AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti Genel Merkezi'nde gazetecilerle bir araya geldiği sohbet toplantısında, Türk siyasi hayatının en talihsiz konuşmalarından bir tanesini, iki gün önce, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, TBMM Genel Kurulunda yaptığını söyledi.

Bu konuşmanın, son derece üzücü ve vahim olduğunu dile getiren Çelik, "Sayın Cumhurbaşkanı'mıza 'tiran' ya da 'diktatör' şeklinde ifadeler kullanmayı, Türkiye'nin dışındaki kara propaganda merkezleriyle paralel bir biçimde Sayın Kılıçdaroğlu yürütmeye devam ediyor. Türkiye'nin seçilmiş cumhurbaşkanına 'tiran' ya da 'diktatör' gibi ifadeler kullanmak hiç kimsenin haddine değil, bunu şiddetle kınadığımızı bir kere daha belirtmek istiyorum." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, gençlik yıllarından beri bütün görevlere seçimle geldiğini anımsatan Çelik, Kılıçdaroğlu'nun ise toplumun önüne koyacağı herhangi bir demokratik başarı hikayesinin bulunmadığını belirtti.

Kılıçdaroğlu'nun siyasi okur yazarlığı olmadığı için "tek kişilik hükümet" tabirini bir türlü anlayamadığını ifade eden Çelik, şöyle devam etti:

"Tek kişilik hükümet tabiri, hukuki ve siyasi olarak bir kişinin yönetiminden bahsetmiyor. Başkanlık sistemlerinde cumhurbaşkanı seçildiği andan itibaren hükümetin kurulması anlamına gelir. Parlamenterler sistemde ise seçildikten sonra Mecliste bir güvenoyu süreci söz konusu oluyor. Cumhurbaşkanı tarafından atama oluyor, daha sonra Meclisten oy alması gerekiyor. Aradaki farka dikkat çekmek için başkanlık sistemleri için 'tek kişilik hükümet' tabiri genelde kullanılır. Bu şekilde baktığınızda da her zaman görüldüğü gibi bütün başkanlık sistemlerinde başkan seçildiği andan itibaren hükümet kurulmuş demektir. Bu son derece net bir durumdur. Buna rağmen sürekli bunu gündeme getirmesi, politik okur yazarlığının olmadığının yeni bir ifadesi olarak önümüze gelmiştir."

Kılıçdaroğlu'nun, konuşmasındaki "Gazi Meclis" ile ilgili sözlerini de eleştiren Çelik, Kılıçdaroğlu'nun bu konuda ortaya koyduğu polemiğin hiçbir şekilde affedilir tarafının bulunmadığını söyledi. Ömer Çelik, şöyle devam etti:

"Milletvekillerimize de dönüp, 'Sizin nasıl milletvekili seçildiğinizi biliyoruz.' dedi. Evet, bütün Türkiye, dünya biliyor. Hür ve demokratik seçimlere girdiler, milletin oyunu aldılar ve milletvekili oldular. Ama kendisinin nasıl genel başkan olduğu konusu halen Türk siyasi hayatının en gizemli, en spekülatif konularından biri olmasına rağmen başkalarının seçimi hakkında bu derece konuşması tam bir basiretsizliktir, haddini aşmaktır. Bizim milletvekillerimiz, Meclisin diğer milletvekilleri gibi hür ve demokratik seçimlere girdiler, demokratik bir yarış neticesinde milletvekili oldular. Bunun tartışmaya açılması, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı'nın kendi oturduğu koltuğun meşruiyetini tartışmaya açması anlamına gelir. Ayrıca milletin iradesiyle seçilen milletvekillerine dönük olarak bu üslubun kullanılması, millet iradesiyle kavga etmekten başka bir şey değildir. Bunu Kılıçdaroğlu ve yönetimi bir varoluş meselesi haline getirmiştir."

"Tanklar kime yol veriyorsa diktatör odur"

Diktatörlerin halktan korktuğunu, tankın, topun, tüfeğin arkasına saklandığını söyleyen Çelik, şöyle konuştu:

"Kılıçdaroğlu'nun şunu unutmaması gerekir. Tanklar kime yol veriyorsa diktatör odur. 15 Temmuz'da darbeciler kimi öldürmek istediler? Türkiye'nin seçilmiş cumhurbaşkanını. Daha da ilerisi var, Cumhurbaşkanı'mızı öldürmek üzere Marmaris'e gelen o katil sürüsü, daha sonra Marmaris'te ormanlarda takip edildiler, yargı önüne çıkarıldılar. Türkiye'de bir diktatörlük olsaydı o zaman onların hepsi Marmaris'te ormanlarda öldürülürdü. Kılıçdaroğlu, darbeye darbe diyemeyen birisidir, Suriye'deki teröre terör diyemeyen birisidir. O yüzden size açıkça ifade edeyim, Türkiye'de bir diktatör olsaydı Kılıçdaroğlu ona diktatör de diyemezdi."

CHP'nin "İkinci Yüzyıla Çağrı" toplantısı

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, partisinin "Türkiye Yüzyılı" vizyonunu ortaya koyunca, CHP'nin de "İkinci Yüzyıla Çağrı" toplantısı yaptığını belirterek, CHP'nin bu toplantısıyla bir "zihni sinir projesi"yle karşı karşıya kalındığını söyledi.

Toplantıda, "Siyaset üstü kadrolarla Türkiye'yi yöneteceğiz." denildiğini aktaran Çelik, şunları kaydetti:

"Bu, geçmişte Türkiye'nin başına büyük belalar açmış vesayetin kodlarından bir tanesidir. Siyasetin aşağılanması, milli iradenin aşağılanmasıdır. Siyaset aşağılandığı, ötelendiği zaman Türkiye'nin başına ne belalar açıldığını, darbelerden postmodern darbelere, askeri vesayetten yargı vesayetine kadar pek çok konuda gördük. Şimdi Kılıçdaroğlu, siyaset üstü kadrolarla Türkiye'yi yönetmekten bahsederek siyaseti geçmişte vesayetin diliyle aşağılayan üslubu yeniden diriltmeye çalışıyor."

AK Parti'nin iktidara gelmesinden bu yana iç ve dış politikada hangi konuya el atacak olsalar, "Bu siyaset üstü bir konudur." şeklinde tartışmaların başlatıldığını aktaran Çelik, "Siyaset üstü dediğiniz anda siyaseti boğmak isteyen, milli iradeyi felç etmek isteyen bir yazılım yürürlüğe girmeye başlıyor. Türkiye bundan kurtulmuştur, bir daha bugünlere geri dönmeyecektir. Türkiye'de memleketin sahibi millettir." dedi.

"Ruhbanlar konseyi gibi bir şey üretiyorlar"

Altılı masanın anayasa değişikliği önerisini de değerlendiren Çelik, bu öneride, cumhurbaşkanının yetkisiz ve işlevsiz hale getirilmek istendiğinin görüldüğünü belirtti. Ömer Çelik, şöyle konuştu:

"Diyorlar ki, cumhurbaşkanı seçildikten sonra, altılı masayla birlikte Türkiye'yi yönetecek. Türk devlet sisteminde ve Türk anayasal düzeninde, devlet mekanizmasında cumhurbaşkanının ülkeyi yönetmesinde ya da geçmişte başbakanın ülkeyi yönetmesinde altılı masa diye bir mekanizma yok. Bu paralel bir mekanizma olur. Bu ne demektir? Cumhurbaşkanı ya da başbakan seçilen kişi, millete karşı sorumluluğunu ya da yetkisini yerine getirirken bu altılı masa üzerinden geçecek. Bir tür 'ruhbanlar konseyi' gibi bir şey üretiyorlar."

