah’ın kullarına en fazla rahmet ve merhamet ayları olarak belirtilmiştir.

Peygamberimiz(SAV), "Receb ayı Allah’ın ayıdır, Şaban ayı benim ayımdır, Ramazan ayı ise ümmetimin ayıdır" buyurarak Müslümanların en fazla yararlanması icap eden merhamet aylarıdır. Ashabı kiram peygamberimizin en fazla oruç tuttuğu ayın Şaban ayı olduğunu belirterek, "Biz zannederdik ki Allah Resulü gününü bir ay boyunca oruçlu geçirecek." Müslümanların bu üç ayları fırsat bilerek günlerini boşa geçirmemeleri en azından gece namazlarına devam etmeleri, şafak vaktinde kalkarak temiz bir abdest aldıktan sonra iki rekât namaz kılarak ellerini semaya açıp bağışlanmasını affedilmesini ve cennet cemalini istemesini bilmesidir. 

Bu mübarek aylarda Müslümanlar günlerini güçleri yettiğince oruçlu geçirmek, ibadetlerini noksansız yapmanın hazzına ulaşmakla, gücünün yettiği kadar fakir ve fukarayı gözetmek, ihtiyaç sahiplerine gücü oranında yardımda bulunmak, hiç elinden gelmiyorsa efendimizin buyurduğu (güzel söz sadakadır) müminlere güzel ve hikmetli nesihatlarda bulunması ve gönül kırmaması da ibadettir. 

Ayrıca; Bu ayların feyz ve bereketini yaşayarak, aile efradımıza çocuklarımıza hatırlatmamız, onlara söyleyeceğimiz güzel sözlerle gönüllerini kırmamak tatlı dille hitap etmek, merhametle muamele etmek gönül Kâbelerini yıkmamak hususunda daha dikkatli olmalıyız. 

Bu aylarda komşularımızla buluşmak onlarla güzel komşuluk ilişkilerini sağlamak hasatları ziyaret etmek cenazelerine katılmak dertlerine ortak olmak gerekir. Peygamberimiz (SAV) şöyle buyuruyor: "Cibriil Aleyhiselem bana komşu hakkında öyle bir nasihatlarda bulundu ki, ben komşu komşunun malına varis olacağını zannettim." 

Sakalını kes de münafıklara şirin görün diyemem!

Soru: Hocam saygılarımızı sunuyoruz. Oğlum Avrupa'da yaşıyor. Ancak Avrupa'da yaşamasına rağmen dini görevlerini eksiksiz yerine getirmeye çalışıyor. Ancak son olarak Türkiye'ye izinli olarak geldiğinde oldukça uzun bıraktığı sakalı dikkatimizi çekti. Kendisi de bu nedenle kendisine kötü gözle bakıldığını söylüyor. Ancak Peygamber efendimizin de sakalını kesmediğini ileri sürerek bu şekilde yaşayacağını belirtiyor. Artık cenneti düşündüğünü de söylüyor. Sizce ne yapmalı? Biz ne yapmayız? Sakalını kesmesi günah mı? İsmimi yayınlamazsanız sevinirim. Kendisi görürse kızabilir çünkü...

Cevap

Atalarımızın bir sözü vardır “ İnsanoğlu doğduğu yerde değil doyduğu yerdedir.” Bu kardeşimiz sanıyorum Avrupa’da helal rızık peşinde çalışan kardeşimiz. Ancak çalıştığı ortam kendisine Allah’a karşı olan kulluk vecibelerini yani namaz, oruç ve diğer ibadetleri yasaklıyorsa rızık Allah’ındır deyip orayı terk etmesi gerekir.

İnançlı insanlar, inandığı gibi yaşamalıdır. Bu kardeşimiz sakalından dolayı rahatsız ediliyorsa kendi inancı doğrultusunda yaşaması gerekir. Sakal bırakmak Peygamber efendimizin yüzlerce sünnetlerinden biridir. Sakal bırakmanın bir çok faydası olduğunu büyüklerimizden öğrendiğimiz gibi dini inancına uygun sakal bırakan kişi bazı haram ve şüpheli olan kötülüklerden de korunur.

Ben bu kardeşimize ve bunun gibi yaşayanlara "Sakalını kes de münafıklara daha şirin görün" diyemem. Ancak öğle bir hal oldu ki, "Ya seni öldüreceğim ya da sakalını kes" diye tehdit altına girerse yaşamak için sakalını kesebilir. Nitekim böyle bir hadise Hz. Ammar’a olmuştu, Peygamberimiz de "Eyt Ammar müşrikler sana gelip dininden dön derlerse geçici olarak evet de çünkü ben biliyorum ki senin Allah’a olan imanın uhud dağından daha büyüktür" demiştir.

Sakal bırakanın ailesinde yapacağı ise  sakal bırakan evladının dini inancına ve yaşam tarzına saygı duyarak evladına destek olması gerekir.