05 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara
Ortadoğu Gazetesi POLİTİKA Cemil Çiçek, 27 Nisan e-muhtırasına karşı demokrasiye sahip çıkılan günü anlattı

Cemil Çiçek, 27 Nisan e-muhtırasına karşı demokrasiye sahip çıkılan günü anlattı

Eski TBMM Başkanı Cemil Çiçek, 27 Nisan e-muhtırasına ilişkin, "O bildiri, hiçbir demokratik ülkede olmaması gereken, ayıp, ahlak, kural dışı bir bildiriydi. Kayıt dışı siyasetin tezahürlerinden birini gördük." dedi.

Siyasi tarihe "27 Nisan e-muhtırası" olarak geçen bildirinin yayımlandığı dönem 59. AK Parti Hükümeti'nin Sözcüsü ve Adalet Bakanı olan Cemil Çiçek, muhtıranın 15. yılında AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.

Çiçek, 27 Nisan e-muhtırasının, 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 ve 28 Şubat darbelerinin devamı niteliğinde olduğunu belirterek, 27 Nisan e-muhtırasının "darbeler zinciri" içerisinde önemli bir kırılma noktası olduğunu ifade etti.

Bildirinin 27 Nisan 2007 saat 23.30'da Genelkurmay Başkanlığının internet sitesine konulduğu sırada şehir dışındaki bir programdan evine döndüğünü anlatan Çiçek, evinin kapısından girdiği sırada kendisini bekleyen bir gazetecinin bildiriyle ilgili görüşünü sorduğunu ve bildiriyi okumasının ardından cevap verebileceğini söylediğini aktardı.

"Toplantı için Abdulkadir Aksu ve Abdullah Gül'ü aradım"

Eve girip televizyondan bildiriyi okuduğunu ve oturduğu apartmanda dönemin İçişleri Bakanı Abdulkadir Aksu'nun da ikamet ettiğini söyleyen Çiçek, şöyle devam etti:

"Onu aradım, 'Böyle bir bildiri var.' dedi. O da 'Benim bir haberim, bilgim yok.' dedi. Onun üzerine ben de 'Arabanı gönderdin mi?' dedim, 'Göndermedim, ben de yeni geldim.' dedi. 'O zaman gönderme de belki bir yerlere gitmemiz gerekebilir.' dedim. Bunun üzerine Sayın Abdullah Gül'ü aradım. Onu arayışımın sebebi, bir defa darbenin birinci dereceden muhatabı kişisel olarak kendisi. Çünkü cumhurbaşkanı adayı o. İkincisi Dışişleri Bakanı. Bu türlü gayretkeşliklerde dış destekler önemlidir. Kimden işaret fişeğini attırdılar, nereden? Bunu en iyi öğrenmenin yolu Dışişleri Bakanı ile konuşmak ve yapılabilecekleri oradan takip etmek."

Çiçek, bunun üzerine İçişleri Bakanı Aksu ve birkaç arkadaşıyla Dışişleri Bakanlığı konutuna gittiklerini ve bu sırada dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da Keçiören'deki konutunda olduğunu anlatarak, Erdoğan ile görüşmeler yapılarak değerlendirme toplantılarının yapıldığını söyledi.

"Bir korkum yoktu ama ülke için endişeliydim"

Bildiriyi okuduğunda önceki darbe süreçlerinde olanları hatırlayıp bir korku yaşayıp yaşamadığı sorusuna Çiçek, "Korku, endişe olsa başkaları gibi 'Sabah ola hayrola' der, yorganı çekip yatar, sabah olunca da nedir, ne değildir bakarsınız. Kalkıp gittiğimize göre bir korku yok ama bir endişe ülke için var. Ülkeyi biz yönetiyoruz. 27 Nisan açısından baktığımızda, yaptığımız işin Anayasaya aykırı bir yanı yok." yanıtını verdi.