Çeşitli sebeplerden dolayı "Mutfakta biri mi var?" denildiğini aktaran Çelik, "Ben bu düzenlemelere baktığım zaman mutfakta birinin olduğunu kesin bir şekilde görüyorum. Ama bu üç Michelin yıldızlı biri değil, üç vesayet yıldızlı birisi. Bu düzenlemenin Türkiye için büyük bir siyasi tuzak olduğunu bir kere daha ifade ediyoruz ve buna karşı siyasi mücadelemizi sürdüreceğiz." dedi.

"DEAŞ liderine makale yazdırmaktan bir farkı yok"

Suriye'ye yönelik askeri harekatlar ve terörle mücadeleyle ilgili çeşitli eleştirilerin yapıldığını dile getiren Çelik, şimdiye kadar ciddiye alınabilecek, kayda değer tek bir değerlendirmenin çıkmadığını söyledi.

Konuşanların da terör örgütünü meşrulaştırmak üzere ortaya çıktığını belirten Çelik, "Bir batı demokrasisinde, o ülkenin büyük bir gazetesinde, PYD/YPG terör örgütünün başına makale yazdırıyorlar. Bu utanç verici bir durumdur. Bunun, DEAŞ liderine makale yazdırmaktan bir farkı yoktur. Amerika Birleşik Devletleri'nde Washington Post'ta buna yer verdiklerinde aslında yapılan şey, terör örgütü propagandasından başka bir şey değildir." ifadesini kullandı.

AK Parti Sözcüsü Çelik, terörle mücadele operasyonlarının, Türkiye'nin geleceği ve güvenliği için hem de bütün insanlık ve bölge halkları için zorunlu olduğunu söyledi.

Türkiye'nin bunu yapmaktan asla vazgeçmeyeceğini dile getiren Ömer Çelik, "Çevremizdeki ülkelerde, Türkiye'nin askeri operasyonlarına karşı zirve toplamaktan bahsediyorlar. Her ne yaparlarsa yapsınlar, dünyanın en yüksek meşruiyete sahip askeri operasyonlarını yapıyoruz ve terörle mücadelesini veriyoruz. Eğer bunlar yapılmasaydı sınırımızın dibinde terör yapıları kurulacaktı. Kim ne derse desin, sınırlarımıza yakın bir yerde, ülkemizi tehdit eden bir terör oluşumu gördüğümüz anda vururuz ve darmadağın ederiz." şeklinde konuştu.

İsrail güçlerinin Filistin'deki saldırıları

Ömer Çelik, Filistin'deki can kayıplarından dolayı büyük bir üzüntü içerisinde olduklarını da belirterek, "En son Filistin Sağlık Bakanlığının yaptığı açıklamada, yaralanan bir vatandaşın hastaneye götürülmesinin bile engellenmesi, yine yakın mesafeden bir İsrail askeri tarafından bir Filistinlinin kafasına sıkılarak öldürülmesi gibi vahşi tablolar asla kabul edilemez. Bunları şiddetle kınıyoruz. Bütün dünyayı bu konuda duyarlı olmaya, İsrail yönetimini de bunları yapanlarla ilgili etkili soruşturma yürütmeye davet ediyoruz." dedi.

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "Ahlat taş işçiliği geleneği", "ipek böcekçiliği ve dokuma için ipeğin geleneksel üretimi", "Nasrettin Hoca fıkra anlatı geleneği" ile "çay kültürü, kimlik, misafirperverlik ve sosyal etkileşim sembolü" dosyalarının UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi'ne girdiğini hatırlatarak, emek veren sanatkarlara ve destek verenlere teşekkür etti.

Çelik, "Meclis'te sözel ve fiziksel şiddetin olmamasını en fazla biz arzu ederiz. Fiziksel şiddet kadar sözel şiddet de bir meseledir, buna karşı ortak bir tutum geliştirmek gerekir." dedi.

Çelik, TBMM'deki kavgaların önüne nasıl geçilebileceğiyle ilgili bir soru üzerine, şiddetin hiç kimsenin arzu etmeyeceği bir şey olduğunu vurguladı.

