Muhalefetin gündemden düşürmediği “erken seçim erken seçim çağrısı” her gün aynı tekrar. Buna karşılık iktidarda olan, gücü elinde tutan milletin oylarıyla gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP lideri Bahçeli’de ısrarla, "Erken seçim yok, erken seçim yok seçimler 2023 Haziranında" olacak diyor.

Bu açıklamalara rağmen muhalefetin seçim olmayacağını bildikleri halde, başta Kılıçdaroğlu ve Akşener olmak üzere muhalefet "erken seçim de erken seçim..." diye yine tutturup gündemden düşürmüyorlar.

Garip olan muhalefetin Türkiye'yi erken seçime götürme gücü ve imkânı da yok. Seçim olmayacağını bile bile o zaman neden muhalefet erken seçim istiyor? Muhalefetin erken seçim çağrısı, Erdoğan'a ve Cumhur İttifakı'na karşı bir psikolojik harp stratejisi mi? Anlaşılan ABD merkezli bu strateji yürütülüyor.

Joe Biden'ın, "Erdoğan'ı, darbeyle değil, Türkiye'deki muhalefetle işbirliği yaparak devirmeliyiz" hedefine yönelik strateji devreye alındı. Bu hedefe ulaşmak için ülkemizde bir algı operasyonu yürütülüyor: "Cumhur ittifakı Türkiye'yi yönetemiyor. Ekonomi battı. Halk perişan. Bu yükü kimse taşıyamaz. Bu enkazın altından hiçbir iktidar kalkamaz. Ülkeye yazık. Türkiye çaresiz değil. Gidelim erken seçime, ülkeyi düze çıkaralım..." diyorlar da vatandaşa güven veren hiçbir alternatif çözüm önerileri de sunamıyorlar.

Kendilerinin de çok iyi bildikleri yalanları üreterek, bu algı için cepheye sürülen küreselci medyaya, etki ajanı gibi çalışan kalemlere, 5. Kol faaliyetlerinde yer aldığını herkesin tahmin edebileceği kalemlere bakınız, ısrarla aynı şeyleri söylüyor, yazıyorlar. Bu isimlerin ipliği pazara kaç defa çıktı, hiç birinde utanma arlanma yok...

Kılıçdaroğlu'nun rolünü oynadığı o kadar belli ki, "milletten kaçılır mı?" diye peşrev çekiyor. Bir de "vatandaş seni istiyorsa yine koltuğa gelirsin" demez mi? Kendisini millet dokuz defa istemedi ama yine o koltuğu kimseye bırakmıyor. Sırtı yerden kalkmayan Kılıçdaroğlu, yirmi yıldır yenildiği Cumhurbaşkanına yol gösteriyor.

Bunu, halkın ezici çoğunluk oyu ile seçilmiş Cumhurbaşkanına söylüyor. Buna pişkinliğin daniskası demezler mi? Muhalefet kendi adına bir orkestra gibi ortak aynı dilden konuşuyor.

Vatandaşın istemediğini onlar söylüyor. Akşener söylüyor, Karamollaoğlu, Davutoğlu, Babacan söylüyor. Bunların vatandaş nezdinde kendilerini çoktan ele verdiklerinden haberdar değiller.

Açık açık HDP’ye bakanlık vaadiniz, sizlerin kaç kıratlık olduğunuzu cümle âleme gösterdi. Parti başkanları Akşener ve Karamollaoğlu, Cumhurbaşkanı yardımcılığına, Babacan ve Davutoğlu bakanlığa çoktan razı oldular.

Birkaç yakınları için de milletvekili kontenjanı alırlarsa, bütün dertler bitecek! Türkiye birden kurtuluverecek!.. Hep birlikte Türkiye yönetilemiyor algısı oluşturmaktır. Hatırlayınız bütün darbelerin gerekçesi için bu algı oluşturulmuştur.

15 Temmuz hain FETÖ darbe girişimi başarılı olsaydı yine, "Erdoğan Türkiye'yi yönetemiyordu" diyeceklerdi. Birlikte hareket eden muhalefet, aslında kendi perişanlığını, Erdoğan'a ve Cumhur İttifakı'na saldırarak örtbas etmeye, gündemi değiştirmeye çabalıyor. Her girdiği seçimde başarısız olup, 9 seçim kaybetmiş Kılıçdaroğlu bir umut olabilir mi?

