Hablullah "Allah'ın ipi"

Cenâb-ı Hak, Hz. Peygamber'e bir takım emirler vermekle, Ehl-i Kitaba karşı tavrını koymasını istemekte ve onlara cevap vermesini emir buyurmaktadır. "Hep birlikte Allah'ın ipine Kur'an'a, İslâm'a sımsıkı yapışın, parçalanmayın" (Âl-i İmrân, 3/103) buyurmaktadır. Bu âyetten açıkça anlaşılmaktadır ki, "hablullah'tan kasıt Kur'ân ve onun, getirdiği din olan İslâm'dır. İnsanlar ancak Kur'ân'a ve İslâm'a sımsıkı sarıldıkları takdirde parçalanmaktan uzak durabilirler.''

Müfessirler görüşlerini delil olarak şu hadîsleri zikrederler:

1- Zeyd b Erkâm'dan gelen bir rivâyete göre Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurdu: "Dikkat edin, ben sizin aranızda iki ağır yük bırakıyorum. Bunların biri Allah'ın kitâbdır. O, Allah'ın ipidir. Her kim ona tâbi olur sa doğru yolda ve kim de onu terkederse dalâlette sapıklıkta olur." (Müslim)

2- Peygamberimiz (s.a.v) Kur'ân hakkında; "Bu Kur'an hablullahtır, nurdur ve faydalı bir şifadır. Kendisine yapışanı korur; ona uyanı kurtuluşa götürür" buyurmuştur. (Fezailü'l-Kur'an)

3- Diğer bir rivâyette de yine Kur'ân-ı Kerîm'in Allah'ın ipi olduğu vurgulanarak şöyle denilmektedir: "Allah'ın kitâbı Kur'ân gökten yere uzatılmış bir iptir, yani hablullahtır" (Ahmed b.Hanbel) Zemahşerî, âyetin anlamını, "Allah'a güveniniz de ve O'ndan yardım isteğinizde bir olunuz, ayrılıp dağılmayınız, Allah'ın kullarına olan ahdine sarılmada bir olunuz, ki, bu ahd iman ve tâattir" şeklinde tefsir eder Veya Hz. Peygamber, "Kur'ân, Allah'ın sağlam bir bağıdır," dediği için buradaki habl'den maksat "Allah'ın kitabıdır, yani; ''Kur'an dır." (Zemahşerî)

****

Böl parçala yut...

Bu bir İngiliz oyunudur. Önce böler, sonra parçalar, sonrada yutar. Nitekimde öyle oldu. Hain Şerif Hüseyi'nin ihanetini fırsat bilen İngiliz, önce Araplarla birleşti. Osmanlıyı Hicaz bölgesinden çıkardı, Arapları parça parça böldü ve daha sonrada Yahudileri Filistine yerleştirdi.

Arapların parçalanmasını fırsat bilen Yahudiler, savaşlar açarak, topraklarını dahada genişletti. Bittimi...?

Hayır. Filistinliyide ikiye böldü.

''El-Fetih ve Hamas.''

Bu iki kafasızlar kendilerini müslüman ilan ederler ama, Kur'an'ın emirlerine bakmazlar. Kur'an-ı Azimüşşan; ''Sakın ayrılmayın'' buyuruyor. Bu ayrılmalar da İsrailin işine geliyor.

Müslümanlar, birleşmek zorundadırlar. Müslümanlar Efendimizin devrinde bölünmüş olsalardı İslamiyet, bu ulvi yükselişe ulaşamazdı. Büyük ecdadım Al-i Osmani Devleti, yaptığı fütuhatlarda asla halka zulmetmemiştir. Allah'ın adaletini, Hz. Peygamberi yüce ahlakını götürmüştür. Ayırım yapmamıştır. Bunun içinde Viyana duvarlarına kadar Türkün Bayrağını dalgalandırmıştır.

Arnavut koşum var.

Dinine ibadetine samimi bağlı bir insan. Kendisine sordum: ''O kadar ihlaslısın ki, bu islam ihlasını nereden aldın?'' dedim. Arnavut komşu, içini çekti ve şöyle dedi:

''Osmanlı evlat Osmanlı...Eyy...!onlar bir başka idiler. Ahlak ve fazilet sahipleri idiler''.

Bir hikayesinide şöyle anlattı: ''Askerlik görevimi yaparken; Gavurların karavanasından yemiyordum. Çünkü onlar domuz eti yiyorlar. Durumu sezen komutan, beni yanına çağırdı ve bu yemekten yiyeceksin'' dedi. Ben o esnada fişeği tüfeğin ağzına verdim ve komutana, al bu tüfeği beni vur. Ben Müslüma'nım asla domuz eti yemem, deyince komutan, ihlasımı anladı ve beni tebrik etti, diyor.

İşte ihlas, işte samimiyet...

El-Fetih ve Hamas birleşmedikleri ve barışmadıkları sürece çapalar nereye ulaşır bilemem.