"İMRALI açılımı" da tamamlanıyor. Bebek katili Öcalan, yeni cezaevine naklediliyor. 8 komşusu da İmralı'da olacak.

Artık eli kulağında. Öcalan'ın 'tecrit' diye ifade ettiği koşullar değişiyor.Yargının telefonlarını dinleten Adalet Bakanlığı, İmralı Cezaevi'nde görev yapan ve çoğunluğu Özel Harekâtçı polislerden oluşan infaz koruma memurlarını da değiştirdi. Özel Harekâtçılar'ın yerine özel eğitimli infaz koruma memurları görevlendirildi.

Jakuzi, spor salonu, spor tesisi vb olanaklar unutulmuş. Fakat bunlar da yakında sağlanır eminiz. Bir de dinlenmeyecek telefon santrali...

''Açılım mı, saçılım mı? Cezaevi mi, malikane mi'' diye sormak geliyor içimden.

Ne kadar merhametlisiniz. ''İnsan hakkı'' diye katillerin başı teröriste özel hapishane yapıldı.

Terör örgütü PKK, Abdullah Öcalan ve bir grup arkadaşı tarafından, 27 Kasım 1978'de Diyarbakır'ın Lice ilçesine bağlı Fis Köyü'nde kuruldu. Amaç, Türkiye Cumhuriyeti'nin hakimiyeti altındaki topraklardan bir bölümünü ayırarak, yerine Marksist-Leninist temellere dayalı Kürt devleti kurmaktı.

Öcalan, 1979 yılında Suriye'ye geçti ve Şam yönetiminin himayesine girdi. Kanlı eylemlerini buradan sevk ve idare etti, erinden generaline, köylüsünden öğretmenine, sivil-asker 35 binin üzerinde kişinin katline, şehit olmasına sebep oldu. Türkiye'yi kana boğdu.

Bölgenin en güçlü ordusuna sahip Türkiye, Suriye'nin PKK ve Abdullah Öcalan'a verdiği doğrudan desteğe tam 19 yıl sessiz kaldı. Diplomatik görüşmelerle, gidip-gelen heyetlerle sorunun çözümüne çalışıldı. Ancak hiç bir netice alınamadı. Teröristler, bugün K. Irak'ta olduğu gibi Suriye'den girip eylem yapıyor, sıkışınca tekrar Suriye'ye dönüyorlardı.

HER ŞEYİ DEĞİŞTİREN KONUŞMA...

16 Eylül 1998 günü sahne birden bire değişti. İlk tepki, "Suriye'ye karşı sabrımız kalmadı. Türkiye, beklediği karşılığı alamazsa, her türlü tedbiri almaya hak kazanacaktır'' şeklinde dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla Ateş'ten geldi. Suriye, mesajı almış, bu sefer ''Öcalan Suriye'de değil. İsterseniz kendiniz gelin bakın" şeklinde cevap vermemişti. Bir süre sonra da Öcalan'ı topraklarından çıkardı.

Ondan sonrası malûm... Bir müddet köşe kapmaca, Kenya operasyonu ve Öcalan'ın Türkiye'ye getirilişi.

Öcalan'ı Türkiye'ye teslim eden Amerika'nın şartı açıktı:''Operasyonu Amerikan ve Türk ekipleri gerçekleştirecek. Ancak ne olursa olsun Abdullah Öcalan Türkiye'ye sağ olarak getirilecek, mahkemede adil olarak yargılanacak ve öldürülmeyecekti."

Asrın gizli servis operasyonu işte bu sözlerle başlamış oluyordu. İki gizli servis arasında hemen oracıkta bir kâğıt üzerinde basit bir protokol yapıldı. Takvimler 5 Şubat 1999 gününü gösterdiğinde hazırlanan yedi kişilik ekibe uzun menzilli bir uçak aranmaya başlandı. Uçak hiç yakıt almadan uzun uçuş yapabilmeliydi. Hızlı olmalıydı. İşadamı Cavit Çağlar'a ait jet uçağının aranan niteliklerde olduğu saptandı. MİT müsteşarı, Çağlar'ı aradı. Kendisinin çıkacağı bir yurtdışı gezi için uçağı kiralamak istediklerini söyledi. Çağlar, bunu memnuniyetle karşıladı. Bilinen operasyonun ardından Öcalan'ı taşıyan uçak Türkiye hava sahasına girdiğinde (16 Şubat 1999) saat 02.00 sularıydı. Liderler heyecanlıydı. Ayrıntıları istediler. Operasyonun başarıldığı ve uçağın Türk hava sahasında olduğu liderlere tek tek anlatıldı.

Olağanüstü uçuş İstanbul Atatürk Havalimanı'nda sona erdi. Saat 03.30 sularıydı. MİT'in işi İstanbul'da sona erdi.Ondan sorası malûm. Başbakan Bülent Ecevit'in açıklaması, zafer işaretleri ve yargılama safhası.

Yaşanan son gelişmeler, 'Öcalan'ın Suriye'den çıkarılması acaba yeni bir stratejinin, PKK'nın siyasallaştırılması ve legalize edilmesi hareketinin başlangıç noktası mı?" sualini akla getiriyor.

Suriye'de öldürülme korkusu içinde yaşayan Öcalan'ın şimdi herşeyi elinde bulundurması, dağdaki ve şehirdeki eşkıyaya emirler göndermesi, hükümete istekler sunması, her isteğinin anında yerine getirilmesi ve yaşanan son olaylara bakınca da ''İmralı, Suriye'den beter oldu'' demekten kendimi alamıyorum.

''Açılım'' adı altında Öcalan dahil PKK'lılara özgürlük için her yol denenir de yargıya telekulak tuzakları kurulur. İsminde ''Adalet'' olan partinin düştüğü duruma bakın.

''Güzel şeyler oluyor'' değil mi sayın Gül ve de sayın Erdoğan...