İNSAN, böyle maçları, böyle futbol anlayışının doğurduğu bu skorları nasıl yorumlayacağını da bilemiyor...
Galatasaray, taktiksel hiçbir farklılık sergileyemediği, planlanmış bir olgun atak yaratamadığı, sadece kişisel yeteneklere dayalı sıradan, anlamsız, kaliteden uzak, "harala gürele" bir futbol anlayışıyla geldiği sahada yine istediğini aldı... Peki izleyen bundan keyif aldı mı?.. Orası tartışılır...
 
Oysa, "kişisel beceriye" bel bağlamanın, aslında "kişisel bir hata" ile rakibe skor üstünlüğü verdiği maçta, Galatasaray, bu deformasyonunu düzeltme gereği bile duymadı... Hoş saha kenarında bunu yapacak bir "akıl kıvraklığı" da görünmüyordu...
Zaten haftalardır söylediğimi tekrarlayacağım... Fatih Terim'in bu takıma herhangi bir dokunuşuna tanıklık edemedik, edemiyoruz da...
 
Hiçbir taktik varyasyon geliştirmeden "nasıl olsa kazanırız" düşüncesini bir "teknik adam dehası" olarak önümüze sürmesinden de ben sıkıldım açıkçası...
4 golün sığdığı ilk yarıda tartışılacak tek şey, penaltı kararı ve bunun getirdiği 2. sarı karttan Kayseri'nin 10 kişiye eksilmesiydi...
 
Top ele mi çarptı, yoksa Lopes kafasının arkasında kalan ve görmediği topla oynayan bir illüzyonist miydi, lütfen buna siz karar verin... "11'e 11" dengesini, Galatasaray kadar hakem Arda Kardeşler de sevmiyormuş anlaşılan... İkinci yarıdaysa "11'e 10 tablosu"nun tüm renkleri sahadaydı..
 
Kayseri'nin ise, 10 kişi kalana kadar bir oyun anlayışı, bir taktiksel planı vardı açıkçası... Topu rakibe bırakan, ani ataklarla skor kovalayan bir deplasman takımı olarak göründüler... Öne geçmeleri, ve kaçırdıkları sayısız net fırsatlar, onlara gereken şeyin ise, daha fazla "özgüven" olduğunu gösterdi...
 
Galatasaray'ın dün akşam verdiği net bir mesaj vardı... Bu anlayış, bu mantalite eksikliği, bu kenar yönetimi ile şampiyonluk için gerekli donanım ne yazık ki yok... Bu yokluğun bir şampiyonluk doğurması ise, hayalden öte bir şey değil gibi...
Galatasaray'ın dün akşamki tablosuna en fazla sevinen ve umutlarını büyüten ise, Başakşehir olmuştur inanın.