Genel Müdür olduğu kuruma umut olamayan Türkiye’ye umut olabilir mi? İhtimal dâhilinde olsaydı, tarihlerinde en yüksek oyu alan Muharrem İnce ayrılıp parti kurabilir miydi? Akşener'i parlatıyorlar.

İnsaf edilsin Akşener'i, Türkiye'yi yönetecek lider diye ciddiye alan, buna samimiyetle inanan var mı? Asil Türk milletinin oylarıyla seçilmiş Cumhurbaşkanını katil bir devletin başkanıyla kıyaslayan birini bu millet ciddiye alır mı?

İktidarı teslim eder mi? Muhalefetin tek fikir oldukları ortak nokta, Erdoğan düşmanlığı. Erdoğan gitsin de ne olursa olsun diyorlar. Milli değerleri korumayı, makul olmayı, mantıklı düşünmeyi kaybetmişler.

Muhalefetin oy oranları artmıyor düşüyor, CHP içten içe yanıyor. İYİ Parti her gün duyulan istifalarla bitiyor. Akşener'in Rize'de sergilediği kışkırtma, tükenmişliğin çırpınışı değil mi? Ak Partiden ayrılan Davutoğlu ve Babacan'ı, "kalıbının adamı" olarak görenler var mı? Babacan Ak Parti için son günlerde “Bunların zihniyeti böyle... Bu zihniyetten ancak böyle şeyler çıkar... Temel sorun bu zihniyettir...” diyor.

Bunu söyleyen O Ali Babacan ki, AK Parti’nin yıllar süren iktidarı boyunca hep bakandı. Bu söylemler tam bir siyasi ilkesizliktir. Emperyalistlerin ve içerdeki işbirlikçilerinin asıl meseleleri erken seçim çağrısı yaparak bir oyunun içinde olmaları, açıkça söyleyemedikleri ise; Türkiye’nin istikrarını bozmak, Suriye'nin Kuzeyinde, Kuzey Irak'ta, Azerbaycan'da, Libya'da, Doğu Akdeniz'de, Kıbrıs'ta, "ben varım" diyen Türkiye'ye bedel ödetmek isteyenler, muhalefeti kaşıyorlar, kışkırtıyorlar. Onları paravan olarak kullanıyorlar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan neredeyse her gün büyük bir hizmeti eseri devreye sokuyor. Savunma sanayideki gücümüz ve yeni teknolojilerimiz dünya gündeminden hiç düşmüyor.

En son doğalgaz müjdesi dünya basınında çok geniş yer aldı. Muhalefet hasedinden çatlıyor. Taksim Camisine, Çamlıca tepesindeki kirliliği kaldıran muhteşem kuleye bile laf ettiler.

Barajlar yükseliyor, köprüler kuruluyor. Yollar hizmete açılıyor, SİHA-İHA almak için kimler kimler sıraya giriyor. Avrupa bu teknoloji bizde yok açıklamaları yapıyor ama muhalefetin gözü kulağı dışarda olduğundan göremiyorlar. Görmüyorlar. Milli değerlerini küçümsemeye çalışıyorlar!

Tüm muhalefet bileşenlerinin toplam oyu bile AK Parti oyuna yaklaşamadığı halde, bu milli gelişmelerin hiçbirini görmeyip sokak ağzı ile manşetler atan muhalif gazetelerin çirkefliği mi Türkiye'yi erken seçime götürecek? Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın her fırsatta ifade ettiği 2023'e planlanmış hizmetler, büyük ve güçlü Türkiye’nin ayak sesleri giderek daha yakından ve güçlü olarak gelmeye başladı.

Türk milleti hem ahlaklı, hem de iradeli bir millettir. Milli ve manevi değerlere ferdiyete değer veren ahlaklı şahsiyetlere saygı gösterir, millî düşünen feraseti yüksek millet en doğru kararı sandıkta verir. Milletin sevindiğine sevinemeyen, Türkiye'ye bir faydası olmayan, 9 seçim kaybetmiş SSK batırmış Kılıçdaroğlu’mu seçime götürecek?