Çalarlar çırparlar.
Devleti iyi yönetemezler.
Bunlar bizim konumuz değil.
Birincisi vicdani bir konudur.
İkincisi ahlaki bir konudur.
Üçüncüsü ise Allahlık günah konusudur.
Siyasetçiler bu konuları iktidar olarak muhalefet olarak gündeme getirirler.
Belgelerler,
Eleştirirler.
Havanda su döverler birbirlerini yerler.
Bunlar da bizim dışımızdadır.
Ama bir eleştiri yaparken de biraz dürüst, biraz da
Realist olmakta yarar var.
Sayın Kılıçdaroğlu, geçen Salı konuşmasında esti gürledi.
Ne yalan söyleyeyim güzel şeyler de söyledi.
Onu dinleyen;
“Bu adam iktidara gelirse görüntü olarak,
Her şeyi elindeki sihirli asa ile değiştirecek” der.
Peki,
Durum gerçekten öyle mi?
Bence değil.
Dünyada yükselen enflasyon, faiz artışları,
Besin tedarik zincirinin kırılması,
Savaşlar,

Atom bombası söylemlerin havada uçuşması,
Tatbikatlar.
Bu görüntüler dünyanın pek öyle iyiye doğru gitmediğinin delili gibi.
Ama siyasetçiyiz.
Siyasetin bir tarifi de yalan söyleme sanatıdır.
Kılıçdaroğlu'nun iddialarını dinledik.
Esti gürledi.
Ama bir şeyi unuttu…
Partisinin iki belediyesindeki ORGANİZE hırsızlıkları.
Adamlar öyle bir teşkilat kurmuşlar ki.
Akıllara zarar.
Bankada rüşvet paralarının toplandığı,
Sonrasında paylaşıldığı hesaplar bile var.
Beklerdik ki!
Bay Kılıçdaroğlu bu arkadaşlara da bir dokundursun.
Partiden atarım desin.
Başkanları, başkan yardımcılarını yakarım desin.
Ne gezer…
Görmedi, duymadı, düşünmedi bile.
Özetle senin hırsızın kötüdür, benimki iyidir demeye getirdi.
Hal böyle olunca da adama;
“Önce kendi önünü temizle sonra HARAMİLERE dokundurma hakkını
Kendinde gör” derler.