Çiçek, 27 Nisan'a giden sürecin bir yıl önceden başladığını, "cumhurbaşkanı eşi başörtülü olamaz" tartışmasının sürecin yaşanmasındaki önemli olaylardan biri olduğunu ifade ederek, "Bu ve benzeri şeylerle Türkiye'de tahrikler, sokak kışkırtmaları, çağrılar bizi 27 Nisan'a getirdi. O bildiri, hiçbir demokratik ülkede olmaması gereken, ayıp, ahlak, kural dışı bir bildiriydi. Kayıt dışı siyasetin tezahürlerinden birini gördük." değerlendirmesini yaptı.

"Genelkurmay Başkanı'nı 14 kez arayıp ulaşamadık"

Bildirinin yayımlanmasının ardından dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ı 14 kez aradıklarını belirten Çiçek, şunları anlattı:

"Her defasında 'Efendim istirahate çekildi, şimdi iletemeyiz' gibi sudan bahaneler bildiriliyor. Hükümet, Genelkurmay Başkanı'nı arıyor ama Genelkurmay Başkanı istirahatte. Karşıdan düşman girse ne yapacağız veya Suriye'den terör örgütleri sızsa, eylem yapsa ne yapacağız? Ertesi gün saat 14.00'e kadar Genelkurmay Başkanı'na ulaşamadık. Her defasında önümüze ya yaver veya orada görevli kimse, 'Efendim mesajınızı ileteceğiz, geliyoruz, gidiyoruz' vesaire dedi. Bu, başlı başına bir fecaattir, üzerinde dikkatle durulması gereken bir husustur. Bildiriyi değerlendirmeye çalışıyoruz ama hemen hemen hiçbir yerden bir bilgi yok. O zaman bir bildiri kaleme aldık. Ertesi gün kamuoyuna açıkladığım ama birlikte karar verdiğimiz bir metin. O gece orada hazırladık. Ertesi gün de saat 11.00-12.00 gibi Başbakanlık konutunda Sayın Başbakan ile müzakere yapıldı."

"Silahlı Kuvvetlerle ilgili cümleyi formüle ederek metne ilave ettim"

Çiçek, toplantıda, bildiriye karşı cevabın nasıl verileceği konusunun görüşüldüğünü ve hükümet adına kendisinin açıklama yapmasının uygun olduğu kararı alındığını aktararak, şu ifadeleri kullandı:

"Biz açıklama yapacağız dedikten sonra hazırlığı yaptık, metin ortada. Tam o sırada, bu muhtırayı siteye koyan Genelkurmay Başkanı, Başbakan'ı aradı. Bu sırada Başbakanlık konutunda Başbakan ile beraberiz. Oradan Başbakanlık Basın Merkezine gidip açıklama yapacağım. Tüm basın mensupları da orada, olağanüstü bir ilgi vardı. Başbakan'a, 'Başka bir şey yoksa çıkayım' derken, Genelkurmay Başkanı aradı. 'Ben torunumu görmeye gidiyordum, jammerlar sebebiyle cep telefonlarıyla iletişim sağlayamadık. Şimdi haberim oldu.' dedi. Bir hükümetin, 14 saat Genelkurmay Başkanına ulaşamamasının gerekçesi 'Arabanın önünde, arkasında jammerlar vardı' olabilir mi?"

"Soğukkanlı bir kararla açıklamayı yapınca Türkiye rahatladı"

Bu telefon görüşmesinin, yapacağı açıklamada değişikliğe neden olabileceği için önemli olduğunu vurgulayan Çiçek, şunları kaydetti:

"Başbakanlık Basın Merkezinden Sayın Başbakan'ı aradım, açıklama metnine eklenecek bir şey var mı diye sordum, 'Yok' dedi. O zaman Silahlı Kuvvetlerle ilgili cümleyi oraya formüle ederek metne ilave ettim. Çünkü bizim derdimiz Silahlı Kuvvetlerle, devletin kurumlarıyla kavga etmek değil. Gerçekten soğukkanlı bir kararla açıklamayı yaptık, Türkiye de rahatladı ama kriz bitmedi, cumhurbaşkanı seçemedik."

Çiçek, cumhurbaşkanının seçilmesi konusundaki "devlet krizi"nin Temmuz 2007'de yapılan erken genel seçimlerin ardından ağustos ayında Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı seçilmesiyle son bulduğunu hatırlatarak, 27 Nisan e-muhtırası sürecinin her yönüyle iyi değerlendirilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *