Eskişehir medyasından bir süredir takip etmekte olduğum konu dün ulusal medyanın gündemine de girdi. Haberin başlığı "cami" ve "CHP" olunca maalesef yine beklenen olmuştu.

Tepebaşı Hal Camii, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen'in adını taşıyan bulvar üzerinde, büyük bir AVM'nin hemen yanında, yüksek binalar arasında tüm mütevaziliğine rağmen yemyeşil cephesiyle büyüleyici bir cami.

Üstelik Barlar Sokağı diye bilinen, kıpırtının 7/24 dinmediği, kalabalığın bitmediği bölgenin tek camisi.

Şehrin geçmişine, değişimine şahit. Tam 57 yaşında. Duvarları asma dallarıyla, sarmaşıklarla sarılı. Avlusuna girdiğinizde sizi çamların, servilerin, çınarların, söğütlerin serinliği karşılar. Etraftaki gürültülü haraketliliğin aksine avlunun dinginliği ve kuşların cıvıltısı alır sizi başka bir aleme götürür. Öyle güzel bir camiidir ki Hal Camii görseniz hemen seversiniz.

Hal Camiini 1965 yılında hal esnafı ve hayırseverler aralarında topladığı parayla yaptırıyor. Zamanla şehrin ortasında kalan cami 23 yıldır Eskişehir'i yöneten Yılmaz Büyükerşen'in hedefinde şimdi. Çünkü Belediye yönetimi camiinin tapusuz olduğunu fark edivermiş aniden. Tutup konuyu Belediye Meclisine taşımışlar. 1998, 2000 ve 2004 tarihli imar planlarında yol ve konut sahasında olan camii 2022 yılı revizyon imar planında ticaret, konut ve turizm alanına isabet etmiş. Bu gerekçeyle yarım asırlık camiinin yıkılması teklifini Büyükşehir Belediye Meclisine getiriyor CHP Grubu.

AK Parti ve MHP'li Meclis üyelerinin ret oyuna karşın maalesef yıkım kararı oy çokluğuyla çıkıyor.

Eskişehir'in hafızası olan camiyi yıkmak isteyen belediyenin en büyük argümanı "caminin tapusu yok" şeklinde. Yokluğu 57 yıldır sorun olmayan cami tapusu şimdi sorunun merkezi.

Ama zaten Eskişehirliler de diyor ki "camilerin tapusu halka aittir".

Belediyenin bir diğer gerekçesi "cami küçük zaten, cemaate yetmiyor".

Vatandaşın bu itiraza cevabı "o halde camiyi niye yıkıyorsun, yanına ek yap, genişlet!"

Belediye "başka yere başka cami yapacağız, siz bundan vazgeçin" diyor.

Mahalleli "iyi de burada başka cami yok, nereye gideyim" diye cevap veriyor.

Üstelik hiç kimse hatıralarının olduğu, kubbesi altında huzur bulduğu camiden vazgeçmiyor.

Halk arasındaki yaygın kanaat daha da fena: "Burası barlar sokağı, CHP'li belediye camiyi yıkıp yerine bar yapacak!"

Belediyenin itirazlara kulak tıkadığı, yani sözün siyasetin tıkandığı noktada konu yargıya taşınıyor. AK Parti İl Yönetimi yıkım kararının iptali için dava açmış. İl Başkanı Zihni Çalışkan "davanın takipçisiyiz, Allah'ın izniyle camimizi yıktırmayız" diyor.

Vatandaşlar da kararı protesto etmek için dün meydanlara çıktılar. "Hal Camii yerinde kalsın", "camime dokunma" dövizleri taşıdılar, "belediye camiden elini çek", 'camiye uzanan eller kırılsın" diyerek bu yanlış karardan dönülmesini istediler.

Süreç nasıl ilerleyecek göreceğiz ama cami cemaatinin kalbini kırarak, Eskişehirlilerin hatıralarının üstüne basarak ezcümle halkın iradesini karşısına alarak yanlışta ısrar etmek esasen CHP belediyesine bile yakışmıyor.

Haberi Eskişehir medyasında görüp kendisiyle paylaştığımda 84 yaşındaki babam önce bir "ah" çekti. Sonra çocukluğunda şahit olduğu ve şu yaşına kadar unutmadığı "tek parti dönemi" zorbalıklarını bir kez daha anlattı. Babaannemin yemeniye sardığı Kuran-ı Kerimi öpüp başına koyduktan sonra ağlayarak samanların arasına sakladığını... "Tanrı uludur, tanrı uludur" diye okunan ezanın ahaliye verdiği ızdırabı... Ekmeğin, bezin, yağın... karneyle satıldığını... Uzun kuyruklar oluştuğunu... Partili zorbaların, babası Kurtuluş Savaşı'ndan dönmemiş yetimleri dövüp sırasını nasıl aldığını... Menderes "yeter söz milletindir" sloganıyla siyasete girene kadar kimsesiz sahipsiz kalan vatan evlatlarının öz vatanında parya muamelesi gördüğünü... Anlattı, anlattı.

Sizce CHP belediyesi, Türkiye'nin yeniden ayağa kalktığı, tam bağımsızlık için mücadele verdiği, etrafını saran terör kuşağını kesip attığı bir dönemde cami yıkacak cesareti nereden bulmuş olabilir?