Dünya parlamentolarında olduğu gibi Türkiye'de de istenmeyen durumların yaşandığını söyleyen Çelik, TBMM Genel Kurulu'nda üslubun bozulmasının CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun konuşmasıyla başladığını söyledi.

Bütçe görüşmelerinin, "diktatör", "tiran" gibi sözlerle zehirlenmesinin tansiyonun yükselmesi anlamına geldiğini ifade eden Çelik, ayrıca Genel Kurul'daki sözlü sataşmalar esnasında AK Parti Grubuna dönük, "Sizi döveriz" gibisinden saldırıların da bulunduğunu aktardı.

Hakaret yoğunlaştığında konunun hemen şiddete yaklaşmaya başladığını söyleyen Çelik, şu ifadeleri kullandı:

"Grubumuzun başka gruplar tarafından tehdit edildiğinin görüntüleri ortada. Burada işin ilginci de şu; CHP'den bir iki milletvekilinin, grup başkanvekilinin olaylar oluncaya kadar kışkırtmaya devam etmesi, olaylar olduktan sonra kenara geçip seyretmeye başlaması. CHP geleneği, Meclisi çalıştırmamak üzere kurulu. Meclis'te sözel ve fiziksel şiddetin olmamasını en fazla biz arzu ederiz. Fiziksel şiddet kadar sözel şiddet de bir meseledir, buna karşı ortak bir tutum geliştirmek gerekir. Partiler arasında bir centilmenlik mutabakatı mı olur, bütün bunlara son vermek için bazı girişimler olabilir. Ama zaten TBMM İçtüzüğü'nde nasıl bir dil kullanılması, nasıl bir tavır sergilenmesi gerektiği biliniyor."

Çelik, Meclis'te istenmeyen bir tablonun oluştuğunu, arbedenin yaşandığını, bu sonucun ortaya çıkmamasını arzu ettiklerini belirterek, "Meclis'te ortaya çıkan arbedede hangi partiden olursa olsun bir milletvekilinin fiziki bir saldırıya uğraması; fiziki açıdan zor duruma düşen, kendisinin hastaneye gitmesini gerektiren bir durum olmasından fevkalade üzgünüz. Sayın Milletvekiline içtenlikle geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz." diye konuştu.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun, konuşması sırasında, Genel Kurula hitap etmesi uyarısı üzerine, "Bunları insan yerine koyuyorum." demesinden daha büyük bir şiddetin olup olmayacağını soran Çelik, şöyle konuştu:

"Millet iradesiyle seçilmiş milletvekillerine 'Sizin nasıl seçildiğinizi biliyorum.' diye hakaret edeceksiniz. Türk siyasi hayatında milletvekillerine yapılmış en büyük hakaret Sayın Kılıçdaroğlu'nun kendi milletvekillerini başka partiye ödünç vermesidir. Kendi milletvekillerini başka partiye ödünç vermiş birisi, bizim grubumuza dönüyor, 'Sizi insan yerine koyuyorum.' diyor. Haddine mi düşmüş, böyle ahlak dışı bir yakıştırma olabilir mi?"

"Bunların yazılımında Kürt vatandaşlarımız yok"

Ömer Çelik, bir soru üzerine, AK Parti'nin belli seçmen gruplarıyla arasına mesafe girdiği şeklindeki yaklaşımın dışarıda üretildiğini belirtti. "Bizim teşkilatlarımız, 7 gün 24 saat esasına göre sahadadır." diyen Çelik, Güneydoğu Anadolu'daki vatandaşlarla ne kadar güçlü bir buluşma iradesine sahip olduklarını Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Diyarbakır ve Şanlıurfa mitinginin net bir şekilde gösterdiğini vurguladı.

