Tarih 14 Mayıs 1919.
İzmir'in Yunanistan'a bırakılması kararı verilmiştir, ertesi gün Yunan orduları gelip şehri teslim alacaktır.

Peki bu kadar kolay mı olacaktır bu? Karşı çıkmayacak mıdır yurtseverler?

İşte o gece binlerce İzmirli, Maşatlık Meydanı'nda toplanır.

İngiliz, Fransız, Amerikan, İtalyan ve Yunan zırhlıları o sırada İzmir açıklarındadır, Yunan askerleri de karaya çıkmaya hazırlanmaktadır.
 
Maşatlık Meydanı'ndaki kalabalığa konuşma yapan ateşli bir genç vardır; Paris Barış Konferansı kararlarını eleştiren.
"Burayı vatana vermeyeceğiz. Vermek isteyen kuvvetle paylaşacak kozumuz var" der. Hasan Tahsin'dir bu gencin adı, bunları gazetesi Hukuk-u Beşer'de de yazmıştır zaten.

Toplantıdan hemen önce Moralızade Halit Bey, Mustafa Necati ve Ragıp Nurettin'in bir grup vatansever ile birlikte hazırladığı, "Redd-i İlhak Heyeti Milliyesi" tarafından hazırlanan bildiri de dağıtılmaktadır el altından: 

“Ey bedbaht Türk!.. Yunan hakimiyetini kabule taraftar mısın? Artık kendini göster. Tekmil kardeşlerin Maşatlık Meydanındadır. Oraya yüzbinlerle toplan.. Orada zengin, yoksul, bilgin, cahil yok. Fakat Yunan egemenliğini istemeyen bir mutlak çoğunluk var. Geri kalma!.. Binlerler, yüzbinlerle Maşatlık'a koş. Ve Milli Kurul'un buyruğuna uy.”

Ve 15 Mayıs sabahı...

Bir insanın bile bile ölüme uyanması nasıl bir duygu acaba?

Vatanı için canını feda etme kararı alması...

Nasıl tarif edilir ki o derin düşünce, nasıl bir cesarettir bu öleceğini bile bile...

Hasan Tahsin saat 7 gibi Pasaport'taydı. Önce Patris ve Atronitos isimli Yunan gemileri yanaştı Pasaport'a.

Yunanlılar çıkıyordu işte işgale, yurtseverlerin için kan ağlıyordu. Pasaport'ta toplanmış yüzlerce kişi çaresizce izliyordu manzarayı.

Önce bir grup askerden oluşan Yunan Efzon Alayı çıktı. 

Peşinden Temastokles isimli gemi geldi ve 5. Piyade Alayı Punta' İskelesi'ne bastı.

Kan ağlayarak izleniyordu manzara ama... Bayram yapanlar da vardı.

Binlerce Rum ellerinde Yunan bayrakları ve çiçeklerle Kordonboyu'ndaydı.

İşgal haberini 13 Mayıs'ta Aya Fotini Kilisesi'nde Yunan albay Mavrudis tarafından okunan Yunanistan lideri Venizelos'un mesajından öğrenmişlerdi.

Yüzyıllarca Türklerle birlikte yaşayan Rumlar hemen de dönmüşlerdi arkalarını. Mağrurdu bakışlarla ve coşkuyla alkışlıyorlardı karaya ayak basan Yunan askerlerini.

İzmir metropoliti Hristostomos ağlıyordu sevinçten... Yunan bayrağını öpüyor, askerleri takdis ediyordu. İlk Yunan taburu Karantina'ya doğru yürüyüşe geçtiğinde Kordonboyu'nda Hasan Tahsin bekliyordu; koyu renk takım elbisesi, belinde silahı ile...

Bir anda sesi duyuldu; "Olmaz, olamaz" diye bağırdı. "Böyle ellerini kollarını sallaya sallaya giremezler" dedi ve silahına davrandı.

Bastı tetiğe... Dan dan dan!

Yunan Efzon Alayı'nın bayraktarıyla bir asker yerde.

Coşkulu kalabalık bir anda neye uğradını şaşırmış, ortalık karışmıştı.

Yunan alayı şaşkınlığını attıktan sonra 31 yaşındaki Hasan Tahsin'e kurşun yağdırıldı. 

O aradaki bir kaç saniyede 1888 Selanik doğumlu gerçek adı Osman Nevres olan Hasan Tahsin'in içinden neler geçti acaba?

Sanki bilmiyor muydu tek başına işgali durduramayacağını?

Sanki bilmiyor muydu o kurşunu sıktıktan sonra şehit olacağını?

Bilmiyor muydu Hasan Tahsin koca orduya karşı koyamayacağını?

Bilmez mi? Biliyordu elbette.

Ama vatanseverlik böyle bir şey işte...

Biliyordu ama vatanının işgalini görmeye dayanamıyor, o sıktığı kurşunların bir milletin uyanışında kıvılcım olacağına inanıyordu.

Yunanlılar süngülediler bir de Hasan Tahsin'in ölü bedenini...

Nereden bileceklerdi ki aslında yerde yatan kahramanın aslında ölümsüzlük mertebesine yükseldiğini.

Hasan Tahsin'in Yunan askerine sıktığı ilk kurşun, Türk Kurtuluş mücadelesinin başlangıcı sayılıyor.

Elbette ondan önce başka şehirlerde de düşmanlara karşı direniş vardı ama... Bir orduya tek başına kurşun sıkmasının yurtseverleri daha da motive ettiği biliniyor.

Örneğin Aydınlı Demirci Mehmet Efe'nin olayı duyunca şunu söylediği belirtiliyor:

"Bir genç düşmana ilk kurşunu sıkmış, bundan sonrası bize düşer!" 

Sonrasını dünya biliyor. Selanikli Hasan Tahsin'in şehit düşmesinden 4 gün sonra Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkması... Kurtuluş Savaşı'nın başlaması... Hasan Tahsin'in ilk kurşunu sıktığı yerden Yunan askerlerinin 9 Eylül 1922'de denize dökülmesi...

Şu anda Konak'ta heykeli bulunan Hasan Tahsin, çılgın bir Türk'tü...

Onun gibi çılgın Türklere göre; "Söz konusu vatansa gerisi teferruattır."

Teferruat olduğunu canını ortaya koyarak gösterdi.

Tıpkı ondan önceki ve sonrakiler gibi... 

Rahat uyu Hasan Tahsin...

Damarlarında asil kan dolaştığı sürece çılgın Türkler biter mi?
 

Editör: Haber Merkezi