Türk Milliyetçiliği denince akla ilk gelen, “Ülkücü ve Ülkücülüktür.” Ülkücüler düzenli, tertipli, disiplinli hiyerarşik ilişkilerle birbirine bağlayan, Vatan ve Millete bağlılık duygusudur. Vatana sevgisi Türk milliyetçilerinde yüksek düzeydedir.

Ortadoğu Gazetesi'nin isim babası, Ülkücü hareketin karizmatik lideri Merhum Alparslan Türkeş gerçek bir devlet adamı olarak, her zaman, “önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben” anlayışıyla, ülkü ve idealini ortaya koymuştur.

Milletimizin tüm sorunlarının, maddi ve manevi kalkınma ile mümkün olacağını, bunun gerçekleşmesi için fikirlerini milli doktrin 9 ışıkta ortaya koymuş, Türkiye’yi inşa edecek kendi vizyonunu açıklamıştır. Türk milletinin büyük ve şanlı mazisine layık bir istikbal meydana getirme davası olarak ifade ettiği, milliyetçilik davasını, Türklük gurur şuuru, İslam ahlakı ve faziletine dayandırmıştır.

Ülkücüler 1980 öncesi ülkenin bütünlüğü ve devlete karşı saldırılara sol hareket ile girdiği çatışmalarda devleti koruyan görevi üstlendi, ülkücü hareket devletinin yanında komünizme karşı mücadele verdi. 70’ li yıllar gelir dağılımı adaletsizliğinin, yoksulluğun ve kapitalist sömürünün giderek arttığı bir dönemdi.

“Üçüncü yol ve Dokuz ışık” başlığı altında ekonomik ve sosyal toplumsal düzen talebi ile sesini yükselten ülkücü hareket, hem devleti komünizme karşı korurken hem de “Milli Devlet” ideallerini gerçekleştirme misyonuna sahip güçtü. 12 Eylül 1980 sonrası ülkücülerin lideri tutuklandı, binlerce ülkücü cezaevine düşürüldü.

Ülkücü harekete darbe vurularak örgütsel yapısı dağıtıldı. Ülkücüler, devleti ve devletin ilkelerini her zaman kendi çıkarları üzerinde tutan bir hareket olarak tanımlanıyordu. 12 Eylül tüm gücüyle, Devleti canı ve kanları pahasına koruyan ülkücülerin üzerine çöktü.

Darbe zihniyeti

Komünizmle mücadelede çok sayıda genç fidan hayatının baharında sol kurşunlarınca toprağa düşmüş olmasına rağmen, cuntacılar ülkücüleri ‘devrimciler’ le aynı işkencelere birlikte tabi tuttu. Emperyalistlerin karıştırdığı ülke gençliği, işkence tezgâhlarında barıştırılıyordu.

Tutuklanan ülkücülerin cezaevinde kaleme aldıkları yazıları, yaşadıkları işkence eziyeti ve vatan sevdalılarının ne duruma düşürüldüklerini yayınlıyordu.

Cezaevinden dışarı taşan bu yazı ve görüşler ülkücülerin içlerini sızlatıyordu. Bu işkenceye rağmen hiçbir ülkücü vatana millete kırgınlık duymuyordu. 12 Eylül sonrası baskı zulüm ve işkenceci sıkıyönetim, Türk toplumsal ve siyaset hayatında çok güçlü etkiler bıraktı.

Darbe sonrası gençleri siyasetsizleştirme, milli duygu ve değerlerinden uzaklaştırma ve kimliksizleştirme süreci başlatıldı.

Ancak, ülkücüler kimliklerini ve kendi ideolojilerini, kendi düşünce yapısındaki siyasi mücadelesini hiç terk etmeyerek, devletine milletine bağlı kalarak sadakatini her zaman en üst seviyede gösterdi. Kendilerine yapılanla önce vatan diyerek, devletine ve milletine küsmemiş, ülkesine karşı sorumluluklarından, vatan sevgisinden asla vazgeçmemiştir.

Cumhur İttifakı

Ülkücü hareket, 15 Temmuz gecesi ve sonrasında da hain darbeye karşı ülkücü kimliğinin temel yapı taşı olan, önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben idealini ortaya koymuştur. Ülkenin ülkücü düşünen vatan sevdalıları, tüm aykırı duruş ve düşünceleri bir tarafa bırakarak, “mevzu vatansa” gerisi teferruattır diyerek, iktidar partisinin ve milletinin yanında yer alarak, devletin varlığına yönelen hain darbeye karşı, asil vatansever duruşunu sergilemiştir.

Darbe gecesi sokağa çıkanlar, Türk İslam ahlaklı, vatansever halkla birlikte, inançlı ve imanlı Türk milliyetçileriydi. Devletine karşı saldırıya, kanları ve canları pahasına sahip çıkıp şehit ve gazi oldular.

Darbe gecesi bir kısım elit kalabalık ise darbe oluyor kaygısıyla, ülkesinin ve kendisinin bağımsızlık ve özgürlük kaygısından uzak, mandacı zihniyetle petrol istasyonları ve marketlere saldırırken, ülkücüler devletinin bağımsızlığı ve özgürlüğü için darbecilerin karşısında devletinin ve milletinin yanında yer almayı tereddütsüz tercih ettiler.

Bu darbe sonucu oluşan Cumhur ittifakıyla, Türkiye’de hem siyasi istikrarı güven altına alacak hem de iç ve dış komplolara karşı ortak bir bilinci devreye sokacak, bir milli ve yerli ittifak gerçekleşti.

Genel Başkan Bahçeli İl Başkanları toplantısında Cumhur İttifakının tarifini, “Cumhur İttifakı, Türkiye’dir. Cumhur İttifakı, Türk milletidir. Cumhur İttifakı, Milli Mücadele’dir.

Cumhur İttifakı zulme hasım, mazluma hısımdır. Cumhur İttifakı tarlasında çiftçi, tezgahında işçi, dairesinde memur, kalan ömründe emekli, dükkanında esnaf, fabrikasında iş adamı, sınırda Mehmetçik, sokakta bekçi ve polistir.” sözleriyle tanımlamıştı.

İttifak, vatan sevdalılarını vatana ve milletine yönelik tehditlere karşı durma idealinde birleştirdi. Görünen o ki hem MHP hem de AK Parti bu ilkeli duruşlarında kararlı.