Türkiye'nin geleceğinin daha güçlü bir demokraside olduğuna inandıklarını dile getiren Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Cumhurbaşkanı'mız, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi döneminde demokratik ilke ve prensipler açısından yapılması gerekenlere inandığı için çok şeyi göze aldı. Birtakım vesayet grupları, bu süreci tehdit etmeye kalktı. Başbakanın emrindeki bazı bürokratik odaklar, bu sürece karşı olduklarını beyan etme cüretine kapıldılar. 27 Nisan gecesi o postmodern muhtıra teşebbüsü olduğunda şu sözü duyduk biz ondan. 'Bedeli ne olursa sonuna kadar gidip milli iradeye sahip çıkacağız.' Biz, bütün bu süreçleri yürütürken, bugün Kürt sorunu adına siyaset yaptıklarını söyleyenler ortada yoktu. CHP, bütün bu süreçlere karşıydı. Bugün, Kürt sorunu adına siyaset yaptığını söyleyenler, aslında PKK terör örgütünün propagandasını yapanlar, bütün o süreçleri baltalamaya çalışan CHP ile yan yana gelmiştir. Bunların yazılımında Kürt vatandaşlarımız yok. Ama oy verecek seçmen olarak kendi yanlarına almaya çalışıyorlar."

PKK gibi terör örgütlerinin birtakım siyasi projelerin lejyoneri olduğuna dikkati çeken Çelik, "Biz diyoruz ki, bu coğrafyanın çocuklarını, sınırlarımız dışındaki Kürt'ü, Türkmen'i, Arap'ı bu teröristlerin arkasındaki yamyamlara teslim etmeyeceğiz. Asıl mücadele budur. Bizim ne Kürt genci kardeşimizle ne Kürt vatandaşımızla herhangi bir problemimiz söz konusu olmaz. Biz et ve tırnak gibiyiz." ifadesini kullandı.

Suriye ile ilişkiler

Türkiye-Suriye görüşmelerine ilişkin bir soru üzerine Çelik, iki ülke arasındaki görüşmelerin şu anda istihbarat teşkilatları düzeyinde olduğunu bildirdi. İstihbarat teşkilatları düzeyindeki görüşmeler olgunlaştığında, siyasi görüşmelerin gündeme geleceğini söyleyen Çelik, en sonunda da bu görüşmelerin en yüksek düzeyde olabileceğini Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da ifade ettiğini belirtti.

Suriye'nin terör örgütlerinin tehdidi altında olduğunu dile getiren Çelik, "Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunması ve Türkiye'ye karşı terör tehdidinin giderilmesi çerçevesinde tabii ki işbirliği yapılır. Bu işbirliği de son derece verimli sonuçlar doğurur." şeklinde konuştu.

Asgari ücret

Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun ilk toplantısının yapıldığı hatırlatılarak, AK Parti'de konuşulan bir rakamın olup olmadığı sorulan Çelik, "Rakam konuşursak Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun alanına girmiş olurum. Asgari ücret konusunu çok yakından takip ediyoruz." yanıtını verdi.

Zincir marketlere yönelik tartışmalar

Çelik, zincir marketlerle ilgili tartışmalara ilişkin bir soru üzerine, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Bu konular, durduk yere gündeme gelmiyor. Vatandaşlarımızdan yoğun bir şikayet var. Bunlara bakılmasın mı? Bunların takip edilmesi lazım. Ticari müesseselerin vatandaşlarımıza hizmet etmesi, istihdam yaratması, hepimizin arzu ettiği bir şey. Ama çıkıp da CEO denilen şahsın Sayın Bahçeli'ye karşı kullandığı üslup asla kabul edilemez. Bu, ticaret erbabının üslubu değil, bu bir çete üslubu. Onu da kınıyoruz."

"Sistematik bir hakaret kampanyası olduğunu görüyoruz"

AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin'e yönelik sosyal medyada hakarete varan ifadeler kullanıldığının hatırlatılması üzerine değerlendirmesi sorulan Çelik, şunları kaydetti:

