NATO Londra zirvesi, ittifakın devlet başkanlarının katılımıyla başladı. Zirvenin gündemi, günler öncesinde Macron’ın ‘NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti’ açıklamasıyla başlamıştı.

Macron’un bu çıkışını; NATO genel sekreteri, Almanya, Polonya ve Türkiye devlet başkanları açık bir şekilde eleştirmişti.

Macron yaptığı çıkışla, görünürde Türkiye’yi hedef alıyorsa da arka planda ABD’nin Ortadoğu ve Afrika’da Fransa menfaatlerini göz ardı etmesini eleştiriyor. Nihayetinde de iç politika açısından da Milliyetçi Fransa toplumunu etkilemeye çalışıyordu.

Macron, geçen yıl başlayan ve dur durak bilmeyen ‘Sarı Yelekliler’ adı verilen ABD destekli protesto gösterilerinden sonra ciddi bir prestij kaybetmiş. Üstüne Fransa ekonomisinin yaşadığı resesyon ve işçi hakları üzerinden beklentilerin karşılanmaması, yeni seçilen Macron’un popülaritesine ciddi bir darbe vurmuştu.

Bu olaydan sonra Macron, G-20 Arjantin zirvesinde Suudi Arabistan Veliaht prensi Selman’la, G-7 Fransa ve G-20 Japonya zirvelerinde Brezilya Cumhurbaşkanı Bolsonaro ve ABD başkanı Trump’la, son olarak NATO’nun İngiltere toplantısında Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ile girdiği polemiklerle aslında ‘popülist milliyetçi’ bir siyaset izledi. Macron, Fransa’nın ‘dış işleri’nin korumaktan daha çok kendi itibarını popülist milliyetçilik üzerinden onarmaya çalıştı. Bu yüzden de sürekli olarak yabancı bir devlet adamıyla polemiğe girmekten kendisini alamadı.

Elbette NATO Londra toplantısının tek konusu Macron’un polemikleri olmadı. Macron’un Trump karşısında Mr.Bean’ın repliklerini andıran tavarlar, endişe ve gerginliğinin geldiği noktayı gösteriyor. Aslında NATO Londra zirvesinin tek gündemi gerçekten de ‘Macron’du.

Ancak ‘NATO’nun gündemi Macron değildi. NATO’nun gündemi Türkiye’nin Kuzey Suriye operasyonu,NATO’nun faaliyet alanını Güney Asya’ya kadar genişletmesi, PKK/YPG terör örgütünün Avrupa başkentlerindeki statüsü, Türkiye’nin bloke ettiği Baltık denizindeki tatbikat ve üye devletlerin bütçelerine yük getiren askeri maliyetlerdi.

ABD/NATO, Avrupa’da Rusya ile savaşa hazırlık için büyük bir tatbikat yapacak. 20.000 asker, 70 gemi, 150 uçak ve 10.000 aracın katılacağı Doğu Avrupa’da bir savaş oyunu/tatbikat gerçekleştirmek istiyor. Ancak bu tatbikatın getireceği maliyeti Avrupa istemediği gibi; ABD’nin Rusya ile geliştirilmek istenen askeri yakınlaşmanın bir engelleyicisi olarak görüyor.

Macron, aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türkiye’yi, YPG ve Suriye meseleleri üzerinden eleştirirken arka planda ABD’den Fransa’nın Rusya ile askeri, Çin ile ekonomi ve İran’la enerji temelinde ilişkilerini hem geliştirmek, hem de engellenmesini istemiyor.

Özetle ABD’ye ‘düş yakamdan’ diyor.

Elbette Macron, Türkiye ile Suriye ve Libya’da karşı karşıya...

Libya’da Hafter’i destekleyerek, Suriye’de YPG/PKK’yı muhatap alarak, yeterince Türkiye’ye ayak bağı olmaya devam ediyor. Ancak ABD’nin Fransa’ya verdiği tahribatla ölçülebilir gibi değil.

Sadece ‘Sarı Yelek’ gösterileri bile Macron’un centilmen, nazik,romantik, anlayışlı ‘gösterilen’, klasik ‘Fransız erkek’ formundan çıkarak; Trump’a karşı ‘Maço’ olmak için, Mr Bean repliklerinin ortasında kendisini bulacak kadar ‘komik’ duruma düşmesi, Mr Macron Bean’ın durumunu gösteriyor bile...

Dolayısıyla Macron’un NATO ve Türkiye çıkışı, aslında ABD’ye olan bir tepkinin dışa vurumu olarak gözüküyor. Uluslararası toplantılarda ‘Macron Show’ların tek gayesi ise; Milliyetçi Popülist bir hava yakalayarak, Fransa iç kamuoyunu etkilemek istiyor.

Bazen kontrolden çıkarak Mr. Bean gibi kendisini karikatürize etmesi, Macron’un içine düştü haleti ruhiyenin ‘kontrol edilemez’ bir çıktısı olarak okunabilir.