Köpeklerin salgıları üzerine yapılan bir araştırma sonrası elde edilen sonuçlar, döneminin yenilmez denilen Alman tanklarını perişan etmek için kullanılıp, koca bir savaşın seyrini değiştirebilir mi? Deneyin sahibi İvan Pavlov. Fizyolojipsikoloji alanındaki çalışmaları ve ‘Pavlov’un Köpeği’ olarak bilinen ünlü deneyi ile tanınıyor.

Pavlov, öncelikli olarak sindirim sistemi üzerine - Nobel Ödülü’nü de almasını sağlayan araştırmalar yapıyordu. Deney amaçlı kullandığı köpeklerin midesini kesip, bir hortum yardımıyla bu salgıları alıyordu. Mide ve tükürük salgılarının nasıl olduğunu ve nelerden meydana geldiğini anlamaya çalıştığı dönemde, köpeğin henüz eti görmeden deneyi yapan kişinin ayak seslerini duyduğunda da aynı güçte salya salgılaması, Pavlov’un dikkatini çekti. Bu gözlemden sonra Pavlov, köpeklerin niçin yiyecek verilmeden önce salya salgıladıkları sorusunun üzerine gitti ve araştırmalarını bu yöne kaydırdı. ‘Normal olarak bir köpekte, yiyecek ağza konunca salyanın akması doğal bir tepkidir.

Ancak salya, yiyeceği veren kişi görüldüğünde de akmaya başlarsa bir durum var demektir’ diye düşündü. Pavlov, yaptığı bu gözlemlerinden sonra, aç bir köpeği ses geçirmeyen bir odaya yerleştirdi. Deneye başlamadan önce, bir şekilde köpeğin salyasının ağzından dışarı çıkmasını sağladı ve daha sonra çıkan salya miktarını da kayıt altına aldı. Deneye geçildiğinde ise koşulsuz şartlanmanın oluşabilmesi için köpeğe yiyecek vermeden sadece zili çalmaya başladı. Başlangıçta, normal olarak köpek herhangi bir salya tepkisi göstermedi. Pavlov daha sonra zil sesinin hemen arkasından köpeğe et parçaları vermeye, doğal olarak da köpek salya akıtmaya başladı. İvan Pavlov’un yaptığı deneyler ve elde ettiği sonuçlar, dönemin Sovyet hükümetinin de ilgisini çekmişti.

Etrafımız Pavlov’un köpekleriyle dolu

II. Dünya Savaşı sırasında Almanlarla girilen mücadelede oldukça zor durumda olan Sovyetler, Hitler tanklarına karşı önlem alamıyor, teçhizat bakımından düşmanın çok gerisinde kalıyordu. Alman tanklarının ilerleyişini durdurmak zorunda olan Sovyetler, hiç beklenmedik bir kişiden, İvan Pavlov’dan yardım istedi. Pavlov,10 gün aç bıraktığı köpek ordusunu kafeslerinden dışarıya saldı.

Köpekler de açlığın getirdiği saldırganlıkla, yemek aradı. Fakat hiçbir şey bulamadılar. Köpekler, artık tamamen bitkin düşmüş ve açlıktan ne yapacaklarını bilemez haldeydiler. Pavlov, planın ikinci adımına geçti. Açık alana tanklar getirildi. Fakat bunlar normal tanklar değildi, altlarında et saklıydı. Açlıktan artık perişan olan köpekler de hemen bu tanklara koştular ve eti buldular. Karınları doyan köpekler için tekrar açlık günleri başlayacaktı. Bundan sonra köpekler her açık alana salındıklarında, tankın altında et olsun ya da olmasın tanklara koşmaya başladı.

Kısacası, şartlanma olayı gerçekleşmişti. Sıra artık planın son aşamasındaydı. Günlerce aç bırakılan köpekler, bu defa savaş alanına bırakıldı. Üzerlerine bombalar bağlanarak. Savaş alanında tankları gören köpekler yemek bulma umuduyla, doğruca Alman tanklarına doğru koşuyor ve tankın altına girdiklerinde ise Ruslar tarafından patlatılıyordu. İşte bu strateji, savaşın sonucunu değiştirdi. Bunları niye mi yazdım? Türkiye’nin etrafına bir bakın her taraf Pavlovun köpekleriyle dolu. Salyalarını akıtarak bize saldırmanın yollarını arıyorlar. Barış Pınarı Harekatı, dostu-düşmanı belli etti. İsrail’in gölgesinden dahi korkan,Suudi Arabistan ve Filistin’in de yer aldığı Arap Birliği bile bebek katili PKK-YPG’li teröristlere yönelik Barış Pınarı Harekatı’nı ‘işgal’ olarak tanımladı ve kınadı. Şimdi de diplomatik başarıyı hazmedemeyenler harekete geçti.Yazıklar olsun.