"Her siyasetçiye olduğu gibi kadın milletvekillerimizin de sözlerinden, siyasi duruşlarından, siyasi beyanlarından dolayı eleştirilmesinden daha doğal bir şey yok. Kadın milletvekillerimiz de iyi siyasetçilerdir, onlar da bu eleştirilere gereken cevabı verirler. Ama Özlem hanımla ilgili sistematik bir hakaret kampanyası olduğunu görüyoruz. Bunu sadece Özlem hanıma değil, bütün kadın milletvekillerimize, AK Parti teşkilatlarına, bütün siyaset kurumuna yapılmış kabul ederiz. Burada başka bir şey de var. Daha ahlaksız olan şu; saldırının cinsiyetçi bir ton taşıması. Doğrudan bir milletvekili, ister kadın ister erkek olsun söylediği söz siyasidir, dolayısıyla ona karşı bir siyasi eleştiri getirirsiniz. Ama söylenen bir konuyu bağlamdan çıkarıp cinsiyetçi bir saldırıya dönüştürürseniz bu iki kere ahlaksızlıktır. Burada bir hakaret kampanyası var. Doğrudan kadın kimliğine dönük bir saldırı var. AK Parti bunu bütün hücreleriyle reddediyor. Aynı zamanda kınıyoruz."

Başörtüsüne yönelik anayasa değişikliği teklifi

Ömer Çelik, başörtüsüne yönelik anayasa değişikliği teklifine ilişkin bir soru üzerine, bunun Meclis açısından bir samimiyet sınavı olduğunu söyledi.

Kadınların önündeki yasakların kaldırılması mücadelesini verirken, CHP'nin karşılarında durduğunu dile getiren Çelik, şimdi çözülen bir meselenin CHP tarafından gündeme getirildiğini ifade etti. Çelik, "Şimdi hep beraber göreceğiz, bütün bunlar seçime doğru giderken taktik adımlar mı, samimiler mi, değiller mi? Samimi olmasalar da eninde sonunda vatandaşa götürürüz. Millet ne derse o olur. Takvimle ilgili bir şey söyleyemem. Bakarsınız Meclisten geçer." şeklinde konuştu.

Eczanelerde ilaç bulunmadığı şeklinde sorunların yaşandığının ifade edilmesi üzerine Çelik, bu konuda kendilerine de şikayetlerin geldiğini ve araştırma yapıldığını belirtti.

2023 seçim takviminde bir değişikliğin olup olmayacağı sorusuna Çelik, "Yetkili kurullarda değerlendirilmiş konularla ilgili açıklama yapıyorum. 'Mayısta olabilir' vesaire diye konuşuluyor ya, yeni ve karara varılmış bir değerlendirme yok. Dolayısıyla seçim tarihiyle ilgili yeni bir değerlendirme olmadı." yanıtını verdi.

"Macron dönemindeki Fransız dış politikası 'fukara politikası'dır"

"Türkiye'nin Suriye ve Irak'ın kuzeyine yönelik operasyonlarıyla ilgili Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Ürdün'de bir toplantı düzenleyeceği bilgisi gelmişti. Bunu nasıl değerlendirirsiniz?" sorusu üzerine de Çelik, şu yanıtı verdi:

"Macron dönemindeki Fransız dış politikası 'fukara politikası'dır. Çünkü Cumhurbaşkanı'mızla görüşmelerinde çok geniş şeyler söylemesine rağmen Macron, bütün bir Fransız dış politikasını Erdoğan ve Türkiye karşıtlığına indirgemiş durumda. 'Macron, Suriye'de niye askeri operasyon oluyor?' diye bir toplantı düzenleyecekmiş. Bunun içeriği nedir bilmiyorum. Ama Macron'un uğraşması gereken şey şu; Fransız çimento firması Lafarge'ın Fransa iç ve dış istihbaratının bilgisi dahilinde hem DEAŞ'ın hem YPG'nin sözde karargahlarını, tünellerini inşa ettiği ortaya çıktı. Bu firma, Amerika'da ceza aldı. Fransa'da davalar devam ediyor. Fransa Devlet Başkanının Türkiye'nin ne yaptığına değil, kendi ülkesindeki firmaların istihbarat örgütleri ya da Fransız yetkililerle bağlantılı olarak Suriye'de terör örgütlerine destek verdiğine dair iddialarla uğraşması lazım."